AHMET HAKAN BUGÜN TAKSİM'DEKİ PROTESTOYA KATILACAK MI?
Hürriyet Yazarı Ahmet Hakan, tutuklu gazeteciler için düzenlenecek yürüyüşe katılmayı düşünüyor mu?
Orada olacağım
GENÇLİK günlerimde... Marş söylemekten, slogan atmaktan, eylem koymaktan acayip haz alırdım.
Şu Beyazıt Meydanı’nın dili olsa da anlatsa...
Her cuma nasıl da Amerikan bayrağı yakma ayinlerine koşardım.
Slogan atarak nasıl da meydandaki kuşları ürkütürdüm. Hey gidi günler hey!
Ama işte o günler de geçti. Artık cuma namazlarından sonra Beyazıt Meydanı dalgalanmıyor.
Türban direnişiymiş, Amerikan karşıtı gösteriymiş, İsrail protestosuymuş, Çeçenya’ya bin selam hareketiymiş...
Hepsi demode artık...
Hoş, demode olmasa da bende Beyazıt Meydanı’nda gösteri kovalayacak derman mı kaldı? Dermanı geçtim, heyecan bile kalmadı.
* * *
Gazeteciler, bugün öğle vakti Taksim’den Galatasaray’a ya da Galatasaray’dan Taksim’e doğru bir eylem koyacaklarmış. Sloganlar belirlenmiş, pankartlar hazırlanmış.
Ahmet’e, Nedim’e destek vereceklermiş, özgürlük talep edeceklermiş.
Şöyle bir yokladım kendimi:
“Gitsem mi acaba?” diye...
Fakat kısa bir süre içinde bin türlü “mania” çıkardım kendime...
“Fazla mı angaje görünürüm acaba?” diye işi bir parça korkaklığa vurdum. Sonra bunun pek de şık kaçmayacak bir gerekçe olduğunun farkına varıp, “Ya Aydınlıkçılar eyleme el koymaya kalkarlarsa...” türü bir mazeretin arkasına saklanmaya çalıştım.
Baktım, bu da olmuyor.
“Dermansızlık” meselesini gündemime sokmaya çalıştım.
Fakat bu da yemedi.
“Kalbim orada” diyecektim, “Madem kalbin burada, sen niye burada değilsin birader” diye çıkışacaklara verecek bir yanıt bulamadım. Ve en sonunda...
Şöyle enerjik bir kararlılıkla “Gidiyorum” dedim.
Bunu dedikten sonra bir rahatladım ki, sormayın gitsin.
Ahmet HAKAN / www.hurriyet.com.tr
GENÇLİK günlerimde... Marş söylemekten, slogan atmaktan, eylem koymaktan acayip haz alırdım.
Şu Beyazıt Meydanı’nın dili olsa da anlatsa...
Her cuma nasıl da Amerikan bayrağı yakma ayinlerine koşardım.
Slogan atarak nasıl da meydandaki kuşları ürkütürdüm. Hey gidi günler hey!
Ama işte o günler de geçti. Artık cuma namazlarından sonra Beyazıt Meydanı dalgalanmıyor.
Türban direnişiymiş, Amerikan karşıtı gösteriymiş, İsrail protestosuymuş, Çeçenya’ya bin selam hareketiymiş...
Hepsi demode artık...
Hoş, demode olmasa da bende Beyazıt Meydanı’nda gösteri kovalayacak derman mı kaldı? Dermanı geçtim, heyecan bile kalmadı.
* * *
Gazeteciler, bugün öğle vakti Taksim’den Galatasaray’a ya da Galatasaray’dan Taksim’e doğru bir eylem koyacaklarmış. Sloganlar belirlenmiş, pankartlar hazırlanmış.
Ahmet’e, Nedim’e destek vereceklermiş, özgürlük talep edeceklermiş.
Şöyle bir yokladım kendimi:
“Gitsem mi acaba?” diye...
Fakat kısa bir süre içinde bin türlü “mania” çıkardım kendime...
“Fazla mı angaje görünürüm acaba?” diye işi bir parça korkaklığa vurdum. Sonra bunun pek de şık kaçmayacak bir gerekçe olduğunun farkına varıp, “Ya Aydınlıkçılar eyleme el koymaya kalkarlarsa...” türü bir mazeretin arkasına saklanmaya çalıştım.
Baktım, bu da olmuyor.
“Dermansızlık” meselesini gündemime sokmaya çalıştım.
Fakat bu da yemedi.
“Kalbim orada” diyecektim, “Madem kalbin burada, sen niye burada değilsin birader” diye çıkışacaklara verecek bir yanıt bulamadım. Ve en sonunda...
Şöyle enerjik bir kararlılıkla “Gidiyorum” dedim.
Bunu dedikten sonra bir rahatladım ki, sormayın gitsin.
Ahmet HAKAN / www.hurriyet.com.tr