"ACUN'U SIRTIMDA HACCA GÖTÜRÜP GETİRSEM HAKKINI ÖDEYEMEM!"

Var mısın Yok musun programının en uzun süre ekranda kalan yarışmacısı Hekim Ertürk, Hamdi Bey'den 116 bin TL aldı. Acun'a büyük minnettarlık duyuyor.


Çok küçük yaşta önce annesini, ardından babasını kaybetti. Yetimliğini, öksüzlüğünü Afganistan ve Pakistan çölünde büyük çileler çekerek yaşadı. Aradan geçen 40 yıl sonunda bir yarışma programı ile Türkiye'de tanımayan kalmadı. Bozuk Türkçesi, neşeli tavırları ve her seferinde 'Türkiye âşığıyım' sözleri ile herkesin gönlüne taht kurdu. Var mısın Yok musun yarışma programının 'Hekim abi'si Hekim Ertürk'ten bahsediyoruz. Ertürk bundan tam bir yıl önce programa dahil olmuştu. Yarışmada en çok kalan yarışmacı unvanıyla birlikte geçen hafta, Hamdi Bey'den 116 bin TL alarak yarışmadan ayrıldı. Hekim abi şimdilerde sudan çıkmış balık gibi. Aklı, gönlü hep yarışma ekibinde. Her iki lafından biri 'Keşke kurada çıkmasaydım da burada daha fazla vakit geçirebilseydim'. Onu bu denli yarışma ekibine bağlayan, sevginin dışında bir de vefa duygusu. Yarışma sayesinde 40 yıldır görmediği, nerede olduğunu bilmediği ve hiçbir zaman göremeyeceğini düşündüğü kız kardeşine kavuştu. O şimdi "Yarışma bana para puldan ziyade kız kardeşimi kazandırdı. Acun Bey'i sırtımda hacca götürsem ve yine sırtımda hacdan getirsem hakkını ödeyemem." sözleriyle minnettarlığını anlatıyor.

Hikâyenin biraz başına gidelim, Afganistan Türkmenlerinden olan Hekim Bey'in Türkiye'ye nasıl geldiğine... Pakistan'da yaşadığı 1985 yılında 15 günlüğüne ilk kez Türkiye'ye geliyor ve o zaman karar veriyor; burası yaşanılacak bir memleket. Evlendikten sonra çoluk çocuğunu toplayıp 1996 yılında tekrar geliyor. Önce bir dericide iş buluyor, ardından asıl işi olan halıcılığa başlıyor. İşleri iyileşince Kapalıçarşı'da halı ve hediyelik eşya dükkânı açıyor. Verdiği malların parasını alamayınca iflas ediyor. Derken Çemberlitaş'ta bir halı dükkânında sigortalı bir iş buluyor. Ardından da arkadaşlarının 'sen sıra dışı bir kişisin bu yarışmaya katılsana' ısrarlarına dayanamayıp, başvurusunu yapıyor ve yarışmaya dahil oluyor.

İngilizce, Rusça, Türkçe, Farsça, Hintçe, Peştu (Afgan dili) ve Türkmence olmak üzere 7 dil biliyor Hekim abi. Yarışma boyunca işine devam etmiş, ünlü olunca işler daha bir bereketlenmiş. Tanıyan herkes sırf onu görmek için Çemberlitaş'ta gezmedik mağaza bırakmamış. Zaten onu görüp de tanımamanız mümkün değil, ay yıldızlı kravatını ve Türkiye rozetini hiç çıkarmıyor. Eminönü'nden işyerine gitmesi üç saat sürüyormuş. Tanıyan herkes yolda çevirip halini vaktini soruyor, fotoğraf çektirmeden bırakmıyormuş. "Her fotoğraftan 1 dolar alsaydım, günde bin dolar kazanırdım." diyerek latife yapıyor.

Yarışmanın şimdiye kadarki en renkli kişiliği olan ve bir yılda 160 programa çıkan Hekim abi, yarışmadaki en güzel anları yerli ve yabancı konuklarla yaşadığını söylüyor. Her gelen konuğa sürpriz yapmayı alışkanlık haline getiren Hekim Ertürk, 50 Cent'e büyük bir nazar boncuğu, Adriana Lima'ya Türk el sanatlarından oluşan dekoratif bir tabak, Cem Yılmaz'a da el yapımı bir Sultanahmet resmi hediye etmiş. En ufak bir müzikte bile hemen oynamaya başlayan ünlü yarışmacı, balık beslemek ve çiçek yetiştirmek dışında en çok müzik dinlemeyi ve oynamayı seviyor. Bu sebepten hiçbir düğün davetini kaçırmıyormuş.

Var mısın Yok musun'a katıldıktan sonra dizi filmlerde oynayıp televizyon programı sunan yarışmacılardan yola çıkarak, bu tarz teklifler alıp almadığını soruyoruz. "Gelirimin artması için böyle bir teklif gelirse seve seve kabul ederim, ama benim Türkçem bozuk, bana teklif gelmez." diyerek bu konudaki ümitsizliğini dile getiriyor. Kardeşini de yanına aldıktan sonra onun şimdi tek hayali o çok sevdiği Kapalıçarşı'sında yeniden bir dükkân açabilmek.




100 binden fazla istemiyorduk


Yarışmaya girerken herkesin hayali 500 bini almak. Ama benim kafamda hep 100 bin olsa yeter vardı, hanım da öyle düşünüyordu, fazlasını gerçekten istemiyorduk. Aynısı oldu. 116 bin aldık, az para değil. Bir ev alsak, bir de çocukların eğitimi için biraz ayırsak yeter. Allah korusun 1 TL ile çıkmak da vardı, Allah yardımcım oldu. Yoksa 'Bir yıl yarışmada kalmışım milletin arasına nasıl çıkarım?' diye düşündüm.

Annemin giysilerini ağaca giydirir, onunla konuşurdum


Benim macera-yı hikâyem kabarık. Kızım diyor ki: 'Baba senin hayatını kitaplaştırıyorum. Ama bir taraftan yazıyor bir taraftan da ağlayorum' Yetim büyümek çok zor. Ben amcamın yanında kaldım, üç çocuğu vardı, üç tane yumurta pişirir onlara verirdi. Ben de ekmekle çay içerdim. Sonra annemin odasına gidip ağlardım. Bayramlarda herkes annesini babasını kucaklar, bayram gezmelerine giderdi. Ben de annemin elbiselerini bir ağaca giydirip; 'Anne hadi bayram geldi, beni bayrama götürsene.' derdim. Ufaksın, nereye gideceğini bilmiyorsun, ona rağmen kendimi tuttum. İçki, kumar, sigara bunların hiçbiri hayatımda olmadı. Başka biri olsa belki kendini bunlara verebilirdi.

İki yeğenim cahil kalmasın diye okula göndereceğim


Kız kardeşim beni çok aramış. Kimisi Pakistan'da, kimisi Rusya'da kimisi de 'öldü' demiş. Benim çocukluk arkadaşımı bulup ona sormuş. O da 'Akşam gel sana Hekim'i göstereceğim.' demiş. Sonra arkadaşım beni televizyonda gösterip 'Bu senin ağabeyin' demiş. Arkadaşımdan telefonu alıp beni aradı, sevinçten havalara uçtum. Sonra arkadaşlara 'Yarışma sayesinde kardeşimi buldum.' dedim. Onlar da Acun Bey'le konuştular. Afganistan'da çölde bir çadırda yaşıyordu. Buraya gelmesi zordu, kimliği bile yoktu. Ama Acun Bey bütün işlemleri halletti ve kardeşimi buraya getirterek programda bana sürpriz yaptı. Şimdi ufak bir ev tuttum onlara, geri dönmek istemiyorlar. İki tane yeğenim var, onlar cahil kalmasın diye okula göndereceğim


Zaman