AHMET HAKAN'DAN 12 EYLÜL İTİRAFI; ''BU DA BANA KAPAK OLDU!''

"Bu durumda bana düşen mahcubiyettir. Hiçbir gerekçeye sığınmadan mahcubiyetimi ifade ediyorum."

Bu da bana kapak oldu

- Kenan Evren’in yargı önüne çıkarılmasının “12 Eylül’ü yargılamak” anlamına gelmediğini biliyorum.

- Darbe döneminin işkencecilerine, yürütücülerine, karar alıcılarına, işbirlikçilerine, yardakçılarına dokunmayan bir “12 Eylül yargılaması”nın “çakma” yargılama olduğunun farkındayım.

- Darbe döneminin ürünü olan “Seçim Yasası” ile “Siyasi Partiler Yasası”nın değiştirilmesinin teklif dahi edilmediği bir ortamda “12 Eylül yargılaması”nın fazla bir anlam taşımadığını biliyorum.
- 12 Eylül darbesinin, 12 Eylül günü bittiği varsayımıyla hareket eden bir “iddianame” ile yargılanamayacağının farkındayım.

- Antimilitarist eğilimin kesin zafer kazandığı, buna karşılık daha farklı baskı örneklerinin ortaya çıktığı bir ülkede pirifani haline gelen Kenan Evren’in sanık sandalyesine oturtulmasının çok da anlamlı olmadığının bilincindeyim.
Fakat yine de...
Mahcubum.

* * *
Mahcubum çünkü...
- Referandumdan önce Kenan Evren’in bile yargı önüne çıkarılamayacağını düşünmüş ve bu düşüncemi yazmıştım.

- Referandumda bu konunun bir “kıtır” olarak araya sokuşturulduğuna, bir temeli olmadığına ikna olmuştum.
- “Zamanaşımı” falan denilerek bu yargılama işinin geçiştirileceğini sanmıştım.
Fakat yanıldım.
12 Eylül’ü topyekûn yargılamasalar da Kenan Evren’i sanık sandalyesine oturttular.

* * *
Bu durumda bana düşen mahcubiyettir.
Hiçbir gerekçeye sığınmadan mahcubiyetimi ifade ediyorum.
Hatta bazı kaba saba muarızlarımın dediğine de katılıyorum:
“Bu da bana kapak oldu”.
Fakat minik bir kapak bu...
Koskoca 12 Eylül, böyle minik kapaklarla geçiştirilebilir mi?
Ya da şöyle sorayım:
Bu minik kapak, koskoca 12 Eylül’ü örtmeye yeter mi?

* * *
Kenan Evren’in sanık sandalyesine oturtulması tabii ki çok önemlidir.
Küçümsenemez.

Ama “12 Eylül sanık sandalyesine oturtuldu ve bu iş bitti” de denemez.
- Eğer işkencecilere, karar alıcılara, yardakçılara, işbirlikçilere uzanılırsa...
- Eğer “sultan gibi parti genel başkanları” anlayışı yer ile yeksan edilirse...
- Eğer doğru dürüst bir “12 Eylül iddianamesi” ile ortaya çıkılırsa...
- Eğer 12 Eylül rejiminin tüm ürünleri ortadan kaldırılırsa...
İşte o zaman kapağın ağababası söz konusu olur.


Ahmet HAKAN / HÜRRİYET