AÇIK RADYO VE RADİKAL'E AKŞAM YAZARI ORAY EĞİN'DEN İLGİNÇ SUÇLAMA!.."ENTELLEKTÜEL DİLENCİLER"!..
Oray Eğin "dinleyici destek projesi" adı altında ünlülere program yaptıran Açık Radyo ile hafta sonu ekine yazı yazan insanlara ya hiç para vermeyen ya da utanç verici telifler yatıran Radikal Gazetesi'nin anlayışını sorguladı!...
Bunun adı "entelektüel dilencilik"
Yılın yine o dönemindeyiz; hani Açık Radyo´nun "dinleyici destek projesi" adı altında ünlülere program yaptırıp, kendi çaresizliğini bir kez daha duyurduğu günler. Bu frekansın cepleri hiç dolmayacak mı? Cumartesi gününden beri Açık Radyo´da ünlüler program yapıyor, Pazar gününe kadar da sürecek zannedersem. Geçen hafta, Sezen Aksu üç saatini radyo programına ayırdı mesela. Yağmur yağdırmak için uğraşıyor hepsi.
Açık Radyo´nun dinleyici destek projesi artık gelenekselleşti, ama 1995´te kurulan radyonun bu ihtiyaçtan ne zaman kurtulacağı da belirsiz. 92 kişi ortak radyoya, hepsine ortaklık belgesi olarak bir Abidin Dino litografı verilmiş ve kurumun misyonunun kâr gütmediğine ilişkin ortak manifesto hazırlanmış.
Aralarında işadamları, reklamcılar, sermaye sahipleri var; entelektüeller kadar. Türkiye´nin azımsanmayacak bir eliti bu kurucu kadro. Ama ortada bir sorun var galiba: Ya bu elit sadece gösteriş olsun diye adını "kurucu" olarak tutuyor ya da radyoyu şimdi yönetenler onlardan faydalanmasını bilmiyorlar.
Doğrusu, dinleyici destek projesinin de kimseye pek faydası olduğu görülmedi bugüne kadar. Böyle fırsatlar, Mor ve Ötesi´nin solisti Harun Tekin gibi entelijansiyada tribünlerine oynamak için her şeyi yapanların kabulüne ve onaylanmasına vesile oluyor galiba en çok. Oysa Mor ve Ötesi bir konserlerinin gelirini Açık Radyo´ya bağışlasa daha fazla makbule geçer sanki...
Geçmişte, Dönemli Yayıncılık´ı kurtarmak için Sezen Aksu yalısını satmayı önermişti mesela, vazgeçirilince Mehmet Ali Yılmaz´la ortaklık yapıldı o da bir süre medya patronluğunu tattı. (Ali Saydam, anlatın anılarınızı, yol gösterin eski arkadaşlarınıza lütfen!)
Diyorum ki, Açık Radyo dinleyicisinden "entelektüel dilencilik" yerine biraz çevresini, kurucularını, ortaklarını kullansa da biraz sermayedar bulsa, bazı işadamlarını radyoya destek vermeye ikna etse... NPR, 230 milyon dolarlık McDonald´s yardımıyla kendine gelmişti mesela. Açık Radyo böyle bir işe girişebilir kolaylıkla.
Neden yapmadığı sorusuna en yakın cevap Açık Radyo´nun kötü işletildiği. Bir kere her program için para veren ve karşılığında sadece adları "Bu programı destekleyen kişi" olarak anılan insanlar var. Akbank, Cross, Garanti Bankası, Datassist, AC Nielsen, KMG, Abbate, Obdan Sistem, Demirer Enerji radyonun sponsorları. Ayrıca programlar arası da boş değil, devamlı reklamlar dönüyor. Bu epey bir bütçe demek.
132 kişi program yapıyor radyoda ve hepsi "gönüllü." Türkçesi, herkes bedavaya çalışıyor. Bedavaya çağırılan konuklarla beraber her hafta 250 kişi yayına katkıda bulunuyor. Programlarda çalınan müziklerin çoğu da programcılar tarafından temin ediliyor.
Bu 250 kişiden sadece 27´si maaşlı çalışan! Onların da yüksek maaşlar aldığı sanılmasın. Çoğunluğu teknisyen ya da muhasebe elemanı ve aldıkları ücret de sınırlı.
Asıl merak konusu Açık Radyo´nun giderleri olmalı aslında. RTÜK ve telif hakları dışında, Harbiye´deki iki katın sabit giderleri falan dışında pek harcama akla gelmiyor doğrusu. Bütün bunlar da bir kurumun her fırsatta "destek" yani "para" dilenmesini gerektirecek kadar çok görünmüyor göze...
Doğrusu, iş biraz eski solcu anlayışında gizli gibi görünüyor.
Aynı mantık, Radikal gazetesinde de vardır. Türkiye´nin en büyük medya grubunun yayın organıdır bu gazete, reklam alır, parayla satılır. Ama hafta sonu eki
Yılın yine o dönemindeyiz; hani Açık Radyo´nun "dinleyici destek projesi" adı altında ünlülere program yaptırıp, kendi çaresizliğini bir kez daha duyurduğu günler. Bu frekansın cepleri hiç dolmayacak mı? Cumartesi gününden beri Açık Radyo´da ünlüler program yapıyor, Pazar gününe kadar da sürecek zannedersem. Geçen hafta, Sezen Aksu üç saatini radyo programına ayırdı mesela. Yağmur yağdırmak için uğraşıyor hepsi.
Açık Radyo´nun dinleyici destek projesi artık gelenekselleşti, ama 1995´te kurulan radyonun bu ihtiyaçtan ne zaman kurtulacağı da belirsiz. 92 kişi ortak radyoya, hepsine ortaklık belgesi olarak bir Abidin Dino litografı verilmiş ve kurumun misyonunun kâr gütmediğine ilişkin ortak manifesto hazırlanmış.
Aralarında işadamları, reklamcılar, sermaye sahipleri var; entelektüeller kadar. Türkiye´nin azımsanmayacak bir eliti bu kurucu kadro. Ama ortada bir sorun var galiba: Ya bu elit sadece gösteriş olsun diye adını "kurucu" olarak tutuyor ya da radyoyu şimdi yönetenler onlardan faydalanmasını bilmiyorlar.
Doğrusu, dinleyici destek projesinin de kimseye pek faydası olduğu görülmedi bugüne kadar. Böyle fırsatlar, Mor ve Ötesi´nin solisti Harun Tekin gibi entelijansiyada tribünlerine oynamak için her şeyi yapanların kabulüne ve onaylanmasına vesile oluyor galiba en çok. Oysa Mor ve Ötesi bir konserlerinin gelirini Açık Radyo´ya bağışlasa daha fazla makbule geçer sanki...
Geçmişte, Dönemli Yayıncılık´ı kurtarmak için Sezen Aksu yalısını satmayı önermişti mesela, vazgeçirilince Mehmet Ali Yılmaz´la ortaklık yapıldı o da bir süre medya patronluğunu tattı. (Ali Saydam, anlatın anılarınızı, yol gösterin eski arkadaşlarınıza lütfen!)
Diyorum ki, Açık Radyo dinleyicisinden "entelektüel dilencilik" yerine biraz çevresini, kurucularını, ortaklarını kullansa da biraz sermayedar bulsa, bazı işadamlarını radyoya destek vermeye ikna etse... NPR, 230 milyon dolarlık McDonald´s yardımıyla kendine gelmişti mesela. Açık Radyo böyle bir işe girişebilir kolaylıkla.
Neden yapmadığı sorusuna en yakın cevap Açık Radyo´nun kötü işletildiği. Bir kere her program için para veren ve karşılığında sadece adları "Bu programı destekleyen kişi" olarak anılan insanlar var. Akbank, Cross, Garanti Bankası, Datassist, AC Nielsen, KMG, Abbate, Obdan Sistem, Demirer Enerji radyonun sponsorları. Ayrıca programlar arası da boş değil, devamlı reklamlar dönüyor. Bu epey bir bütçe demek.
132 kişi program yapıyor radyoda ve hepsi "gönüllü." Türkçesi, herkes bedavaya çalışıyor. Bedavaya çağırılan konuklarla beraber her hafta 250 kişi yayına katkıda bulunuyor. Programlarda çalınan müziklerin çoğu da programcılar tarafından temin ediliyor.
Bu 250 kişiden sadece 27´si maaşlı çalışan! Onların da yüksek maaşlar aldığı sanılmasın. Çoğunluğu teknisyen ya da muhasebe elemanı ve aldıkları ücret de sınırlı.
Asıl merak konusu Açık Radyo´nun giderleri olmalı aslında. RTÜK ve telif hakları dışında, Harbiye´deki iki katın sabit giderleri falan dışında pek harcama akla gelmiyor doğrusu. Bütün bunlar da bir kurumun her fırsatta "destek" yani "para" dilenmesini gerektirecek kadar çok görünmüyor göze...
Doğrusu, iş biraz eski solcu anlayışında gizli gibi görünüyor.
Aynı mantık, Radikal gazetesinde de vardır. Türkiye´nin en büyük medya grubunun yayın organıdır bu gazete, reklam alır, parayla satılır. Ama hafta sonu eki