AHMET HAKAN O SORUYU SORDU VE HÜKÜMETİ BOMBARDIMANA TUTTU!

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan gündemdeki bir dedikoduyu konu aldığı yazısında hükümetin Kürt sorununda geldi noktayı sert bir dille eleştirdi.

MEDYARADAR- Barışçıl çözüm arayışlarının şiddete kurban edildiğini söyleyen Hakan hükümete "Tarihi tekerrür ettirerek hiçbir şey elde edemeyiz" çağrısında bulundu.

Fatih Altaylı’nın köşesine taşıdığı iddiaya göre yakında hükümet düğmeye basacak büyük bir operasyon gerçekleştirecek. Bu operasyonlarda binlerce kişi gözaltına alınacak.

Bu iddia üzerinden son gelişmeleri mercek altına alan Ahmet Hakan 90’lı yılları anımsatarak ’analar böyle yaparak mı ağlamayacak?’ diye hükümete de sordu.

İşte Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın o kçşe yazısı...

Yüzlerce kişi tutuklanacakmış

BAZEN fısıltı halinde, bazen açıktan söyleniyor, “Güneydoğu’da yüzlerce kişi tutuklanacak” deniliyor.
Bazıları sayı da veriyor: 1500 falan diye...
Daha çok da Demokratik Toplum Kongresi odaklı olacakmış bu tutuklamalar.
Yani devletimiz, her başı çıkıştığında yaptığı gibi yine “sertleşecekmiş”.
* * *
Devletimizin “PKK ile mücadele tarihi”, şu türden bir “kısırdöngü”nün tarihidir:
- Ortada hiçbir şey yokken kılını kıpırdatma.
- Kan aktığında ve toplumda bir öfke patlaması yaşandığında hemen Kandil’e hava harekâtı yap.
- Gazeteleri bombardıman uçaklarıyla süsle...
- Ekranları en gelişmiş bombalarla süsle.
- “Özgürlük ortamı”nı, bir susma ortamına dönüştür.
- Söylenmemesi gereken lafların söylenmesini yasakla.
- En kolay hedef olan Kürt siyasetçilerine “katiller” falan de.
- Ardından da bir “tutuklama kampanyası” başlat.
* * *
Oysa bu hükümet, daha en başta “başka bir hükümet” olduğunun işaretlerini vermişti:
Klişelere sarılmıyordu.
Sorunun çözümü için risk alıyordu. Açılım başlatıyordu, ezber bozuyordu.
Bırakın dağa çıkışları engellemeyi, dağa çıkanları bile dağdan indirmeyi hedefliyordu. Silahları susturmayı, barışı konuşturmayı amaçlıyordu.
Temel sloganı da şuydu: Analar ağlamasın.
* * *
Ama işte dönüp dolaşıp geldiğimiz nokta yine aynı nokta oldu:
- Bir iki şehit haberinde pek etkilenmeme...
- Şehit sayısı artınca bütün gezileri kesip Ankara’ya dönme...
- Toplumda ortaya çıkan öfkeyi yatıştırmak için en keskin demeçler verme...
- Kandil’e hava harekâtı düzenleme...
- Kürt siyasetçilere sövüp sayma.
- Ve en sonunda da “1500 kişi tutuklanacak” türü söylentilerin alıp başını gitmesi.
* * *
Şimdi çıkıp da bana “Peki ne yapılmalı, sen söyle bakalım” derseniz, doğru dürüst bir cevap veremem.
Ama şu cevabı gayet net bir şekilde verebilirim:
Tarihi tekerrür ettirerek hiçbir şey elde edemeyiz.