Abdurrahman Dilipak'tan kenevir ve mantar yazısı: Daha çok konuşacağız

Abdurrahman Dilipak, “Gelecekte daha çok mantar, daha çok kenevir konuşacağız” ifadelerini kullandı.

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, gelecek yıllarda dünyadaki yaşanacağını ifade ettiği değişime dikkati çektiği yazısında “Gelecekte daha çok mantar, daha çok kenevir konuşacağız” dedi.

Dilipak, “İşten işçi çıkaralım (mı)!?” başlıklı yazısında “dünyada bir kutup kayması” olduğunu söylerken insanların yaşamında beklediği değişiklikleri şu ifadelerle anlattı:

İster çıkarın, ister çıkarmayın, 2025’de görürsünüz.

İnsansız araçlardan sonra Humanoidler daha şimdiden işyerlerinde dolaşmaya başladılar bile. Ekran yüzü olarak zaten varlar. Sesli cevap sistemlerinde avatarlarla konuşuyorsunuz. Asistanlık hizmetleri tamamen bu alana kayacak.

Şoförsüz otomobiller gelince bu kadar şoförü ne yapacağız!. Onları istihdam edeceğimiz alternatif alanlar ne olacak!.

Hangi parti olursa olsun, hepsi belediye kadrolarını doldurdu. Belediyeler kadro olarak obez. Peki şimdi ne yapmak gerek. Bunların bir kısmı zaten bankamatik. Yani işyerine uğradıkları da yok. Öte yandan; belediyelerin borçlarını ödeyecek paraları yok. Yarın maaş da ödeyemez duruma düşebilirler. O zaman işten çıkarmalar olacak.. Çıkarmasınlar, onlar öyle otursun belediye maaşlarını versin mi?

Peki, tamam, çıkarsın da, kimi çıkarsın? Bakın felaketi söyleyeyim. Bir belediyede 300 kadar işçi çıkarılıyor, başkanın köylüsü bir kişi bile yok. Başkansa köyünden gelen herkesi işe almış. Bir kısmı bankamatik.. Birileri işten çıkarılıp onların yerine, başkanın köylüleri, Milletvekili ya da Ankara’da yakını olanlara kimsenin dokunduğu yok. Zaten onlar imtiyazlı kadrolar..

İş bilmeyen bu adamları o makamlara getirirseniz, yarın onlar sizin emrinizi dinlemezler, kimin selamı ile o işe girdilerse onun emrini dinlerler.. Bir de yarın yönetim değişirse diye, “bal tutan parmağını yalar” misali, vakit geç olmadan, yarın aç ve açıkta kalmadan kesesini doldurmak isteyecektir.

İşte asıl kızılca kıyamet bundan sonra başlayacak.

CHP’lilerin yeni kazandıkları yerlerle açlık ve makam hasreti ile ya da örgütsel çıkarlar doğrultusunda talepler ile ilgili olarak nasıl bir icraatta bulunacaklarını göreceğiz.

Kazananlar açısından da, kaybedenler açısından da zor bir süreç.

Biri kaybedip, öteki kazanmışsa, herkes önce kendi kadrolarını oluşturmaya çalışacak. Ehliyetmiş, liyakatmiş hak getire. Ağzınızla kuş tutsanız fayda etmez. Ankara’dan verilen mesajların taşrada karşılığı yok.. Bu süreçte sendikalara büyük görev düşüyor. Hem 2025’de hazırlıklı olmak, hem naylon kadrolar, bankamatik memurlar hakkında bir tavır koymazlarsa sistem çökecek. Sonunda bu işten herkes zarar görür. Kârlı çıkan kimse olmaz.

Şimdiden ev-okul, ev-iş projelerini tartışmaya açmamız gerek. İnanılmaz bir zaman ve mekan tasarrufu olur. Çalışma gün sayısı gelecekte 3 gün, o da 4’er saat olacak. Tek iş değil, 2-3 işte çalışabilecek insanlar. Profesyonel, gönüllü ve hobi-iş. Ama bugün ne bunun hukuku, ne ahlakını, ne de pratiğini teorik alanda bile konuşmuyoruz..

Yazılım işçiliği işin dağ başındaki çoban, mesela Malezya’daki bir yazılım şirketinde çalışabilir. Dağda müzik de yapabilir, resim de.. Bunun tersi de olacak, Pakistanlı bir yazılım işçisi ya da animatör, Türkiye’de bir çizgi film platformunda çalışabilir.

Bunları kim düşünecek? Oda, sendika, vakıf, siyasetçi, bürokrat! Kim!

Dünyada bir kutup kayması var. Dünyada depremsellik artacak. Meteorolojik dalgalanmalar artacak. Son on yılda şimşek sayısı %100 artmış. Kutuplardaki kayma, göçmen kuşların, balıkların göç yollarını, vahşi tabiattaki dengeleri değiştirecek.. Yani sadece digital alemde yapay zeka ve siber güvenlik, teknolojik gelişmeler ve uzak bilimleri ile sınırlı değil dünyadaki değişim.

Gelecekte daha çok mantar, daha çok kenevir konuşacağız.. Biliyorsunuz kenevir THC, CBD, yağ ve lifleri ile gelecekte hayatımızın her alanında çok daha fazla yer alacak.

Esrar dedikleri, sadece dişi kenevirin tepe filizindeki THC maddesi ile ilgili, ki o da aslında kırmızı reçeteli bazı ilaçların hammaddesi. CBD deseniz ilaç sanayiinde çok geniş kullanım alanı var. Yağı gıda sanayi için olduğu kadar, petrol yerine ikame edilebiliyor, petro kimya alanında da organik bazlı bir ürün. Bu yağdan ayrıca kozmetik ürünler de üretebiliyorsunuz. Lifinden tekstil için de yararlanabilirsiniz, granül olarak sunta ya da kompoz olarak ya da selülozundan kağıt, ambalaj için yararlanabilirsiniz. Radyasyon emiyor, bakteri barındırmıyor ve son derece dayanıklı.

Yılda 3 mahsul alabilirsiniz, birçok iklim ve toprakta yetiştirilebilir. Toprağı ıslah ettiği gibi, çevresindeki bitkileri zararlılardan koruyan, kalite ve verimliliğini artıran bir bitki. Gübre de istemiyor, zirai ilaç da. Bal arısının sağlığı için önemli, aynı zamanda bal’ın kalite ve verimliliğini artırıyor. Gıda olarak aldığınızda kanser ve şeker hastaları için de önemli bir gıda takviyesi. Dahası beyin için inanılmaz bir takviye.

Havayı ve toprağı temizliyor. Müthiş bir oksijen salınımı var. Keşke kaçak ekilen kenevir tarlaları tahrip edilip yakılacağına kontrol altına alınıp Üniversiteler için ARGE alanı olarak kullanılsa.. Yakarak havaya, toprağa, ekonomiye zarar veriyorsunuz. Bunların tohumunu ithal ediyoruz. Bakanlıklar, valilikler, kaymakamlıklar, jandarma, emniyet kuvvetleri ve üniversitelerimiz keşke bu konuyla ilgili bizlerle temas kursalar. İnanılmaz bir istihdam alanı bu. Dünyada radyasyon ve elektro manyetik dalgaların giderek yoğunlaştığı bir zamanda bu bitki hayat kurtaran bir nimet olacak. Boş bulunan her yere bunu ekmemiz gerek.

Kızılay çadırları bundan olmalı. Çok daha dayanıklı, 700 derecede alev alıyor, bakteri barındırmıyor ve su tutmuyor. Cep telefonunun zararlarında korunmak için bu bitkiden elde edilen tekstil ürünleri kullanılmalı. Ana-çocuk sağlığı için de bu gerekli. Bütün hastahanelerde bu ürünlerin kullanılması gerek. Gıda koruyucu olarak kimyasallar yerine kenevir yağı ya da distile suyu kullanılabilir..

Buyurun kenevir köyden şehire göç için ve aynı zamanda yaygın istihdam için en önemli ürünlerden biri.. Geçen gün Sakarya’ya gittik Yalçın Koçak ve birkaç arkadaşla. Valilik, belediye ve üniverisiteyi ziyaret ettik.. İstanbul’un çevresindeki sanayi bölgelerinin çevrelerindeki ortamdaki oksijenin artırılması ve radyasyon yoğunluğunun azaltılması için İstanbul, Sakarya, İzmit, Yalova, Bursa, Tekirdağ’da birçok alanda kenevir ekilmesi gerek.

Radyoaktif serpintiler için olduğu kadar, yoğun şekilde telsiz ve radyo dalgaları yayan cihaz kullanan asker, polis, hastahane görevlisi herkesin bu liflerle dokunmuş elbise giymeleri ve bu yağı kullanmaları gerekiyor.. Kenevir %100’ü kullanılan bir ürün.

Bizim şehir ve kırsalda yeni istihdam alanları oluşturmamız gerek. Sanayi yanında tarım, yazılım, butik üretim gibi yeni sayfalar açmamız gerek. Ha bire memur alıyoruz.. Bir ülkede ne kadar yasa ve bürokrat, bürokrasi çoksa, o ülkede işler o kadar yavaş, yolsuzluk o kadar fazla, özgürlük ve adalet limitleri o kadar azdır. Selâm ve dua ile..