ACIMAK YOK, VİCDAN YOK, İNSANLIK YOK! YANDAŞ GAZETE VE TV KANALLARI ARTIK MİDEMİ BULANDIRIYOR!

Ahmet Hakan "polis bülteni" gibi çıkan gazeteleri okurken ne yapıyor?

Polis bülteni oldular

GAZETELERİNİ okuyorum, televizyonlarını seyrediyorum.

Midem bulanıyor.

İki tane üst üste “Dramamine” alıyorum, bana mısın demiyor.
“Nasıl oldu da böyle oldular?” diyorum.
“Bunu da mı yapacaklardı?” diyorum.
“Ben nasıl bunların içinde kalmışım?” diyorum.
Diyorum da diyorum.
* * *
İşte gazetelerinden biri!
Eylem yapan öğrencileri resmen hedef haline getirmiş.
Bir göstericinin fotoğraflarını basıp altına “Her eylemde o var” diye yazmışlar. Sanki her eylemde yer almak suçmuş gibi...
Tabii ki “Kaynak: Polis arşivi” diye belirtmemişler.
Sadece aldıkları servisin hakkını vermekle yetinmişler.
Üst tarafa ise “Eylemciler Ergenekoncu” başlığını atmışlar.
* * *
Bir başka gazeteleri ise hüküm veriyor.
“İşin içinde yasadışı Devrimci Karargah Örgütü var” diye başlık atmış.
Bu gazeteleri de kanıt diye polisten devşirdiği dokümanları kullanmış.
Köşelerdense ağırbaşlı bir devlet dili kendini gösteriyor:
Anarşiye geçit verilmemeliymiş...
Amaç darbe kışkırtıcılığı yapmakmış...
Burhan Kuzu’nun ifade özgürlüğü ne olacakmış...
* * *
En müptezel gazeteleri ise kendisinden beklendiği gibi müptezellikte sınır tanımamış.
Küfür kıyamet gırla!
Bebeğini kaybeden hamile kızı, göbeğinde saatli bomba varmış gibi yansıtan karikatür yayınlamışlar. “Sarı Kız” adlı darbe planından hareketle eylemci kızları aşağılamışlar.
Gazete dur durak bilmiyor.
Her türlü ağır hakaret, her türlü itham, her türlü iftira bütün sayfalara sinmiş.
Acımak yok, vicdan yok, insanlık yok.
Sadece abandıkça abanma var.
* * *
Televizyonları ise daha felaket...
Hele Samanyolu adlı bir televizyon kanalları var ki tam polis bülteni gibi...
Haberlerinde eyleme katılan öğrencilerin görüntülerini yuvarlak içine alıp hedef gösteriyorlar.
Aynı görüntüleri tekrar tekrar veriyorlar.
“Ortalığı karıştırmak isteyen sözde öğrenci grupları” diye cümleler kuruyorlar.
Yargı peşin...
Yaftalama tam gaz...
* * *
Kısacası...
Vıcık vıcık bir “sağcı dil” var ekranlarında ve sayfalarında...
Hepsi tıpkı 70’lerin Tercüman Gazetesi gibi “Kızıl komünistlere karşı omuz omuza” vaziyeti almış.
Ortalığı öyle bir “polis vazife ve salahiyetleri savunuculuğu” kaplamış ki, her köşeden bir cop fırlıyor.
Hepsi jöleli olmuş bir anda, hepsi kravatlı...
Düzenden, intizamdan başka söz bilmiyorlar.
Hepsi bir “monşer” edasıyla “Hak tabii ki aranmalı ama her şeyin bir kuralı, kaidesi var” diyor.
Sanki ortada “polis kuvvetleri” ile “öğrenci kuvvetleri” diye iki silahlı güç varmış gibi, “İyi ama öğrenciler de polise vurdular, polis ne yapsın? Tabii ki o da sinirlenip birkaç tane çakacak” diye yorum yapıyorlar.
“Yumurta atmak” konusunda öylesine orantısız bir dil kullanıyorlar ki, sanki “yumurta atmak” ile “makineli tüfekle taramak” arasında bir fark yokmuş gibi bir sonuç çıkıyor.
* * *
Benim durumum ise şöyle:
Bir zamanlar “asker bülteni” gibi çıkan dönemin muktedirlerinin gazetelerini okurken bulantıyı kessin diye bir adet “Dramamine” tüketirdim...
Şimdi ise “polis bülteni” gibi çıkan muktedir gazetelerini okurken bulantıyı kessin diye iki adet “Dramamine” tüketiyorum.

Ahmet Hakan/Hürriyet