AHMET HAKAN'DAN GÜNCELLEŞTİRİLMİŞ ERDOĞAN ANALİZİ!

5 yıl sonra ilk kez bir mitingini izleme fırsatı bulduğu Başbakan Erdoğan'ı nasıl buldu?

Güncelleştirilmiş bir Tayyip Erdoğan analizi

Bu zamana kadar sayısız Tayyip Erdoğan analizi yaptım.

Aşağıdaki analiz...
5 yıl sonra ilk kez bir mitingini izleme fırsatı bulduğum Tayyip Erdoğan hakkında yaptığım yeni bir analizdir.
Yani bir tür güncellenmiş, yenilenmiş, farklarının altı çizilmiş bir analiz...
Takdim ediyorum:
Tayyip Erdoğan’ın özgüveni o kadar tavan yapmış durumdaki artık bundan daha yukarıya çıkması mümkün değil. Yani özgüveni, doygunluk noktasında... Kendinden çok emin... En az yüzde 45’i cepte bilen bir liderin ruh haline sahip.
Ta en baştan beri “AK Parti demek Tayyip Erdoğan demektir” anlayışı, herkesin paylaştığı bir anlayıştı. Yeni durum ise şudur: “AK Parti eşittir Tayyip Erdoğan anlayışı”, artık iyiden iyiye yerleşmiş, kanıksanmış durumda. Mesela miting platformlarında okunan “Seni seviyoruz usta” başlıklı şiiri bu bağlamda değerlendirebiliriz.
Tayyip Erdoğan’ın eli rahatlamış, bagajlarından kurtulmuş. Kendisi olmuş. Tam da kendisi... Din, milliyetçilik, Kürt sorunu konularında hiçbir etki altında kalmadan sadece kendi görüşlerini anlatıyor. Rakiplerle mücadele konusunda da tamamen “Tayyip Erdoğan stili” ile işi götürüyor. “Liberal katkı” ya da “uzman görüşü” falan hikâye...
Evet, daha çok öfkeli... Evet, daha çok bağırıyor... Evet, en yadırgatıcı cümleleri kurmaktan asla imtina etmiyor... Fakat bu durum, bir telaşın ya da bir paniğin göstergesi değil.
Erdoğan’ın hırçın gibi görünmesini, “Elindeki anketlerde AK Parti’nin durumu çok kötü” cümlesiyle açıklamaya kalkarsak fena halde yanılırız. Erdoğan’ın elindeki anketlerde AK Parti’nin durumu gayet iyi.
Peki o zaman neden bu hırçınlık? Açıklayayım: Tayyip Erdoğan artık kendisini gerçekten de bir “halk kahramanı” olarak görüyor. Bu nedenle oyunun tüm kurallarını koyma hakkını kendisinde görüyor. Raconu ben keserim diyor.
Şunu da anlamış bulunuyorum: Tayyip Erdoğan, artık okumuş yazmışları, “Ama bu da söylenir mi?” diyerek mırın kırın edenleri, medyada hakkında çıkan eleştirileri, kibar çevrelerin yadırgamalarını falan dikkate almıyor. Hiçbirine aldırmıyor. Bu kesimlerin sayısal bir gücü olmadığını görüyor. Ayrıca bu kesimlerin etkileme gücünün, kendi etkileme gücünün yanında bir anlam ifade etmediğine inanıyor.

Ahmet Hakan/Hürriyet