AHMET KEKEÇ BU KEZ O YAZARI HEDEF ALDI; ''BEN BU ÇOCUĞU AKILLI SANIYORDUM''
Ahmet Kekeç, genelde polemik yaşadığı Hürriyet yazarlarının aksine bu kez başka bir isme çaktı!
Ben bu çocuğu akıllı biri sanıyordum!
Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi ve Hüsnü Mübarek niye devrilmişler, biliyor musunuz?
Balık tutmadıkları için.
Bu harikulade tespitin sahibi, Habertürk gazetesi yazarı Yavuz Semerci.
Bunlar karizmatik, “güç yoğunlaşması hastalığına tutulmuş” liderlermiş.
Batılı liderler gibi balık tutmayı, bir üniversitede ders vermeyi, vakıf işlerine dönmeyi sindiremedikleri yahut istemedikleri için devrilip gitmişler...
Mesela Saddam...
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush (Yavuz burada Bush’ları karıştırıyor), tüm baskılara rağmen Irak’a girmemiş,
Saddam’ın ayakta kalmasına izin vermiş. Saddam da “korktular” deyip halkını kandırmış.
Sonra ne mi olmuş?
Saddam Hüseyin, Bush’a “Bak sen gittin, bittin ama ben yerimdeyim” demiş.
Bush balık tutarken, Saddam ülkesini kendisinin “bulunmaz Hint kumaşı” olduğu tadında ve giderek artan bir güç
yoğunlaşması altında felakete doğru sürüklemiş. (Alıntılardaki ifade bozuklukları Yavuz Semerci marifetidir.)
Bir itiraf:
Kaç yıldır meslekteyim, her gün tonla mevkute karıştırıyorum, ilk kez bir Yavuz Semerci yazısı okudum. (Övünmek için söylemiyorum. Burada bir kusur varsa, bana aittir.)
Bir itiraf daha:
Ben Yavuz Semerci’yi akıllı biri sanıyordum.
Daha doğrusu, “herkesi kör alemi sersem” sanabileceğini düşünmüyordum.
İktibaslardan da anlaşıldığı üzere, Yavuz Semerci, “halk hareketiyle” devrilen üç diktatörle (bu durumda Saddam da halk hareketiyle devrilmiş oluyor), Türkiye Cumhuriyeti’nin seçimle gelmiş Başbakanı arasında irtibat tesis ediyor (ortak özellikleri “güç yoğunlaşması hastalığına” tutulmaları imiş), “bizimkini” olası kötü akıbetten kurtarmak için de kendince
çözüm önerisinde bulunuyor.
Erdoğan balığa çıksın...
Motamot böyle demiyor tabii...
İçinde “Hitler”, “Franko”, “Mussolini”, “Stalin”, “SSCB”, “sandık tecrübesi” gibi lafların geçtiği tuhaf ve karmaşık yazısından çıkardığımız sonuç bu... İlaveten, Erdoğan’ın “başkanlık sistemi”, “partili cumhurbaşkanı” gibi tartışmaların ardından tüm yetkileri kendi elinde tuttuğuna yönelik algının giderek artmasını “rahatsız edici” buluyor.
Ben Semerci’nin yayın yönetmeni olsaydım, “Bu yazı olmamış. Otur biraz kitap karıştır, internette sörf yap, öyle yaz” derdim.
Kulağını da çekerdim...
Ahmet Kekeç’in yazısının tamamı için tıklayın
Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi ve Hüsnü Mübarek niye devrilmişler, biliyor musunuz?
Balık tutmadıkları için.
Bu harikulade tespitin sahibi, Habertürk gazetesi yazarı Yavuz Semerci.
Bunlar karizmatik, “güç yoğunlaşması hastalığına tutulmuş” liderlermiş.
Batılı liderler gibi balık tutmayı, bir üniversitede ders vermeyi, vakıf işlerine dönmeyi sindiremedikleri yahut istemedikleri için devrilip gitmişler...
Mesela Saddam...
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush (Yavuz burada Bush’ları karıştırıyor), tüm baskılara rağmen Irak’a girmemiş,
Saddam’ın ayakta kalmasına izin vermiş. Saddam da “korktular” deyip halkını kandırmış.
Sonra ne mi olmuş?
Saddam Hüseyin, Bush’a “Bak sen gittin, bittin ama ben yerimdeyim” demiş.
Bush balık tutarken, Saddam ülkesini kendisinin “bulunmaz Hint kumaşı” olduğu tadında ve giderek artan bir güç
yoğunlaşması altında felakete doğru sürüklemiş. (Alıntılardaki ifade bozuklukları Yavuz Semerci marifetidir.)
Bir itiraf:
Kaç yıldır meslekteyim, her gün tonla mevkute karıştırıyorum, ilk kez bir Yavuz Semerci yazısı okudum. (Övünmek için söylemiyorum. Burada bir kusur varsa, bana aittir.)
Bir itiraf daha:
Ben Yavuz Semerci’yi akıllı biri sanıyordum.
Daha doğrusu, “herkesi kör alemi sersem” sanabileceğini düşünmüyordum.
İktibaslardan da anlaşıldığı üzere, Yavuz Semerci, “halk hareketiyle” devrilen üç diktatörle (bu durumda Saddam da halk hareketiyle devrilmiş oluyor), Türkiye Cumhuriyeti’nin seçimle gelmiş Başbakanı arasında irtibat tesis ediyor (ortak özellikleri “güç yoğunlaşması hastalığına” tutulmaları imiş), “bizimkini” olası kötü akıbetten kurtarmak için de kendince
çözüm önerisinde bulunuyor.
Erdoğan balığa çıksın...
Motamot böyle demiyor tabii...
İçinde “Hitler”, “Franko”, “Mussolini”, “Stalin”, “SSCB”, “sandık tecrübesi” gibi lafların geçtiği tuhaf ve karmaşık yazısından çıkardığımız sonuç bu... İlaveten, Erdoğan’ın “başkanlık sistemi”, “partili cumhurbaşkanı” gibi tartışmaların ardından tüm yetkileri kendi elinde tuttuğuna yönelik algının giderek artmasını “rahatsız edici” buluyor.
Ben Semerci’nin yayın yönetmeni olsaydım, “Bu yazı olmamış. Otur biraz kitap karıştır, internette sörf yap, öyle yaz” derdim.
Kulağını da çekerdim...
Ahmet Kekeç’in yazısının tamamı için tıklayın