ACISIZ 80'LER DİZİSİ ÇEKMEK NE BÜYÜK BİR KABAHAT!
Medyaradar sinema-tv yazarı Murat Tolga Şen, TRT'de yayınlanan 80'ler dizisi ve o diziyi eleştiren Evrensel ve Radikal yazarlarına yüklendi.
TRT’nin yeni "dönem komedisi" 80’ler, o yılların politik atmosferini dışladığı için Evrensel ve Radikal yazarlarına hedef oldu. Medyaradar sinema-TV yazarı Murat Tolga Şen, eleştirileri abartılı buluyor ve "80’ler üzerine aile komedisi çekmek entelektüel bir suç mu?" diye soruyor!
İşte Murat Tolga Şen’in bugünkü yazısı...
Pazar gazeteleri en büyük keyfim... Gündem, haftanın diğer günleri kadar siyasete bulanmadığı için daha keyifli bir okuma imkânına sahip olabiliyorum. Bugün kim ne yazmış diye şöyle bir baktığımda TRT’nin yeni ve keyifli komedi dizisi 80’ler üzerine iki yazı dikkatimi çekti.
İlki, aynı zamanda arkadaşım olan Evrensel gazetesinden Çağdaş Günerbüyük’e ait. Diziyi eleştiriyor ve şöyle diyor Çağdaş yazısında: “12 Eylül, dünyanın kalanına paralel olmayan bir Türkiye yaratmadı. Reaganlar, Thatcherlar, bitirilen sosyal güvenlik sistemleri, bizi bugüne getiren muhafazakârlaşmalar, ekonomik liberalliğin (Bizde cunta marifetiyle döneklikle birleşince “liboş” oluveren) tavan yapması, bir anlamda sosyalizmin kalıntılarının yok edilmesi, sosyalizm sayesinde kurulan sosyal devletin duvar yıkılmadan ortadan kaldırılmaya başlaması, her yerdeki ‘80’lerin alametifarikalarından işte.”
Çağdaş darbe ve sonrasında nasıl sıkıntılar yaşadı bilemem ama altı üstü bir komedi dizisi için bu kadar politik bir yazıyı kaleme almasına anlam veremedim. Diğer bir eleştiri de Radikal yazarı Tayfun Atay’dan… Yazısına “Kasvetin Komedisi” başlığını atan Atay da şöyle diyor: “Türkiye’nin bütünüyle politize geçmiş 1970’lerine eklemlenen ve kendi içinde de (özellikle ilk yarısında) ağır politik şiddet barındıran bir zamandı 1980’ler… Hepsi iyi hoş, ama yine de gündelik yaşam kültürünün tüm bu parçaları, dönemin kurşun gibi ağır politik havasını arka plana itmeye yeter mi emin değilim.”
Anlaşılan o ki, her “80’ler” dendiğinde birileri çıkıp “işkence, sıkıyönetim, darbe” diye bağırmazsa olmayacak…Anlıyorum, 24 Ocak kararlarıyla, 12 Eylül darbesiyle, sıkıyönetimle hesaplaşmaya çok hevesliyiz şu sıralar... Evet, “Reagan yılları” diye de anılan bu zamanlar, 70’lerin politik kuşağını bitirmek ve bir daha palazlanmasına izin vermemek için sahaya sürülen içi boş bir eğlenceden ibaret ve tüm mesele halk bunlarla oyalanırken dünyada yaşanan neoliberal dönüşümü sağlayacak birilerini başa (Özal) getirmek için uygun iklim sağlanmasıydı.
Akıldakini uygulayabilmek için muhalefetsiz bir baskı ortamı gerekliydi ve memleketin kafasına vurula vurula yapıldı bu. Ama işte 80’ler sadece acı çekenlerin yılları değil! Darbe sırasında sadece 7 yaşındaydım ve on yıllık zaman dilimi içinde hayatımın en politikadan uzak, çocuk düşleriyle ve ergen aşklarıyla dolu zamanını yaşadım. Binlerce ayrıntı var o devirden burnumda tüten… Sobanın üzerinde ekmek kızartma, güğümden damlayıp cıs eden su, sırayla girilen Pazar banyoları, annenin ördüğü süveterler, Walkman denen mucize icat, videokaset kiralama çılgınlığı, leblebi tozu, bozacı, Break dans fırtınası, Galaktika, Kara Şimşek, renkli TV, Uykudan Önce, Voltran, Alphaville, Eurovision, Yılbaşı TRT’si vs.
Saymakla bitiremem ama benim 80’lerim bunlardan ibaret…Kavganın taraflarının çektiği acılara çok sonra tanık oldum, bilgilendim. Fakat çocukluğumu kötü anmıyorum diye utanç içinde değilim. Birol Güven hepimizin özlemekten yorulduğu o yılları bir komedi dizisine çevirip beğenimize sunuyor. Gayet gerekli ve zekice bir hareket… Fakat başına gelenlerden ve bunca yüklenmeden sonra, memlekette ailenin birlikte izleyeceği bir komedi dizisi çekmek entelektüel suç sayılacak diye korkuyorum. 80’lerle hesaplaşan hesaplaşana… Bırakın birileri de keyfini damıtsın, şişelesin satsın. Benim cinnet vatan Türkiye’de yüzümde kocaman bir gülümsemeyle andığım zamanlardır 80’ler… Çünkü ben bir çocuktum ve birileri bana çocukluğumu hatırlatıyor diye de öfkelenecek değilim, aksine mutlu olurum.Ayrıca size bir sır vereyim; sıradan insanların keyfi gayet yerindeydi o zamanlar… Acaba diyorum, bu ortaya çıkacak da 80’ler eskisi kadar kasvetli anılmayacak diye mi korkuyor birileri?
Twitter.com/murattolga -
İşte Murat Tolga Şen’in bugünkü yazısı...
Pazar gazeteleri en büyük keyfim... Gündem, haftanın diğer günleri kadar siyasete bulanmadığı için daha keyifli bir okuma imkânına sahip olabiliyorum. Bugün kim ne yazmış diye şöyle bir baktığımda TRT’nin yeni ve keyifli komedi dizisi 80’ler üzerine iki yazı dikkatimi çekti.
İlki, aynı zamanda arkadaşım olan Evrensel gazetesinden Çağdaş Günerbüyük’e ait. Diziyi eleştiriyor ve şöyle diyor Çağdaş yazısında: “12 Eylül, dünyanın kalanına paralel olmayan bir Türkiye yaratmadı. Reaganlar, Thatcherlar, bitirilen sosyal güvenlik sistemleri, bizi bugüne getiren muhafazakârlaşmalar, ekonomik liberalliğin (Bizde cunta marifetiyle döneklikle birleşince “liboş” oluveren) tavan yapması, bir anlamda sosyalizmin kalıntılarının yok edilmesi, sosyalizm sayesinde kurulan sosyal devletin duvar yıkılmadan ortadan kaldırılmaya başlaması, her yerdeki ‘80’lerin alametifarikalarından işte.”
Çağdaş darbe ve sonrasında nasıl sıkıntılar yaşadı bilemem ama altı üstü bir komedi dizisi için bu kadar politik bir yazıyı kaleme almasına anlam veremedim. Diğer bir eleştiri de Radikal yazarı Tayfun Atay’dan… Yazısına “Kasvetin Komedisi” başlığını atan Atay da şöyle diyor: “Türkiye’nin bütünüyle politize geçmiş 1970’lerine eklemlenen ve kendi içinde de (özellikle ilk yarısında) ağır politik şiddet barındıran bir zamandı 1980’ler… Hepsi iyi hoş, ama yine de gündelik yaşam kültürünün tüm bu parçaları, dönemin kurşun gibi ağır politik havasını arka plana itmeye yeter mi emin değilim.”
Anlaşılan o ki, her “80’ler” dendiğinde birileri çıkıp “işkence, sıkıyönetim, darbe” diye bağırmazsa olmayacak…Anlıyorum, 24 Ocak kararlarıyla, 12 Eylül darbesiyle, sıkıyönetimle hesaplaşmaya çok hevesliyiz şu sıralar... Evet, “Reagan yılları” diye de anılan bu zamanlar, 70’lerin politik kuşağını bitirmek ve bir daha palazlanmasına izin vermemek için sahaya sürülen içi boş bir eğlenceden ibaret ve tüm mesele halk bunlarla oyalanırken dünyada yaşanan neoliberal dönüşümü sağlayacak birilerini başa (Özal) getirmek için uygun iklim sağlanmasıydı.
Akıldakini uygulayabilmek için muhalefetsiz bir baskı ortamı gerekliydi ve memleketin kafasına vurula vurula yapıldı bu. Ama işte 80’ler sadece acı çekenlerin yılları değil! Darbe sırasında sadece 7 yaşındaydım ve on yıllık zaman dilimi içinde hayatımın en politikadan uzak, çocuk düşleriyle ve ergen aşklarıyla dolu zamanını yaşadım. Binlerce ayrıntı var o devirden burnumda tüten… Sobanın üzerinde ekmek kızartma, güğümden damlayıp cıs eden su, sırayla girilen Pazar banyoları, annenin ördüğü süveterler, Walkman denen mucize icat, videokaset kiralama çılgınlığı, leblebi tozu, bozacı, Break dans fırtınası, Galaktika, Kara Şimşek, renkli TV, Uykudan Önce, Voltran, Alphaville, Eurovision, Yılbaşı TRT’si vs.
Saymakla bitiremem ama benim 80’lerim bunlardan ibaret…Kavganın taraflarının çektiği acılara çok sonra tanık oldum, bilgilendim. Fakat çocukluğumu kötü anmıyorum diye utanç içinde değilim. Birol Güven hepimizin özlemekten yorulduğu o yılları bir komedi dizisine çevirip beğenimize sunuyor. Gayet gerekli ve zekice bir hareket… Fakat başına gelenlerden ve bunca yüklenmeden sonra, memlekette ailenin birlikte izleyeceği bir komedi dizisi çekmek entelektüel suç sayılacak diye korkuyorum. 80’lerle hesaplaşan hesaplaşana… Bırakın birileri de keyfini damıtsın, şişelesin satsın. Benim cinnet vatan Türkiye’de yüzümde kocaman bir gülümsemeyle andığım zamanlardır 80’ler… Çünkü ben bir çocuktum ve birileri bana çocukluğumu hatırlatıyor diye de öfkelenecek değilim, aksine mutlu olurum.Ayrıca size bir sır vereyim; sıradan insanların keyfi gayet yerindeydi o zamanlar… Acaba diyorum, bu ortaya çıkacak da 80’ler eskisi kadar kasvetli anılmayacak diye mi korkuyor birileri?
Twitter.com/murattolga -