Acun Ilıcalı bilinmeyenlerini anlattı! Üniversiteyi 7 yılda bitiremedim!
Üniversiteyi üç kere kazanan ve bir türlü bitiremeyen Acun Ilıcalı, çok sevdiği mesleğini ve hayatı anlattı.
Muhabirlikten televizyon patronluğuna kadar yükselen ivmesiyle dikkat çeken ünlü televizyoncu Acun Ilıcalı, hayatının bilinmeyenlerini anlattı. Üniversiteyi yedi yılda bitiremediğini söyleyen Ilıcalı, "Sisteme uyamadım" diye konuştu.
İşte Acun Ilıcalı'nın Yenişafak'a verdiği röportajdan ara başlıklar...
"OKUL BİTMEYİNCE KOT DÜKKANI AÇTIM"
Üniversiteyi bitirememiş bir kimse, bir sermayeye de sahipse doğal olarak ticarete yönelir. Bizim de yabancı markaları giymeye çok meylimiz vardı. Giyim kuşamdan anlıyorduk. Kendi vizyonumuz olduğu için o alanı seçtik.
"DÜKKANI BATIRDIM"
Aslında çok iyi iş yaparak, hesap kitapsızlıktan battık. Yoksa satışımız gayet iyiydi. Birkaç anımı anlatsam dükkanın niye battığını anlarsınız zaten.
"DÜKKANI MÜŞTERİYE BIRAKIYORDUM"
Müşteriye dükkan bırakmışlığım vardır. O zaman cep telefonu yoktu. Ortağım dükkana gelecekti ve benim de acil çıkmam gerekiyordu. Gelen bir müşteriye dükkanda bir saat kalıp kalamayacağını sordum. Daha önce birkaç kez görmüşlüğüm vardı müşteriyi. “Fiyatlar kıyafetlerin üzerinde yazıyor” diyerek dükkanı bırakıp çıktım. Daha sonra ortağım dükkana gelince müşteriye “Sen kimsin” diye sormuş. Müşteri de “Valla burada bir abi vardı, dükkana bakmamı söyledi. Ben de kot sattım, parası da burada” demiş gitmiş. İyi birine denk gelmişiz ama bu zihniyet ticarette başarılı olmuyor tabii.
"HESAP KİTAP BİLMEM"
O yıllarda üniversiteyi zaten yedi yılda bitirememiş, ticarete atılmış ve o tecrübesizlikle batmış bir insanım. Hesap kitap da bilmiyoruz ve o işlerden de hiç anlamazdım. Ticaretle para kazanamayacağım o yıllardan belli olmuştu.
"BAZEN DİBE VURMAK GÜZEL ŞEYDİR"
Bazen insanın dibe vurması güzel bir şeydir. Yukarı çıkmak için, daha yukarı zıplamanız ve enerji kullanmanız gerekir. O dibe vurmuşluk hali ile çok fazla enerji kullanmam ve mesleğin de bana çok uygun olması bu alanda ilerlememi sağladı.
"HAYATIM HEP OYUN OYNAMAKLA GEÇTİ"
Benim hayatım hep oyun oynamak ve arkadaşlarıma oyun oynatmakla geçti. Ben yedi yaşındaydım, bahçemizde olimpiyat yapardık. Taşla gülle atar, sonra da derece yapanlara madalya verirdik. Arkadaşlarımızla bir araya gelir oyunlar oynardık. Şimdi de aynı şeyi tüm Türkiye ile birlikte yapıyoruz ve hep birlikte eğleniyoruz.
Röportajın tamamını okumak için tıklayınız
İşte Acun Ilıcalı'nın Yenişafak'a verdiği röportajdan ara başlıklar...
"OKUL BİTMEYİNCE KOT DÜKKANI AÇTIM"
Üniversiteyi bitirememiş bir kimse, bir sermayeye de sahipse doğal olarak ticarete yönelir. Bizim de yabancı markaları giymeye çok meylimiz vardı. Giyim kuşamdan anlıyorduk. Kendi vizyonumuz olduğu için o alanı seçtik.
"DÜKKANI BATIRDIM"
Aslında çok iyi iş yaparak, hesap kitapsızlıktan battık. Yoksa satışımız gayet iyiydi. Birkaç anımı anlatsam dükkanın niye battığını anlarsınız zaten.
"DÜKKANI MÜŞTERİYE BIRAKIYORDUM"
Müşteriye dükkan bırakmışlığım vardır. O zaman cep telefonu yoktu. Ortağım dükkana gelecekti ve benim de acil çıkmam gerekiyordu. Gelen bir müşteriye dükkanda bir saat kalıp kalamayacağını sordum. Daha önce birkaç kez görmüşlüğüm vardı müşteriyi. “Fiyatlar kıyafetlerin üzerinde yazıyor” diyerek dükkanı bırakıp çıktım. Daha sonra ortağım dükkana gelince müşteriye “Sen kimsin” diye sormuş. Müşteri de “Valla burada bir abi vardı, dükkana bakmamı söyledi. Ben de kot sattım, parası da burada” demiş gitmiş. İyi birine denk gelmişiz ama bu zihniyet ticarette başarılı olmuyor tabii.
"HESAP KİTAP BİLMEM"
O yıllarda üniversiteyi zaten yedi yılda bitirememiş, ticarete atılmış ve o tecrübesizlikle batmış bir insanım. Hesap kitap da bilmiyoruz ve o işlerden de hiç anlamazdım. Ticaretle para kazanamayacağım o yıllardan belli olmuştu.
"BAZEN DİBE VURMAK GÜZEL ŞEYDİR"
Bazen insanın dibe vurması güzel bir şeydir. Yukarı çıkmak için, daha yukarı zıplamanız ve enerji kullanmanız gerekir. O dibe vurmuşluk hali ile çok fazla enerji kullanmam ve mesleğin de bana çok uygun olması bu alanda ilerlememi sağladı.
"HAYATIM HEP OYUN OYNAMAKLA GEÇTİ"
Benim hayatım hep oyun oynamak ve arkadaşlarıma oyun oynatmakla geçti. Ben yedi yaşındaydım, bahçemizde olimpiyat yapardık. Taşla gülle atar, sonra da derece yapanlara madalya verirdik. Arkadaşlarımızla bir araya gelir oyunlar oynardık. Şimdi de aynı şeyi tüm Türkiye ile birlikte yapıyoruz ve hep birlikte eğleniyoruz.
Röportajın tamamını okumak için tıklayınız