''AĞAÇLAR KALDI, GAZETECİLER GİTTİ'' MUTLU TÖNBEKİCİ MEDYADAKİ GEZİ KIYIMINI YAZDI!

Gezi eylemleriyle birlikte medyada başlayan kıyım son sürat devam ederken Mutlu Tönbekici konuyu köşesine taşıdı.

Vatan yazarı Mutlu Tönbekici Gezi eylemlerine ucundan kıyısından da olsa destek veren, empati-sempati kuran gazetecilerin ardı ardına kovulması ya da istifa etmek zorunda kalmasıyla ortaya çıkan tabloyu yorumladı..İşte Tönbekici’nin yazısından bir bölüm...

"Münasebetsiz çıplak"

Takke düştü kel göründü... Basında “kıyım” tüm hızıyla devam ediyor. Gezi’ye kadar varmış gibi yapılan veya olmadığı bir takım nedenlerle görmezden gelinen “basın serbestisi”nin ne kadar “olmadığını” müthiş bir berraklıkta görmekteyiz.

Her gün başka bir gazetecinin, başka bir köşe yazarının daha işine son veriliyor. Son iki ayda 20’nin üzerinde gazeteci işten çıkarıldı 40’a yakın gazeteci istifa etmek zorunda kaldı. Zorunlu izne yollananlarla da birer birer “yollar ayrılıyor”. Ultra yandaş olanlar hariç hemen hemen her yazar, “bu son yazım olabilir” endişesiyle kaleme alıyor günlük yazısını. Hatta “yayınlanmayabilir” diye. Zamanında iktidarı desteklemiş olmak da bir işe yaramıyor. Son iki ayda ne yazdıysan o... Attığın twitteleri, paylaştığın Gezi fotolarını da dahil et... Tamam...

Gezi sayesinde/yüzünden anladığım kadarıyla Türk basını baştan aşağıya renk değiştirecek. O, bir zamanlar dandik park sayesinde/yüzünden müthiş bir “temizlik” yapılabildi. Kimden “kurtulmak” isteniyorsa Gezi iyi bir bahane oldu... Ağaçlar kaldı, gazeteciler gitti...

Kimse buralara varacağını tahmin etmezdi herhalde. Basının elinin kolunun bağlı olduğunu herkes biliyordu da, bu “münasebetsiz gerçek” galiba hiç bu kadar “çırılçıplak” ortada olmamıştı.

Yazık ki “iyi oldu, gerçek ortaya çıktı” diyemiyorum. Her gün bir başka meslektaşımın daha işsiz kalması beni üzüyor. Elbette geçimlerini sağlayacak bir yollar bulacaklardır. Meseleyi geçim meselesine indirgemek de zaten ayıp olur. Mesele Türkiye ve Türkiye’nin basın özgürlüğü, çok sesliliği. Böyle mi ileri demokrasiye geçiyor olacağız? Böyle mi çağdaş bir ülke olacağız? Hedef bu olabilir mi?

Mutlu Tönbekici’nin yazısının tamamı için tıklayın