AHMET HAKAN YAZDI,AHMET ÇALIK AYAKLANDI!..SEVİLAY YÜKSELİR'İ ARAYAN ÇALIK'TAN TALİMAT: "AHMET HAKAN İLE POLEMİĞİ KES!..YAKTIN BENİ!.."
Ve sonunda, "Ya bu kızı susturursun, ya da ben de seni yazarım..." deyip SABAH'ın patronunu tehdit etti. Yani "Ahmet Çalık'a şeffaf sorular" başlığı altında kaleme aldığı yazılar sonuç verdi ve patron bizzat beni arayarak;
Kaçak güreşme Ahmet Hakan cevap ver!
Hatırlar mısınız sevgili okurlar? Ahmet Hakan daha önce de dalağını aldırmaya kadar varan askerlik macerasını kaleme aldığım yazımı durdurmak için, aleni biçimde Başbakan'ı tehdit edip, "Durdur şu kadının yazacaklarını... Durdurmaz isen ben de senin oğlunu yazarım" demişti. Basın tarihine kara bir leke olarak geçen o yazısı sonuç vermeyip, benim kalem özgürce yazmaya başlayınca da bu kez tetikçilerini üzerime salıp bel altından vuruşlarla beni sindirmeye çalışmıştı...
Beyhudeydi elbette her şey ama neye yalan söyleyeyim bu kez hedefi tutturdu Ahmet Hakan! Yerden yere vurduğu AKP'nin para kaynaklarına hortumu dayayan kardeşi Abdullah'a kalemiyle attığı destekleri ifşa edince çılgına döndü... Ve sonunda, "Ya bu kızı susturursun, ya da ben de seni yazarım..." deyip SABAH'ın patronunu tehdit etti. Yani "Ahmet Çalık'a şeffaf sorular" başlığı altında kaleme aldığı yazılar sonuç verdi ve patron bizzat beni arayarak; "Bu çocuk senin yüzünden kimsenin bilmediği Türkmenistan'daki bakanlık meselesini filan gündeme taşıdı. Yaktın beni!" diyerek Ahmet Hakan'la ilgili yazılarıma nokta koymamı istedi... (* Tabii bu işin esprisi... Önemle belirteyim de sonra ben de Müjde Ar'ın durumuna düşmeyeyim... Ne Ahmet Çalık beni aradı, ne de patronajdan herhangi bir kimse... Yani bu yazdıklarım tamamen hayal mahsulüdür.)
Hani, "Korkak dostum olacağına, cesur düşmanım olsun" demiş ya atalarımız... Türkiye'nin en çok okunan yazarı olduğunu iddia eden Ahmet Hakan'ın düştüğü şu hale bakın... Ömrü hayatında bir gün sokakta koşturup habercilik yapmamış ya bu zavallıcık, Ahmet Çalık'a yedi düvelin bildiği bir mevzuyla çakıp aklınca beni susturtacak... Sanki çok derin bir sırrı yakalamış gibi soruyor safoş cengâver: "Söyle bana Ahmet Çalık! Türkmenistan'da üstlendiğin resmi görevin neydi? Türkmenistan devletinde bakanlık görevinde bulundun mu? Sorumluluk alanın neydi? Eğer böyle bir görevde bulunduysan, bu nasıl mümkün olabildi?"
Breh breh breh...
Yani hakikaten nokta! Ben böyle bir aczi ne gördüm, ne de duydum arkadaşlar! (Ya pardon ama aranızda Ahmet Çalık'ın 1992'den beri Türkmenistan'ın en büyük yatırımcısı olduğu ve o ülkeye yaptığı olağanüstü yatırımlar nedeniyle onurlandırılmak için dönemin devlet başkanı tarafından Tekstil Sanayi Bakan Yardımcısı görevi ile ödüllendirildiğini bilmeyen var mı?) Tamam diyelim ki bilmiyor, duymamış bunu adamcağız... Ama hani biraz kafayı çalıştırsa, hiç elinden düşürmediği o cep telefonundan bir kerecik olsun kankalarıyla dedikodu yapmak yerine twitter'a değil de Google'a girse... Yazsa mesela, "Ahmet Çalık+Türkmenistan" diye arama çubuğuna, her şeyi öğrenecek. Hadi diyelim onu da akıl edemedi bu acemi... Azıcık kaldırsa poposunu, Aydın Doğan'ın altına koyduğu o yumuşak koltuğun üzerinden, iki kat yukarı çıksa, Hürriyet'in Ekonomi Müdürü Vahap Munyar'ı bulup, "Eyy Vahap Abi... Sen bilirsin bu Ahmet Çalık'ın Türkmenistan macerasını... İlk günden beri onu takip eden gazetecilerdensin... Bir bak şu yazdıklarıma abi? İyi çakmış mıyım, çakmamış mıyım? Sence bunu yer mi Ahmet Çalık?" deyip teyidini alsa, ahalinin gözünde bu kadar komik duruma düşmeyecekti bu zavallı...
Beyhudeydi elbette her şey ama neye yalan söyleyeyim bu kez hedefi tutturdu Ahmet Hakan! Yerden yere vurduğu AKP'nin para kaynaklarına hortumu dayayan kardeşi Abdullah'a kalemiyle attığı destekleri ifşa edince çılgına döndü... Ve sonunda, "Ya bu kızı susturursun, ya da ben de seni yazarım..." deyip SABAH'ın patronunu tehdit etti. Yani "Ahmet Çalık'a şeffaf sorular" başlığı altında kaleme aldığı yazılar sonuç verdi ve patron bizzat beni arayarak; "Bu çocuk senin yüzünden kimsenin bilmediği Türkmenistan'daki bakanlık meselesini filan gündeme taşıdı. Yaktın beni!" diyerek Ahmet Hakan'la ilgili yazılarıma nokta koymamı istedi... (* Tabii bu işin esprisi... Önemle belirteyim de sonra ben de Müjde Ar'ın durumuna düşmeyeyim... Ne Ahmet Çalık beni aradı, ne de patronajdan herhangi bir kimse... Yani bu yazdıklarım tamamen hayal mahsulüdür.)
Hani, "Korkak dostum olacağına, cesur düşmanım olsun" demiş ya atalarımız... Türkiye'nin en çok okunan yazarı olduğunu iddia eden Ahmet Hakan'ın düştüğü şu hale bakın... Ömrü hayatında bir gün sokakta koşturup habercilik yapmamış ya bu zavallıcık, Ahmet Çalık'a yedi düvelin bildiği bir mevzuyla çakıp aklınca beni susturtacak... Sanki çok derin bir sırrı yakalamış gibi soruyor safoş cengâver: "Söyle bana Ahmet Çalık! Türkmenistan'da üstlendiğin resmi görevin neydi? Türkmenistan devletinde bakanlık görevinde bulundun mu? Sorumluluk alanın neydi? Eğer böyle bir görevde bulunduysan, bu nasıl mümkün olabildi?"
Breh breh breh...
Yani hakikaten nokta! Ben böyle bir aczi ne gördüm, ne de duydum arkadaşlar! (Ya pardon ama aranızda Ahmet Çalık'ın 1992'den beri Türkmenistan'ın en büyük yatırımcısı olduğu ve o ülkeye yaptığı olağanüstü yatırımlar nedeniyle onurlandırılmak için dönemin devlet başkanı tarafından Tekstil Sanayi Bakan Yardımcısı görevi ile ödüllendirildiğini bilmeyen var mı?) Tamam diyelim ki bilmiyor, duymamış bunu adamcağız... Ama hani biraz kafayı çalıştırsa, hiç elinden düşürmediği o cep telefonundan bir kerecik olsun kankalarıyla dedikodu yapmak yerine twitter'a değil de Google'a girse... Yazsa mesela, "Ahmet Çalık+Türkmenistan" diye arama çubuğuna, her şeyi öğrenecek. Hadi diyelim onu da akıl edemedi bu acemi... Azıcık kaldırsa poposunu, Aydın Doğan'ın altına koyduğu o yumuşak koltuğun üzerinden, iki kat yukarı çıksa, Hürriyet'in Ekonomi Müdürü Vahap Munyar'ı bulup, "Eyy Vahap Abi... Sen bilirsin bu Ahmet Çalık'ın Türkmenistan macerasını... İlk günden beri onu takip eden gazetecilerdensin... Bir bak şu yazdıklarıma abi? İyi çakmış mıyım, çakmamış mıyım? Sence bunu yer mi Ahmet Çalık?" deyip teyidini alsa, ahalinin gözünde bu kadar komik duruma düşmeyecekti bu zavallı...
Sevilay Yükselir/Sabah