"AHMET HAKAN'A KIZMIYORUZ, SADECE ACIYORUZ!.." AHMET HAKAN'A SERT TEPKİ!..
Ahmet Hakan, bugün yazdığı bir yazıyla bir kez daha İslami kesimin tepkisini çekti. İşte Özgür-Der'in tepkisi.
AHMET HAKAN COŞKUN´A SADECE ACIYORUZ!
Türkiye dönekliğin iyi para ettiği, her kesimin döneklerinin itibar gördüğü, el üstünde tutulduğu bir ülke. Hangi cenahta olursa olsun sisteme muhalif pozisyonunu terk eden, dönen, vazgeçen ama burada bırakmayıp geçmişine söven, içinden geldiği örgütü, çevreyi, kesimi karalamada sınır tanımayan tipleri bu düzen çok seviyor. Kendilerine sınırsız imkanlar bahşedip, beklemedikleri fırsatlar sunuyor. Sen yeter ki geçmişinden utandığını tekrarlamaya, geçmişte taşıdığın inançlara, değerleri aşağılamaya, dün beraber olduklarına sövmeye devam et diyor!
Ahmet Hakan Coşkun da uzunca bir zamandır bunu yapıyor. Taşındığı yeni mahallede kendisinden beklendiği üzere içinden geldiği camiaya ilişkin kaleme aldığı yazılarda fütursuzca, edepsizce karalıyor, hakaret ediyor, saldırıyor.
Bugün de bunu yapmış! Taksim´de 30 Ekim Cumartesi günü derneğimizin de içinde bulunduğu çeşitli İslami kimlikli kuruluşların temsilcilerinin bir araya gelerek gerçekleştirdiği "Cuntaya Hayır! Darbeciler Yargılansın!" eylemi üzerine kaleme aldığı yazısında İslami kesime bir dizi eleştiri yöneltmiş, 12 Eylül´e 28 Şubat´a atıflarla Müslümanların tutarsız ve samimiyetsiz olmakla suçlamış.
Eleştirilerine, suçlamalarına cevap verme gereği duymuyoruz. Çünkü dillendirilen sözlerin samimiyetine inanmıyoruz. Döneklerin biat ettikleri düzenin karşısına geçip günah çıkarma seansına dolaylı biçimde de olsa katkıda bulunmak bize yakışmaz. Ayrıca da bir Hürriyet yazarının polemik oluşturarak gündemde kalma, kendini okutma taktiklerine de malzeme teşkil etmemek gerektiğinin farkındayız. Varsın okurları "ne de çok şey biliyormuş, bu dincilerin ipliğini pazara dökmüş!" desinler; varsın Ertuğrul Abisi "iyi transfer yapmışız, değdi vallahi!" diye düşünüp sevinsin!
Dillendirdiği sözlerin, iddiaların doğru olmadığını; dönemleri, eğilimleri, isimleri birbirine karıştırıp ortaya bir bulamaç çıkartarak tez ileri sürmenin adil olmadığını Ahmet Hakan Coşkun´un da bildiğinden eminiz. Bedel ödemekten korktuğu için dün darbecilere karşı sessiz kalıp, bugün şartlar müsait göründüğü için darbeciliğe karşı tavır sergilemekle suçladığı Müslümanların da Ahmet Hakan Coşkun´un da dün ve bugün hangi konumda ne yaptıkları ortadadır. Aslında sadece Özgür-Der´in açılışı vesilesiyle kendisinin sarfettiği sözler dahi Ahmet Hakan Coşkun´un bugün saçmaladığının kanıtı olmaya yeter! Bu süreçte kimlerin bedel ödediği, kimlerin de nüfuz parlatıp, siyasi irtibatlarını ihalelere yoğunlaştırdığı da ortadadır!
Sonuç itibariyle olan bitene şaşırıyor muyuz, hayır! Bu süreçlerin böyle ilerlediğini biliyoruz. "Genelkurmay bülteni"nde yazmak, Oktay Ekşi´yle mesai arkadaşı olmak, Ertuğrul Özkök tarafından kollanan yazar olmak böyle bir şey ne de olsa!
Kızıyor muyuz, yok hayır kızmıyoruz da! Sadece acıyoruz! Geçmişte Müslümanlar arasında olmuş, birtakım duyarlılıklar taşımış birinin bu kadar zavallı pozisyona düşmesine gerçekten çok üzülüyoruz!
Özgür-Der
İŞTE AHMET HAKAN'IN YAZISI...
Ben İslamcının yiğidini severim
BAKTIM, bizim İslami kesimin bilinen bütün radikalleri bir araya gelip korsan eylem koymuşlar.
Özgür-Der, Mazlum-Der, Memur-Sen, Hak-İş, Vakit falan... Hepsi orada...
Yağmur altında... Ellerinde pankartlarla... Koymuşlar eylemi...
Koskocaman bir de afiş hazırlamışlar...
Bağıran harflerle şöyle yazıyor afişte: "CUNTAYA HAYIR"
Altında da bir talep cümlesi yer alıyor: "DARBECİLER YARGILANSIN"
Ne güzel değil mi?
* * *
Yıllardır cuntalardan ve darbecilerden nefret etmiş benim gibi birinin...
Bu "eylem" nedeniyle acayip heyecanlanması, bu bilinçli tavırları nedeniyle İslamcıların nur yüzlerini ve gül cemallerini pek bir beğenmesi gerekmez mi?
Ama hayır!
İçimde acayip "kekremsi" bir duygu... Olmuyor, olamıyor...
Eskiden Beyazıt´taki az riskli "cuma eylemleri"nde bile ufaktan da olsa galeyana kapılan ben, yağmur altında yapılan şu "Cuntaya hayır" eylemi karşısında, ne en küçük bir heyecan duyabiliyorum, ne de "Keşke orada olaydım" falan diyebiliyorum...
* * *
Çünkü...
Aklıma 12 Eylül geliyor...
O günlerde istisnai dik duruşları bir tarafa bırakırsak...
İslamcı delikanlılar, "Cuntaya hayır - Darbeciler yargılansın" konulu korsan eylemler attırmıyorlardı...
Bunun yerine İslami kesimin önemli isimleri, cuntanın ideolojisi olan "Türk - İslam Sentezi"nin "İslam" bölümüne sığınıp, "daha fazla imam-hatip / daha fazla Kuran kursu" açılmasını sağlamakla meşguldüler...
Mamak zindanlarında solcular ve sağcılar işkenceden geçiriliyormuş, anaları ağlatılıyormuş...
Ne gam!
Önemli olan geleceğe yatırım yapmaktı...
"Cunta"yla papaz olup maceraya atılmak yerine "Cunta"nın sağlayabileceği imkanlardan azami ölçüde faydalanmak, o zamanlar çok daha "rasyonel" bulunuyordu...
* * *
Hadi 12 Eylül, direkt olarak İslamcıları değil de sokakta kavgaya tutuşmuş solcu ve sağcıları hedef alıyordu...
Bizim memlekette de "Bir yumruk seni hedef almıyorsa salla gitsin" diye bir adet vardı...
Ve İslamcılar da o dönem bu geleneğe uyuyorlardı...
Peki ya 28 Şubat?
Sincan´dan tankların geçirildiği... Kebapçıların bile fişlendiği... Demir yumruğun gölgesinin hissedildiği... Yargının siyasileştirildiği... Partilerin kapatıldığı... Bir tiyatro oyunu yüzünden insanlara 25 yıl ceza verildiği... Andıç adı altında iftiraların atıldığı...
Kısacası...
Ilımlısı, radikali, yumuşağı, serti...
Hiç ayırt edilmeksizin bütün bir İslami kesimin hedef tahtasına oturtulduğu 28 Şubat günlerinde ne oldu?
Ellerine "CUNTAYA HAYIR - DARBECİLER YARGILANSIN" pankartı alıp sokaklara döküldü mü İslamcılar?
Gazetelerinde ve televizyonlarında bugünküne benzer bir cevvaliyet söz konusu oldu mu?
Siyasileri direnişe mi geçtiler, yoksa hizaya mı?
"Alın bütün okullarımın anahtarlarını da beni rahat bırakın" şeklinde teslimiyet belgelerine imza atılmadı mı?
* * *
Şunu demek istiyorum:
Ortada en ufak bir risk yokken...
"CUNTAYA HAYIR - DARBECİLER YARGILANSIN" diye pankart taşıyıp eylem koymak çok kolay ve çok ucuz bir tavır gibi geliyor bana...
Sıkıysa sonucunda işkence altında inletilmenin garanti olduğu günlerde bu pankartı taşıyacaksın...
Hayatının karartılmasını göze alarak taşıyacaksın o pankartları...
Sen 12 Eylül´de Mamak zindanının önünde en gür seda ile haykırdın mı?
Sen 28 Şubat´ta Çevik Bir´e posta koydun mu?
"Kazıklı Voyvoda"ya yakışır tehditler ortada dolaşırken direnişe geçmeyi başardın mı?
Şimdi almışsın Başbakan´ı, hükümeti, bakanları, yargıyı, medyayı, kanaat önderlerini arkana eylem koyuyorsun...
Kekremsi duygularımın nedeni budur...
Ahmet Hakan/Hürriyet