Ahmet Hakan-Kübra Par çarkı neden çatırdıyor?
Sevgili yoldaşlarım.
Daha önce bir yazımda ‘ben demiştim demek hiç hoşuma gitmiyor’ deyivermiştim.
Aradan geçen zamanda düşündüm, düşündüm…
Fikrimi değiştirdim.
‘Ben demiştim’ demek, zaman içinde haklı çıkmak büyük hazmış yahu!
Konu ne, bre deli Keskin diyorsunuz değil mi?
Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Hakan ve Habertürk yazarı Kübra Par.
Bilmeyenlere hatırlatayım, Kübra Par, Ahmet Hakan Coşkun’un yengesi, yani kardeşiyle evli.
Sahne ismi Kübra Par ama asıl soyadı Parmaksızoğlu.
Yaniiii Kübra Parmaksızoğlu Coşkun.
Erzincanlı bir imamın kızı.
Tıpkı Coşkun kardeşlerin babası gibi.
Profil aynı yani anlayacağınız.
Liseye kadar Erzincan’da yaşayan Par, kariyer ve sosyal statü merdivenlerini ışık hızıyla tırmandı.
Tabii ki bunda en büyük pay Ahmet Hakan’daydı.
Sağda solda ‘Kübra ayrı ben ayrı, o kendi kariyerini kendisi çiziyor’ diyor ama…
Bilen yutmuyor tabii ki.
Medyada ekran-köşe kapma sanatının tüm inceliklerini, çekirgesine öğretti Ahmet Hakan.
Kariyerini ilmek ilmek işledi.
Biri Hürriyet musluğunu tuttu…
Diğeri Habertürk musluğunu….
Böylece Coşkungiller, medyamızın en büyük iki yayın kuruluşunda hüküm sürer oldular.
Bazı akşamlar, aynı anda, CNN Türk’te Ahmet Hakan, Habertürk’te Kübra Par oluyor.
Milyonlar yetenekli Coşkungilleri izliyor.
Tatlı bir yarış anlayacağınız…
Ama bence dışarıdan tatlı görünen ama sonu bayağı acı bitecek bir hikaye bu.
‘Ben demiştim’ demem de ondan… Çünkü daha önce yazmıştım…
Bu iki akrabanın medyada güç odağı olma çabaları, yani Coşkun imparatorluğu kurma hevesleri tutmaz demiştim.
Çünkü biri kendi patronunun dediğini yapıyor, diğeri kendininkini…
Şirketlerin önemli sırları yer değiştiriyor demiştim….
Patron çıkarları eninde sonunda çakışır demiştim.
Dediğim gibi de oldu.
Kübra Par malum sosyal medyanın gündeminde.
Ayasofya İmamı Mehmet Boynukalın’a, yaptığı açıklamalar nedeniyle, hadsiz imam dediği için.
Boynukalın’a destek verenler, bu sözler üzerine Par’ı hedef tahtasına koydu, sosyal medyanın 1 nolu TT’si yaptı.
Kübra Par zaten, bir süredir, alttan alta AK Parti’yi eleştiren yazılar yazıyor.
İnceden inceye çok derin yerlere dokunuyor.
Hem de iktidar çevrelerinde kendisine yer edinme çabasına rağmen.
Ahmet Hakan’sa tam aksi yönde gaza basıyor.
Eskiden bir ‘yandaş’ yazı yazıyorsa, bir de yanına eleştirel gibi görünen yazı attırıyordu ki,
göze çok batmasın.
Ama son zamanlarda koltuk kaygısıyla olacak ki, ‘yandaşlık’ gazına basmış durumda.
Anlayacağınız:
Ahmet gaza basıyor.
Kübra AK Parti içindeki fay hatlarını kaşıyor.
Ahmet trolleşiyor.
Kübra vurdukça vuruyor,
İmam Hatipli Ahmet hiç sesini çıkarmıyor, o toplara girmiyor.
Kübra iktidar çevrelerinde bir yandan ‘muhafazakar aileden geliyorum’ diyor,
diğer yandan Nişantaşılı hayatı yaşıyor.
Böyle bir mizanzen işte.
Ama artık o çark bence dönmez.
Kübra Par’ın patronunun borusunu öttürme çabaları nedeniyle,
Ahmet Hakan’ın zaten sallantıda olan koltuğu artık altından kaymak üzere.
Kehanetimi söyleyeyim:
Kübra, Ahmet’i koltuğundan eder.
Ve bakarsınız, Ahmet Hakan’ı Habertürk ekranlarında görmeye başlarız.
Ne dersiniz?
Enver Aysever skandalının medya emekçilerine öğrettiği…
Sevgili sırdaşlarım…
Malum medya mahallemiz yeni bir skandalla çalkalanıyor.
Yeni bir cukkacı gazeteci skandalı bu…
Ancak ‘vay yandaş gazeteci paranın dibine vurmuş’ haberi değil bu kez.
Karşı mahalle skandalın merkez üssü.
Gazeteci Enver Aysever’in CHP’li İzmir belediyesinden, ihale sonucunda, bir okur-yazarlık kursu için günlük 13 bin lira aldığı oraya çıktı.
Gerçi belediye meblağ o değil dedi.
Enver Aysever ihaleyle alakam yok dedi vs.
İddiaları, medya dünyamızın amiral gemisi Medyaradar sayfalarına taşıyor zaten, takip edebilirsiniz.
Tabii büyük kıyamet koptu.
Hükümete yakın gazeteciler Aysever’i tefe koydu.
Muhalif mahalle her zamanki gibi sus pustu.
‘Biraz da biz götürelim ne var yani’ havasındaydı.
Biri ki kişi itiraz etti, o kadar…
Yorum yapan çok…
Ama ben izninizle, medya emekçilerinin gözünden bir iki şey karalayayım.
Birkaç kişiyle konuştum.
Hepsi aynı şeyi söyledi: Biz iki kuruşa talim ederken, bal tutan parmağını yalıyor.
Aynen öyle.
Gazetecilik kimileri için bir zengin olma aracı.
Emekçiler maaşlarıyla ev geçindirmeye çalışıp, gazetelerin çıkmasını sağlarken…
Sahada haber peşinde koşarken…
Tüm işi sırtlarken…
Bir avuç şöhret meraklısı, gazetecilik kisvesi altında parsayı topluyor.
Bir de bunu yok solculuk, yok Nazım Hikmet sloganları altında yapmıyolar mı…
İnsanın deliresi geliyor.
Bu gözünü para hırsı bürümüş kitle, el birliğiyle gazeteciliği bitiriyor.
Hangi gerçek gazeteci bu düzenin içinde kalmak ister?
Hangi genç, geleceğini gazetecilikte görür?
Hiçbiri…
Enver Aysever meselesine dönecek olursam…
Biliyorum, skandalda ortalığa saçılan, buzdağının sadece görünen kısmı.
Aysever’in başka pek çok belediyeyle benzer anlaşmaları var.
Bunlardan biri mesela Kadıköy belediyesi…
Çıksın bu belediyeler, hepsini tekeeer tekeeer anlatsın.
Bakalım ayda toplam kaç para ediyor Nazım Hikmet edebiyatı kasmak?
Ha bir de sadece sayın Aysever’e yüklenmek olmaz.
Şöyle bir gezin işlek caddeleri…
Kitap evlerine göz atın.
Bakın kimin ne etkinliği varmış?
Kaç para alıyormuş?
Gazetecilik ilkelerini, kim, kaç paraya nakde çeviriyormuş.
Ege’nin güzelim kıyılarını hangi gazeteciler yıllar boyunca parsellemiş…
Daha çooook şaşırırsınız…
Uluslararası Basın Enstitüsü’nün Özlem Gürses’in kim olduğundan haberi var mı?
Özlem Gürses…
Ve Gülnaz Şırınga…
Artık birinin adını duyunca, ikincisi hemen dilimin ucuna yerleşiyor.
Türkiye basın tarihinin belki de en trajikomik yalan haberine imza atan Gürses’i buralarda defalarca yazdım.
Hatta oldukça sıradışı kariyer hikayesini yazdığım yazı rahatsız etmiş olacak ki, sansürletti.
Ne dedim?
Yalan haber yaparak terfi eden nadir gazetecilerden biri Özlem Gürses.
Halk TV’de ana habere terfi etti.
İBB medya bütçesi adeta Gürses’e akıyor…
Ve o, özgür basın sloganları atmaya devam ediyor.
Yani anlayacağınız işler tıkırında.
Bu mesele tam radarımdan çıkmıştı ki, Twitter’da bir de ne göreyim!
IPI yani Uluslararası Basın Enstitüsü’nün resmi hesabından bir paylaşım!
Geçtiğimiz hafta #8MartDünyaKadınlarGünü'ne özel, gazeteciler @cansucamlibel ve @OzlemGurses , #Türkiye medyasındaki "cam tavanı" ve erkek egemen ilişkiler ağının nasıl aşılabileceğini konuştu.
Gözlerime inanamadım.
Enstitünün Basın Özgürlüğü Küresel Ağı bula bula konuk olarak Özlem Gürses’i bulmuştu.
Onca emekçi gazeteci dururken.
Onca işini hakkıyla yapan insan varken…
Uluslararası bir platforma üye olan gazetecilerin karşısına, Türkiye medyasını temsil için çıkarılan isme bakın.
İBB’nin basın bütçesiyle, bilerek ve isteyerek türlü yalan habere imza atan bir isim…
Gürses’i kim seçti?
Enstitü’nün bu yalan haber sicilinden haberi var mı?
Her gün ‘en iyi, en muhalif gazeteci biziz’ naraları atanlar neden bunlara göz yumuyor?
Bir de erkek egemen ilişkiler ağı konuşulmuş.
Bence Cansu Hanım Enis Berberoğlu’nu, Özlem Hanım da Ali Kırca’yı anlatmalıydı.
Böylece erkek egemen dünyada nasıl yükseldiklerini herkes bilirdi…
KESKİN KALEM
keskinkalem@medyaradar.com