AHMET HAKAN 'SEN ATATÜRK'E KARŞISIN' DİYEN OKURA NE YANIT VERDİ?

'Sözcü gazetesinin Atatürk fotoromanı gayet güzeldi. Siz Atatürk'ün yaşatılması çabasına karşısınız' diyen okuruna ne yanıt verdi?

‘Sen Atatürk’e karşısın’ diyen okura cevap

Bir okurum şöyle yazmış:
“Sözcü gazetesinin Atatürk fotoromanı gayet güzeldi. Siz Atatürk’ün yaşatılması çabasına karşısınız. Bunu açıkça ifade etmekten korktuğunuz için ‘Atatürk küçük düşürüldü’ diyorsunuz”.

Bu okur mektubunda ortaya konan “derin şüphe” var ya...
İşte onunla hesaplaşmanın vakti geldi de geçiyor.

Ne diyor okurum?
“Sen aslında Atatürk’e karşısın ama değilmiş gibi yapıyorsun”.
Peki okurumuz, neden bu türden bir kuşkuya düşüp samimiyet sorgulaması yapıyor?
Çünkü her şeyin açıkça konuşulamadığı bir ortamın riyakârlık ürettiğinin farkında...
Her şeyin açıkça konuşulamadığı bir memlekete ne riyakârlık biter, ne de riyakârlık ithamı...
Tartışılamayan her lider, tartışılamayan her konu, “başıma bir iş gelir” korkusunun yayıldığı her alan riyakârlığı ve sahtekârlığı tetikler.
Böylece ortalık Atatürk’ü sevmediği halde en Atatürkçü geçinenlerden geçilmez olur.

Ama durun bir dakika!
Bu ülkede her şey açıkça, korkusuzca, “başıma bir iş gelir” endişesine zerre kadar kapılmaksızın tartışılabiliyor da, sadece Atatürk konusunda mı bir sorun var.
Ne gezer!
Bu ülkede güç sahiplerini açıkça, korkusuzca, “başıma bir iş gelir” endişesine zerre kadar kapılmaksızın eleştirmek kimseye nasip olmadı.
Dün “askerler” tartışılamazdı, bugün ise “güçlü iktidar”.
Bu nedenle de dün nasıl askerden zerre kadar hazzetmedikleri halde asker yalakalığı yapanlar ortalığı kaplıyor idiyse, bugün de Tayyip Erdoğan’dan nefret ettikleri halde kendilerini en Tayyip Erdoğancı göstermeye çalışanlar ortalığı kaplamış durumda.
Yani demem o ki...
Riyakârlık ancak her şeyin açıkça tartışılabilir olmasıyla ortadan kalkabilir.
Ama dikkat! Sadece Atatürk açıkça tartışılmayacak, bugünün güç sahipleri de açıkça tartışılacak.

Gelelim benim Atatürk’le ilgili tutumuma: Bana “sen aslında Atatürk’e karşısın” diyen birine “Hayır, ben Atatürk’ü şöyle severim, böyle severim” diye dil dökmem.
Çünkü böylesi bir dil döküşün, kuşkuları giderecek bir gücü yoktur.
Sadece şunu söyleyebilirim:
Dilimin altında bakla yok.
Her şeyin özgürce tartışılabildiği bir ortamda da yazdıklarım bunlar olacak.

Ahmet Hakan/Hürriyet