Ahmet Güneştekin’in 'Yedigören’in Alfabesi' sergisi, yoğun ilgiden dolayı 26 Şubat’a kadar uzatıldı
Ahmet Güneştekin’in 8 Aralık’ta DG Art Project’te açılan Yedigören’in Alfabesi adlı sergisinin kapanış tarihi yoğun ilgiden dolayı 26 Şubat’a kadar uzatıldı.
Dursun Gündoğdu’nun kurucusu olduğu DG Art Project’in Güneştekin Vakfı işbirliğiyle Piyalepaşa’da açtığı sergi, sanatçının mitoloji anlayışını gösteren farklı disiplinlerdeki çalışmalarını bir araya getiriyor. Küratörlüğünü Şener Özmen’in üstlendiği sergi, sanatçının uzamsal karmaşıklığı ifade eden heykellerini, boyutlu eserlerini, mitosları yorumlayıcı bir strateji olarak kullandığı tuval işlerini ve çoklu hikayelerin dokunsal deneyimlerle anlatılmasını sağlayan kırkyamalarını sunuyor.
Yedigören’in Alfabesi’nde sergilenen eserler, sanatçının mitoloji anlayışını incelikli, kapsamlı ve zorlayıcı bir çeşitlilikle detaylandırdığı bir sembolizm içerir. Ahmet Güneştekin, sembolleri, düşünüşünün yapısal ilkesi olan mitolojiyle yorumlayarak yeniden dönüştürür.
Dili imgeleme dahil ettiği, sarmal yapıları mitolojik imgelerle birleştirdiği işlerinde sembollerin göç ve dönüşüm örüntüleri kendini gösterir. Mitleri karmaşık anlamları çözmek ve inşa etmek için bir üst dil, görme şekli olarak kullanır.
Güneştekin'in ışığa, zamana ve yıldızların uzayına olan tutkusu, metal formlarla çalıştığı heykellerinde kendini gösterir. Zamansal alanı göksel fenomenlerle birleştirerek, kozmosun doğal biçimlerinin ve güçlerinin eserlerini şekillendirmesine izin verir. Göksel ışığın yanı sıra ışığın temel davranışından yararlanarak ışığı neredeyse tüm uygulamalara dahil eder. Sanatçının farklı konfigürasyonlardan oluşturduğu geometrik heykelleri daha derin bir etkileşime olanak tanırken, mitlerin yaşanan anla bağ kurmaya devam edebildiğini gösterir.
Mitlerin zaman, mekân ve kültürleri aşan özelliklerine odaklanan Güneştekin, çoğu zaman bilinçaltına çekilmiş anlamları yeniden keşfetmeye ya da hatırlatmaya yönelir. Ona göre düşünceleri harekete geçiren bazen bireysel ama çoğu zaman kolektif hafızadır. Bu nedenle sanatçının yapıtları, insan belleği ile toplumsal bellek arasında dolayımlanır. Sanatçı mitolojiden yarattığı imgelerle ördüğü hikâyelerini aktarmak için sanatsal formlarını yeniden yaratırken hikâye anlatma geleneklerini nasıl koruyabileceğini araştırır. Hikâye anlatıcılığının en eski biçimlerinden biri olan kırkyama tekniğiyle çalıştığı işlerinde pratik ve anlatı arasındaki ayrılmaz ilişkiyi yoğunlaşır. İzleyiciyi kendi dünyasının dokunsal deneyimi yoluyla hayal edileni gerçekleştirmeye yönlendirirken, yorumladığı hikayelerin unutulmaması için de kendi nesnelerini yaratır.
Mit her zaman bugünün fikirlerine göre yeniden yorumlanmayı talep eder. Bu esneklik sayesinde herhangi bir zamana, bağlama veya kültüre uyarlanabilir. Güneştekin’e göre miti karakterize eden bu yapısöküm, geçmişte olduğu gibi bugün de insanın bilinçaltı belleğiyle bağlantı kurmasını sağlamakta ve anlam aktarma gücünü buradan almaktadır. Bu düşünceleri izleyen sanatçı, yapıtlarıyla mitolojik yaratımların sadece kendi anlarına değil, her ana ait olduğunu söyler ve onları sınırsız değerler, kolektif olarak paylaşılan diller ve anılar üzerine düşünmeye teşvik eder.