Ahmet Altan kendini Odysseus'a benzetiyor!
FETÖ kumpaslarının medya ayağının lokomotifi olan Taraf gazetesini uzun süre yöneten Ahmet Altan cezaevinde kaleme aldığı "Dünyayı Bir Daha Hiç Görmeyeceğim" kitabı ile gündemde.
Ahmet Altan Türkiye'de yayınlanmayan kitabı ile Almanya’da Geschwister-Scholl Ödülü’ne layık görüldü. Diğer yandan, aynı kitabıyla Fransa’da da André Malraux Ödülü’ne aday gösterildi.
FETÖ'den hüküm giyen Ahmet Altan'ın Avrupa tarafından ödüllere boğulması kimseyi şaşırtmazken, Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç bugün köşesinde, Altan'ın kitabını okuduğunu belirterek şaşkın olduğu bir noktaya dikkat çekti.
Kitapta gördüğü kadarıyla, Ahmet Altan'ın egosunu halen çok yüksek olduğunu dile getiren Ardıç, kitabı bir "ukalalık anıtı" olarak tanımladı.
Ahmet Altan için, "Kendini Odysseus'a benzetiyor." diyen Ardıç şu ifadeleri kullandı;
"Ahmet'te "ben neyi nerede yanlış yaptım" sorgulamasının zerresi yok. Egosu izin vermiyor.
Nazlı Ilıcak "yanıldığını ve pişman olduğunu" açık seçik beyan etmişti, Ahmet tam tersine "bir dönem Taraf gazetesini yönettim, eee, ne olmuş yani" havasında.
Taraf gazetesinin kimin parasıyla nasıl çıktığını ve ne işler becerdiğini (!) bu kitapta boşuna aramayınız, bulamazsınız.
Hiçbir suçu ya da hatası yokmuş, sanki camiden alıp götürmüşler."
- İşte Engin Ardıç'ın o ilginç köşe yazısının tamamı;
* Ahmet Altan’ın kitabını okudum
Fransa'dan getirttim, bir çırpıda okudum (yasak değil.)
Türkiye'de yayınlanması da yasak değil ama yayıncılar "başımıza bir iş gelir" diye korkuyorlar.
Şimdilik ancak Fransızca bilenlere sesleniyor, özellikle de Türkiye düşmanı Fransız aydınlarına.
Hapishane koşullarında kısa kısa "vinyetler" şeklinde yazılmış, belki mektuplarla belki avukatlara parça parça verilerek "dışarı çıkarılmış" bir kitap bu...
Ahmet bir yandan berbat hapishane koşullarını anlatıyor, bir yandan felsefe yapıyor.
Usta işi "tespitleri" var. Otuz yıl önce ben de gözaltına alındığım için iyi bilirim:
Birdenbire başka bir dünyaya geçersin, bildiğin ve alışık olduğun dünya çok uzak ve ulaşılmaz hale gelir, diğer insanlarla aranda derin bir uçurum açılır. O arada bir tanıdık yüz görmek bile seni çok sevindirir.
Hazin bir kitap bu.
Fakat Ahmet, o korkunç egosuyla, kitabı hazin olmaktan kurtarıp bir "ukalalık anıtı" haline getirmek için çok uğraşmış.
Hayır, yüreğime hançer saplanmadı bazıları gibi, tam saplanacak olduğunda Ahmet o hançeri çekti aldı.
Ermiş Augustinus'tan giriyor, Dante'den geçip Brodsky'ye bağlanıyor, o arada Steinbeck'in, Tolstoy'un, Murakami'nin, daha birçoklarının, en başta Homeros'un hatırını soruyor.
Kendini Odysseus'a benzetiyor.
İçi rahat olsun: Fransız aydınları onun ne kadar kültürlü bir adam olduğunu görüp beğeneceklerdir.
***
O korkunç "kibir" sapasağlam ayakta.
Üç yılda zerre kadar yıpranmamış.
Ahmet'te "ben neyi nerede yanlış yaptım" sorgulamasının zerresi yok. Egosu izin vermiyor.
Nazlı Ilıcak "yanıldığını ve pişman olduğunu" açık seçik beyan etmişti, Ahmet tam tersine "bir dönem Taraf gazetesini yönettim, eee, ne olmuş yani" havasında.
Taraf gazetesinin kimin parasıyla nasıl çıktığını ve ne işler becerdiğini (!) bu kitapta boşuna aramayınız, bulamazsınız.
Hiçbir suçu ya da hatası yokmuş, sanki camiden alıp götürmüşler.
Türkiye'yi sevmediği için Türk insanını da sürekli küçümsüyor, bundan polisler, hakimler, doktorlar da nasiplerini alıyorlar.
Fakat tutukluluk arkadaşları FETÖ'cü subayların hepsi sanki birer melek!
Hepsi masummuş çocukların. İftiraya uğramışlar.
***
Eleştirmenlerimiz günün birinde "kitap tanıtma yazarı" olmaktan kurtulup gerçekten eleştirmen olmaya karar verdiklerinde, bu kitabı herhalde Arthur Koestler'in "İspanya'da Ölüm Güncesi" adlı o unutulmaz kitabıyla karşılaştıracaklardır (dilimize çeviren de Ahmet'in rahmetli babasıydı)...
Kültürlü insanlarsa belki Antonio Gramsci'yi ya da Silvio Pellico'yu bile hatırlarlar.
Koestler o kitabı "içeriden" değil, kurtulduktan sonra yazmıştı ama çok daha içtendi.
"Maniyer" peşinde değildi.
***
Bu kitap günün birinde Türkiye'de yayınlanır mı?
CHP iktidara gelirse yayınlanır.
O zaman Ahmet de çıkar zaten.
Allah ya da Kılıçdaroğlu kurtarsın.
O arada PKK'yı iyice ezersek Türkiye'ye gıcıklık olsun diye Ahmet'e belki Nobel bile verirler.