Ahmet Hakan '9 Kere Leyla'yı yerden yere vurdu! "99 kere olmamış bir film..."
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan bugünkü köşesinde, "99 kere olmamış bir film: 9 Kere Leyla" başlıklı bir yazı kaleme alarak filmi sert bir şekilde eleştirdi.
Netflix’te dün yayına giren "9 Kere Leyla" adlı film, Türkiye’de en popüler içerik oldu. Çıktığı günden beri ilk sırada yer alan Bir Başkadır dizisini geçen filme dair çok sayıda yorumlar yapıldı.
Ezel Akay’ın yönettiği filmin başrollerinde Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Elçin Sangu, Fırat Tanış gibi usta isimler yer alıyor.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan ise bugünkü köşesinde, "99 kere olmamış bir film: 9 Kere Leyla" başlıklı bir yazı kaleme alarak filmi sert bir şekilde eleştirdi.
Filmi izlerken yaşadıklarını aktaran Ahmet Hakan, yirmi beş dakikada ekrana yumurta domates atma kıvamına geldiğini söyledi.
"Ama yine de bu filme imza atanları kutlamadan da edemiyorum" diye ifade eden Hakan, "Koşullar bu kadar uygunken... Bu kadar kötüsünü yapmayı becermek, her babayiğidin başarabileceği bir şey değildir" diye belirtti.
Ahmet Hakan'ın yazısı şu şekilde:
“9 Kere Leyla” filminin künyesine şöyle bir baktım:
İyi bir film için ne gerekiyorsa vardı.
Hem de fazlasıyla...
*
- Haluk Bilginer vardı ki... Uluslararası arenada rüştünü kanıtlamış devasa bir oyuncumuzdur.
*
- Demet Akbağ vardı ki... Yer aldığı her filme can ve kan kattığı test edilip onaylanmıştır.
*
- Ezel Akay yönetmişti ki... Namlı masal sevdalısıdır ve masal geleneğini sinemaya aktarma işinin büyük ustasıdır.
*
- Elçin Sangu vardı ki... Renk katmaması, tılsımlı bir dokunuşta bulunmaması neredeyse imkânsız.
*
- Millet iyi filmlere hasret kalmıştı ki... Herkes büyük bir şevkle ekran başındaydı.
*
- Zamanlaması öyle muhteşem ki... Hepimiz evdeydik, eve kapanmıştık ve yapacak bir işimiz yoktu.
*
- Teması öyle popülerdi ki... Baştan kazandıran bir temaydı ve bu temaya kayıtsız kalmak mümkün değildi.
*
Ve fakat.
Olmamıştı abi.
Resmen olmamıştı.
*
Filmi izlerken yaşadıklarımı aktarıyorum:
*
- Beşinci dakikada... Süper toleranslı bir iyimserlik içindeydim.
*
- Onuncu dakikada... “Bu ne abi? Bu ne saçmalık böyle” demeye başladım.
*
- On beşinci dakikada... “Ne yani? Komik mi bu?” diyerek “Ya sabır” çektim.
*
- Yirminci dakikada... Gülüyordum ama gülüşüm güldürme çabasınaydı.
*
- Yirmi beşinci dakikada... Ekrana yumurta / domates atma kıvamına geldim.
*
- Otuzuncu dakikada... Bir işkenceye maruz kalmanın tuhaf hazzını yaşıyordum.
*
- Otuz beşinci dakikada... “Haluk Bey! Demet Hanım! Ne işiniz var bu işte” dedim.
*
- Kırkıncı dakikada... İşkence dozu öyle artmıştı ki kurtuluş için örgüt arkadaşlarımı ele verebilirdim.
*
- Kırk beşinci dakikada... Küt diye kapattım filmi ve açtım bir James Bond...
*
Ama yine de bu filme imza atanları kutlamadan da edemiyorum.
*
Koşullar bu kadar uygunken...
Bu kadar kötüsünü yapmayı becermek, her babayiğidin başarabileceği bir şey değildir.