AHMET HAKAN TIRSTI! DÜELLO YATTI ARAYA GİREN DAYAK YER!

Ahmet Hakan, Sırrı Süreyya Önder ve Mehmet Metiner'i bir araya getirmekten korktu. Korkusunuda şu ifadelerle köşesine taşıdı.

Sırrı Süreyya Önder ile Mehmet Metiner'i bir araya getirmek için ikisinide aradığını yazan Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, bu buluşmadan gözü korkmuş gibi.

Ahmet Hakan gözünün korktuğunu şu cümlelerle açıklıyor: "Araya girmeye kalkıştığım anda yumrukların çoğunun benim zavallı suratımda patlayacağından adım gibi eminim..."

İşte Ahmet Hakan'ın o yazısı...

Siyasi demeç vermek Org. Özel’e mubah mı?

GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Necdet Özel, “Kürtçe eğitimi uygun görmüyorum” diye bir demeç verdi.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da bu demeç nedeniyle Orgeneral Özel’e ağır sözlerle yüklendi: “Senin rütben orgeneral de olsa bizim nazarımızda onbaşısın”.

Bakıyoruz iktidara ve iktidar destekçisi kesimlere...
Selahattin Demirtaş’a yükleniyorlar.
“Ordumuza laf söyletmeyiz” cümleleri havalarda uçuşuyor.
Sadece iki örnek vermekle yetineceğim:
BİR: Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar: “Ordu bizim gözbebeğimizdir, ordumuza laf söylenmesini katiyen kabul etmeyiz”.
İKİ: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız: “PKK’ya terörist diyemeyenler Genelkurmay Başkanımıza onbaşı demeye başladı. Bunu kabul edemeyiz”.

İktidar ve iktidar yetkilileri, Genelkurmay Başkanı’nı “onbaşı” falan diye aşağılayan bir siyasetçiye yanıt verebilirler.
Buna bir şey demem.
Ancak...
Aynı iktidar ve iktidar yetkililerinin Genelkurmay Başkanı’nın bir siyasetçi gibi “Kürtçe eğitimi uygun görmüyorum” diye demeç vermesi konusunda da iki çift laf etmeleri gerekir.
Eğer...
Selahattin Demirtaş’a “Genelkurmay Başkanı’nı aşağılama... Üslubuna dikkat et” deniliyorsa...
Genelkurmay Başkanı’na da “Siyasetle ilgili konulara girme! Sen bu işlere karışma Paşa” denmeli.
Çünkü...
“Kürtçe eğitim” konusu, askerin değil siyasetçinin konusudur.
Uygun görüp görmeme makamı ordu makamı değil, siyaset makamıdır.

Tartışmaları imkânsız

AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’le konuştum:
Kendini sonuna kadar haklı görüyor.
“Çıksın karşıma” diyor.
“Palyaço” benzetmesi yapıyor.
“Yüreği yetiyor idiyse Adıyaman’dan aday olsaydı” diyor.
Silahlı güçlere sırtı dayamaktan söz ediyor.

BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile konuştum:
“Tartışmaya varım ama önce özür dileyecek” diyor.
“Yozgat’tan bağımsız aday olalım, ondan üç katı oy alırım” diyerek daha da üst perdeden meydan okuyor.
Alaycılık tonu hayli yüksek bir havada saydırıyor da saydırıyor.
Belli bir belagat içinde “Allah ne verdiyse...” diye laf çakıyor.
“Güçsüz güçlüye meydan okur” diyerek Metiner’in meydan okumasını dikkate almıyor.

İki tarafı da dinledim.
İki tarafın da ruh halini anladım.
İki tarafın da öfkesini ve küçümsemesini gördüm.
İki tarafın da gerilimine tanık oldum.
Sonuç?
Sonuç şudur:
Mehmet Metiner ile Sırrı Süreyya Önder’in tartışmaları imkânsız.
Bırakın tartışmayı, bir stüdyoda yan yana bile gelemezler.
Geldikleri anda olay çıkar.

“Ama reyting... Ama reyting...” dediğinizi işitir gibiyim.
“Reyting” falan tamam da daha üçüncü dakikasında “sözün bittiği yer”e gelmesi garanti bir televizyon programını ne yapayım ben?
“Meclis İdare Amiri” Salim Uslu gibi iriyarı bir adam olsam, “ikisini de zapt ederim” falan diye bütün riskleri göze alabilirim.
Ama değilim ne yazık ki...
Araya girmeye kalkıştığım anda yumrukların çoğunun benim zavallı suratımda patlayacağından adım gibi eminim...
Ayrıca “reyting patlaması” falan da hikâye...
Bir aydır reytingin ölçümü yapılmıyor ki patlaması olsun.
Kısacası “kalsın” diyorum ve meydandan koşar adımlarla uzaklaşıyorum.