Adnan Oktar hangi köşe yazarının sınıf arkadaşı çıktı?
O yazar son günlerde yapılan operasyonla gündeme gelen Adnan Oktar’ın, sınıf arkadaşı olduğunu açıkladı.
BirGün gazetesi yazarı Mustafa K. Erdemol, son günlerde yapılan operasyonla gündeme gelen Adnan Oktar’ın, sınıf arkadaşı olduğunu yazdı.
İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünde okuduğu dönemde Adnan Oktar’ın da okula geldiğini anlatan Erdemol, bugünkü yazısında detayları anlattı. “Fakültedeki ilk yılım. Felsefe öğrencisiyim. Ders arasında, ilk günden kaynaştığım iki arkadaşımla okulumuzun tadını çıkarıyoruz, cunta yılları” diye yazan Erdemol, özetle şu satırları kaleme aldı:
“Koridorda turlarken, kısa boylu, siyaha çalan gri pardesülü, uzun sakallı, kafasında şu yana yatırılan (ressam tipi mi diyorlardı, ondan) kasketi olan biri çıktı karşımıza. Bizden hayli büyük. ‘Merhaba arkadaşlar’ dedi, öyle başladı sohbet. Güzel Sanatlar’dan sonra felsefe okumak için gelmiş bizim okula meğer. Ressam falan sandık önce. Ne konuştuk hatırlamıyorum ama öyle din falan değildi muhabbetin konusu.
Adının Adnan olduğunu öğrendik, o kadar. Bir daha da hiç görmedik. Derslerde yoklama yapılırken ‘Adnan Oktar’ diye seslenen hocamıza ‘burda’ yanıtı hiç gelmedi. Neredeyse bir yıl duyduk bu adı. Soyadını söylememişti ama bizim ‘ressam’ olduğu açıktı. Öyle öğrendik soyadını.
EROTİK KLAN
Aradan yıllar geçti, başka bir ülkedeyim. O zaman internet falan da yok, bulunduğum ülkeye çok az Türk gazetesi, dergisi geliyor. Nokta dergisi de bunlardan biri. Bir sayısının kapağında, Tophane’deki camiden çıkarken çekilmiş, şalvarı andıran pantolunu, pantolon üzerine çıkardığı uzun kollu beyaz gömleği, takkesi, elinde ibriğiyle fotoğrafını gördüm. ‘Bizim Adnan bu’ demiştim görür görmez. O civarlarda dini çalışmalar yapan bir tarikattan (öyle yazıyordu), onun lideri olduğundan söz ediliyordu.
Zamanla herkes tanıdı Adnan’ı. Okudukça, hakkında bilgi edindikçe o gün koridorda bizimle neden havadan, sudan konuştuğunu, aslında bize neden pek ilgi göstermediğini de anladım. Bir söyleşisinde ‘Muhammed efendimiz güzel yüzlüleri sever, onları dost edinin der, o nedenle yakışıklı erkekler, güzel kızlar bizim grupta boldur’ dediğini okuyunca, Adnan tarafından ‘güzel yüzlü’ bulunmadığımızdan ilgilenilmeye değer olmadığımızı anladım. Pek kırıldım.
Yani adam benim sınıf arkadaşımdı. Sonradan bir yakışıklı oldu, zayıflattılar herhalde bunu, hoş da bir sakal bıraktı. Sonra malum işte, erotik bir ‘klanımız’ oluverdi. Şakaya gelir tarafı yok tabii. Çok can yaktı, aileler üzüldü. Komploculuk, şantajcılık, her tür numarayla “dokunulmaz” birine dönüştü. ABD’den getirtip, çevirttiği, kilise yayını evrim karşıtı kitapları kendi imzasıyla yayınlayınca pek bir sevindirik oldular İslamcılar.”
İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünde okuduğu dönemde Adnan Oktar’ın da okula geldiğini anlatan Erdemol, bugünkü yazısında detayları anlattı. “Fakültedeki ilk yılım. Felsefe öğrencisiyim. Ders arasında, ilk günden kaynaştığım iki arkadaşımla okulumuzun tadını çıkarıyoruz, cunta yılları” diye yazan Erdemol, özetle şu satırları kaleme aldı:
“Koridorda turlarken, kısa boylu, siyaha çalan gri pardesülü, uzun sakallı, kafasında şu yana yatırılan (ressam tipi mi diyorlardı, ondan) kasketi olan biri çıktı karşımıza. Bizden hayli büyük. ‘Merhaba arkadaşlar’ dedi, öyle başladı sohbet. Güzel Sanatlar’dan sonra felsefe okumak için gelmiş bizim okula meğer. Ressam falan sandık önce. Ne konuştuk hatırlamıyorum ama öyle din falan değildi muhabbetin konusu.
Adının Adnan olduğunu öğrendik, o kadar. Bir daha da hiç görmedik. Derslerde yoklama yapılırken ‘Adnan Oktar’ diye seslenen hocamıza ‘burda’ yanıtı hiç gelmedi. Neredeyse bir yıl duyduk bu adı. Soyadını söylememişti ama bizim ‘ressam’ olduğu açıktı. Öyle öğrendik soyadını.
EROTİK KLAN
Aradan yıllar geçti, başka bir ülkedeyim. O zaman internet falan da yok, bulunduğum ülkeye çok az Türk gazetesi, dergisi geliyor. Nokta dergisi de bunlardan biri. Bir sayısının kapağında, Tophane’deki camiden çıkarken çekilmiş, şalvarı andıran pantolunu, pantolon üzerine çıkardığı uzun kollu beyaz gömleği, takkesi, elinde ibriğiyle fotoğrafını gördüm. ‘Bizim Adnan bu’ demiştim görür görmez. O civarlarda dini çalışmalar yapan bir tarikattan (öyle yazıyordu), onun lideri olduğundan söz ediliyordu.
Zamanla herkes tanıdı Adnan’ı. Okudukça, hakkında bilgi edindikçe o gün koridorda bizimle neden havadan, sudan konuştuğunu, aslında bize neden pek ilgi göstermediğini de anladım. Bir söyleşisinde ‘Muhammed efendimiz güzel yüzlüleri sever, onları dost edinin der, o nedenle yakışıklı erkekler, güzel kızlar bizim grupta boldur’ dediğini okuyunca, Adnan tarafından ‘güzel yüzlü’ bulunmadığımızdan ilgilenilmeye değer olmadığımızı anladım. Pek kırıldım.
Yani adam benim sınıf arkadaşımdı. Sonradan bir yakışıklı oldu, zayıflattılar herhalde bunu, hoş da bir sakal bıraktı. Sonra malum işte, erotik bir ‘klanımız’ oluverdi. Şakaya gelir tarafı yok tabii. Çok can yaktı, aileler üzüldü. Komploculuk, şantajcılık, her tür numarayla “dokunulmaz” birine dönüştü. ABD’den getirtip, çevirttiği, kilise yayını evrim karşıtı kitapları kendi imzasıyla yayınlayınca pek bir sevindirik oldular İslamcılar.”