AHMET HAKAN,CNNTÜRK'TE LİDERLERLE BULUŞAN GENEL YAYIN YÖNETMENLERİNİ NASIL DEĞERLENDİRDİ?..HANGİSİ ORTA YOLCU,HANGİSİ CEVAPLARDAN MANŞET ÇIKARMA DERDİNDE?..KİM LİDERLERİ FITIK ETTİ,KİM "DİPLOMATİK NEZAKET" SERGİLEDİ?..
CNNTÜRK Erdoğan,Baykal ve Ağar'ı genel yayın yönetmenleri ile buluşturdu.Programı yöneten Ahmet Hakan,liderleri soru yağmuruna tutan Ertuğrul Özkök,Sedat Ergin,Ekrem Dumanlı,Ergun Babahan ve Taha Akyol'u değerlendirdi.
Liderler Zirvesi´nde soru soranlara dair
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Taktiği belli oldu: En olmayacak sorulara, "Size çok samimi bir soru sormak istiyorum" tarzı yumuşatıcı ve karşısındakini itirafa yaklaştırıcı türden giriş cümleleriyle başlıyor. Ama bunu "kendini göstermek" için falan yapmıyor. Onun bütün derdi, programın genel havasına damgasını vurması muhtemel "sıkıcılık" sorunsalını aşmaktır. Yeter ki olay renk kazansın! Tek kaygısı budur! Renkli bir sonuç için kendini feda etmeyi bile göze aldığını kanıtlamıştır. Bir de şu var: Bir "Genel Yayın Yönetmeni" olarak, sorduğu sorulara verilen cevaplardan Hürriyet´in birinci sayfasında iyi duracak manşetler çıkarmak gibi bir derdi de var. Belki de bu yüzden liderlerin herkes tarafından alıntılanan önemli açıklamalarının çoğu, onun sorularına verilen yanıtlarla ortaya çıktı. Kim ne derse desin, bence kamera onu seviyor ve ekranda elektrik yaratabiliyor.
ERGUN BABAHAN: İmajı şöyle bir şeydir: Hırstan arınmış ve her şeye boş vermiş bir bohem! Esaslı devrim peşinde koşmaktansa idare-i maslahatı benimsemiş bir orta yolcu! Neden böyle? Başında bulunduğu Sabah Gazetesi´nin TMSF kontrolünde olmasından mı? Yoksa Demirel gibi 6 kez gidip, 7 kez gelmesinden mi? Bilmiyorum, bilemiyorum. Ama hakkını yemeyelim: Bazen yüzüne muzip bir gülümseme kondurarak sorduğu "demokrat" vurgulu sorularla vurkaç taktiği uygulayan bir gerilla havasına girdiği de oluyor. Ancak yine de "Liderler Zirvesi"ndeki duruşunu belirleyen esas kıvam şudur: Ne fiyakalı bir gösterişçilik içine girip lüzumsuz bir atak peşinde... Ne de bir köşeye sinip adını unutturma gayreti içinde. İkisinin arasında bir yerde! Yani tam da "657 sayılı yasa"ya tabi olanlara özgü bir dengecilik içinde.
EKREM DUMANLI: Zaman Gazetesi´nin başındaki isim olan Ekrem Dumanlı, liderleri fıtık edecek en tatsız konuları, çok aşırı bir kibarlık içinde gündeme getirmesiyle dikkat çekti. Tatsız soruların aşırı nezaketle dengelenmesi! Sorduğu soruların herhangi bir arızaya sebebiyet vermemesinin temel nedeni budur. Ancak aşırı kibarlığı, ısrarcılığına engel değil. Israrcı ve takipçi! İzlediği siyasal çizginin bütün izlerini, liderler karşısındaki tutumundan yakalamak mümkün: Baykal´a karşı ödünsüz, Erdoğan´a karşı incelikli, Ağar´a karşı ise sorgulayıcı... Hayır, hayır! Tarafgir olduğunu söylemiyorum. Tarafgir değil, bir çizgi adamı. Çizgisini çiziyor, sonra da o çizgi karşısındaki lider tavrını sorguluyor. En büyük avantajı dersine iyi çalışması. En büyük dezavantajı ise "sense of humour"dan, yani "espri anlayışı"ndan bir parça mahrum olması...
TAHA AKYOL: Duygularını saklamak gibi bir kaygısı yok: Eğer lider, liberal ve özgürlükçü takılırsa, değmeyin Taha Akyol´un keyfine! Çocuksu bir sevinç sarar her yanını. Ama eğer lider, liberal ve özgürlükçü yaklaşımlara aykırı bir duruş sergilerse, işte o zaman Taha Bey´in keyfi kaçar. Yüzü asılır, morali bozulur. Belki de sorularını, "Benim beklediğim cevap şudur" tarzında biraz yönlendirerek sorması bundandır. Bu konuda kendisine hak vermeliyiz: Keyfinin kaçmasını kim ister? Ciddiyet ile güler yüzlülük arasındaki zor dengeyi mükemmel tutturduğunu da belirtmeliyim. Bir de şu var: Liderler Zirvesi, Taha Akyol´un, "izlenim yazarlığı" yönünü ortaya çıkardı. Reklam aralarında elinde káğıt kalem, gördüğü her şeyi not etmesinin nedeni budur.
SEDAT ERGİN: Ertuğrul Özkök ne kadar olayı renklendirme gayreti içindeyse, Sedat Ergin de o kadar "Be
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Taktiği belli oldu: En olmayacak sorulara, "Size çok samimi bir soru sormak istiyorum" tarzı yumuşatıcı ve karşısındakini itirafa yaklaştırıcı türden giriş cümleleriyle başlıyor. Ama bunu "kendini göstermek" için falan yapmıyor. Onun bütün derdi, programın genel havasına damgasını vurması muhtemel "sıkıcılık" sorunsalını aşmaktır. Yeter ki olay renk kazansın! Tek kaygısı budur! Renkli bir sonuç için kendini feda etmeyi bile göze aldığını kanıtlamıştır. Bir de şu var: Bir "Genel Yayın Yönetmeni" olarak, sorduğu sorulara verilen cevaplardan Hürriyet´in birinci sayfasında iyi duracak manşetler çıkarmak gibi bir derdi de var. Belki de bu yüzden liderlerin herkes tarafından alıntılanan önemli açıklamalarının çoğu, onun sorularına verilen yanıtlarla ortaya çıktı. Kim ne derse desin, bence kamera onu seviyor ve ekranda elektrik yaratabiliyor.
ERGUN BABAHAN: İmajı şöyle bir şeydir: Hırstan arınmış ve her şeye boş vermiş bir bohem! Esaslı devrim peşinde koşmaktansa idare-i maslahatı benimsemiş bir orta yolcu! Neden böyle? Başında bulunduğu Sabah Gazetesi´nin TMSF kontrolünde olmasından mı? Yoksa Demirel gibi 6 kez gidip, 7 kez gelmesinden mi? Bilmiyorum, bilemiyorum. Ama hakkını yemeyelim: Bazen yüzüne muzip bir gülümseme kondurarak sorduğu "demokrat" vurgulu sorularla vurkaç taktiği uygulayan bir gerilla havasına girdiği de oluyor. Ancak yine de "Liderler Zirvesi"ndeki duruşunu belirleyen esas kıvam şudur: Ne fiyakalı bir gösterişçilik içine girip lüzumsuz bir atak peşinde... Ne de bir köşeye sinip adını unutturma gayreti içinde. İkisinin arasında bir yerde! Yani tam da "657 sayılı yasa"ya tabi olanlara özgü bir dengecilik içinde.
EKREM DUMANLI: Zaman Gazetesi´nin başındaki isim olan Ekrem Dumanlı, liderleri fıtık edecek en tatsız konuları, çok aşırı bir kibarlık içinde gündeme getirmesiyle dikkat çekti. Tatsız soruların aşırı nezaketle dengelenmesi! Sorduğu soruların herhangi bir arızaya sebebiyet vermemesinin temel nedeni budur. Ancak aşırı kibarlığı, ısrarcılığına engel değil. Israrcı ve takipçi! İzlediği siyasal çizginin bütün izlerini, liderler karşısındaki tutumundan yakalamak mümkün: Baykal´a karşı ödünsüz, Erdoğan´a karşı incelikli, Ağar´a karşı ise sorgulayıcı... Hayır, hayır! Tarafgir olduğunu söylemiyorum. Tarafgir değil, bir çizgi adamı. Çizgisini çiziyor, sonra da o çizgi karşısındaki lider tavrını sorguluyor. En büyük avantajı dersine iyi çalışması. En büyük dezavantajı ise "sense of humour"dan, yani "espri anlayışı"ndan bir parça mahrum olması...
TAHA AKYOL: Duygularını saklamak gibi bir kaygısı yok: Eğer lider, liberal ve özgürlükçü takılırsa, değmeyin Taha Akyol´un keyfine! Çocuksu bir sevinç sarar her yanını. Ama eğer lider, liberal ve özgürlükçü yaklaşımlara aykırı bir duruş sergilerse, işte o zaman Taha Bey´in keyfi kaçar. Yüzü asılır, morali bozulur. Belki de sorularını, "Benim beklediğim cevap şudur" tarzında biraz yönlendirerek sorması bundandır. Bu konuda kendisine hak vermeliyiz: Keyfinin kaçmasını kim ister? Ciddiyet ile güler yüzlülük arasındaki zor dengeyi mükemmel tutturduğunu da belirtmeliyim. Bir de şu var: Liderler Zirvesi, Taha Akyol´un, "izlenim yazarlığı" yönünü ortaya çıkardı. Reklam aralarında elinde káğıt kalem, gördüğü her şeyi not etmesinin nedeni budur.
SEDAT ERGİN: Ertuğrul Özkök ne kadar olayı renklendirme gayreti içindeyse, Sedat Ergin de o kadar "Be