ABDURRAHMAN DİLİPAK, HABERTÜRK TV'NİN AYŞE ARMAN'LA PROGRAM TEKLİFİNİ NEDEN REDDETTİ?
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli Oramiral Güven Erkaya'nın ölümünün ardından yazdığı yazı nedeniyle mahkum edildiği tazminatı ödeyemeyince evi satılan Vakit yazarı Abdurrahman Dilipak'tan ilginç açıklamalar...
Eylemciyiz, gelinimi bile eylemde buldum!
Dilipak, başörtüsü için yapılan Elele Eylemi'nde birlikte gözaltına alındığı bir kızı oğlu için uygun görmüş ve oğluna "İstersen nezarethane çıkışında nişan yapalım" teklifinde bulunmuş
Abdurrahman Dilipak... Milli görüş kanadında yer alan, Türk basınının en agresif gazetesi Vakit'in yazarı. O kitlenin fenomeni. 40 yıllık gazeteci. 2000 yılında hayatını kaybeden eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'nın ardından yazdığı bir makale nedeniyle hakkında dava açıldı ve tazminata mahkum oldu. Tazminatı ödemeyince de evi haczedildi. Türk basınında belki de ilk kez çok farklı düşüncelere sahip kesimlerden destek bulan Dilipak son günlerin en popüler ismi haline geldi. Dilipak'ın İstanbul Çengelköy'deki evinde çok farklı bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte, zaman, zaman eşi Asiye Hanım'ın da katıldığı ve ilgiyle okuyacağınız o söyleşi...
Şu anda oturduğunuz ev kendi eviniz mi?
Oğlumun üzerine. Benim üzerime hiçbir şey yok. Sürekli dava dava. En iyisi mi benim üzerime hiç mal bulunmaması. Baksanıza gazetecilikle aldığım diğer evi bir çırpıda kaybettim. O evde büyük emek vardı.
Kaç yıl önce almıştınız o evi?
1990 yılında aldık. Topu topu 14 yıl oturduk. 2005 yılında ise ayrıldık. Sürekli haciz memurları kapıyı çalınca dayanamadık artık. Önce eşyalar gitti, ardından da bildiğiniz gibi evimiz.
Kurtaramadınız mı bir şeyi?
Sadece bilgisayarıma ve birkaç özel eşyamıza dokunmadılar. Onun dışında her şey gitti. Asiye Dilipak: O da rica minnet. İcra memuru bayan evi hem geziyor, hem de hiç istemiyor. Diyor ki; 'Ben 30 yıllık memurum ama hiç böyle bir şey yaşamadım.' Bilgisayarı da çok istediler ama icra memuru bayan 'hayır' dedi. "Abdurrahman beyin ekmek kapısı" dedi ve engel oldu.
Hakkınızda ilk açılan dava mıydı bu?
Olur mu? Tabi tek davam bu değil. Benim hala AİHM'de olan birkaç davam daha var. Ha bir de askeri mahkeme var. Hurşit Tolon da dava açmıştı...
Ne diye dava açtı?
Ben kendisini eleştirdim. O da, 'Silahlı Kuvvetlere hakaretten' beni dava etti. En yorucusu oydu. Sakallıyım diye beni almıyorlardı. Başörtülü diye eşimi. Asiye Dilipak: İlkinde almadılar ama ikincisin de çok ısrar ettiler. 'İlla girin, iğnenizi çıkarın, sadece düğümleyin ve girin içeri' dediler. 'Hayır çıkarmayacağım, alacaksanız böyle alacaksınız' dedim. Abdurrahman Bey araba sürmesini bilmediği için mahkemelere ben götürüyorum.
Asiye Hanım şoförlüğünüzü yapıyor yani...
Hem özel kalemim, hem şoförüm diyebiliriz.
Sizin gibi aşırı muhafazakar birinin eşi ile bu kadar şeyi paylaşması ilginç...
Ben muhafazakar biri değilim. Ben gelişmeciyim. Muhafazakarlığı kabul etmiyorum. Asiye Dilipak: Muhafazakar, 'çok tutuculuk' demek. Abdurrahman Bey öyle değildir. O özgürlükçüdür aynı zamanda. Bütün eylemlerde yanında ben vardım. Asla kadın arka planda kalmalı diye düşünmez.
Eylemci bir ailesiniz yani. Kızlarınız da başörtülü değil mi?
Evet iki kızım var. Bir de gelinimiz. O da başörtülü. Onu Elele Eylemi'nde tanıdım. Tıp fakültesi son sınıftan ayrılmıştı. Benimle birlikte göz altına alınmıştı. Baktım boyu da uygun. (gülüşmeler) Oğluma, 'İstersen nezarethane çıkışında nişan yapalım' dedim. Çok akıllı bir kızdı. Anadolu'ya bir minibüste beraber gittik. Nasıl davranmaları konusunda sivil toplum örgütlerine taktik veriyordu. 6-7 kız vardı ama içlerinden hem ailemizin eylemci yapısına hem de oğlumun yapısına uygun olduğu için onu beğendim. Çünkü bütün aile öyle. Hanım da eski eylemcidir. Başörtü mücadelesini birlikte verdik.
Oğlumun üzerine. Benim üzerime hiçbir şey yok. Sürekli dava dava. En iyisi mi benim üzerime hiç mal bulunmaması. Baksanıza gazetecilikle aldığım diğer evi bir çırpıda kaybettim. O evde büyük emek vardı.
1990 yılında aldık. Topu topu 14 yıl oturduk. 2005 yılında ise ayrıldık. Sürekli haciz memurları kapıyı çalınca dayanamadık artık. Önce eşyalar gitti, ardından da bildiğiniz gibi evimiz.
Sadece bilgisayarıma ve birkaç özel eşyamıza dokunmadılar. Onun dışında her şey gitti. Asiye Dilipak: O da rica minnet. İcra memuru bayan evi hem geziyor, hem de hiç istemiyor. Diyor ki; 'Ben 30 yıllık memurum ama hiç böyle bir şey yaşamadım.' Bilgisayarı da çok istediler ama icra memuru bayan 'hayır' dedi. "Abdurrahman beyin ekmek kapısı" dedi ve engel oldu.
Olur mu? Tabi tek davam bu değil. Benim hala AİHM'de olan birkaç davam daha var. Ha bir de askeri mahkeme var. Hurşit Tolon da dava açmıştı...
Ben kendisini eleştirdim. O da, 'Silahlı Kuvvetlere hakaretten' beni dava etti. En yorucusu oydu. Sakallıyım diye beni almıyorlardı. Başörtülü diye eşimi. Asiye Dilipak: İlkinde almadılar ama ikincisin de çok ısrar ettiler. 'İlla girin, iğnenizi çıkarın, sadece düğümleyin ve girin içeri' dediler. 'Hayır çıkarmayacağım, alacaksanız böyle alacaksınız' dedim. Abdurrahman Bey araba sürmesini bilmediği için mahkemelere ben götürüyorum.
Hem özel kalemim, hem şoförüm diyebiliriz.
Ben muhafazakar biri değilim. Ben gelişmeciyim. Muhafazakarlığı kabul etmiyorum. Asiye Dilipak: Muhafazakar, 'çok tutuculuk' demek. Abdurrahman Bey öyle değildir. O özgürlükçüdür aynı zamanda. Bütün eylemlerde yanında ben vardım. Asla kadın arka planda kalmalı diye düşünmez.
Evet iki kızım var. Bir de gelinimiz. O da başörtülü. Onu Elele Eylemi'nde tanıdım. Tıp fakültesi son sınıftan ayrılmıştı. Benimle birlikte göz altına alınmıştı. Baktım boyu da uygun. (gülüşmeler) Oğluma, 'İstersen nezarethane çıkışında nişan yapalım' dedim. Çok akıllı bir kızdı. Anadolu'ya bir minibüste beraber gittik. Nasıl davranmaları konusunda sivil toplum örgütlerine taktik veriyordu. 6-7 kız vardı ama içlerinden hem ailemizin eylemci yapısına hem de oğlumun yapısına uygun olduğu için onu beğendim. Çünkü bütün aile öyle. Hanım da eski eylemcidir. Başörtü mücadelesini birlikte verdik.
"Arman'la program teklifini reddettim"
Siz hep Vakit ve aynı çizgide olan gazeteler de yazdınız. Mesela Hürriyet'ten teklif gelse yazar mısınız?
Teklif etmelerine gerek yok. Sadece yaz desinler üzerine para veririm. Vakit'i bırakmak gibi bir durum söz konusu olamaz ama. Ben Akşam gazetesinde haftada bir tam sayfa Nazlı Ilıcak döneminde karşılıklı konuşuyorduk. Televizyondaki programlar gibi...
Televizyonda program yapma için teklif var mı?
Haber Türk, Ayşe Arman ile bir program için davet etti. Ama ben, 'Ayşe Arman'ın kıyafeti ve o konunun konsepti bana uygun değil' diyerek kabul etmedim. Ama ben tek başına yazacaksam, program yapacaksam ki -buna Cumhuriyet gazetesi dahil- kabul ederim... PİR dergisinin yazarıyım. Alevilerin dergisidir ve ben orada istediğimi yazarım. Ağzı olan herkesin söylenecek sözü varsa, verecek kulağım var. Kulağı olan herkese de söylenecek sözüm var.
Asiye Hanım, peki siz eşinizin Hürriyet'te yazmasını istemez misiniz?
Sevdiğim, beğendiğim ilkeleri olan bir gazete değil ki Hürriyet. Çok saldırgan üslup olarak...
Vakit daha saldırgan ama...
Vakit'in haksız yere saldırdığını düşünmüyorum. Vakit'le de çok uğraşıyorlar ama bazen Vakit'in üslubunu çok abartılı bulduğum zamanlar oluyor tabii ki. Ayşe Arman'la çıkıp konuşmasını ben istemedim. Hürriyet'te de yazmasını istemem.
Teklif etmelerine gerek yok. Sadece yaz desinler üzerine para veririm. Vakit'i bırakmak gibi bir durum söz konusu olamaz ama. Ben Akşam gazetesinde haftada bir tam sayfa Nazlı Ilıcak döneminde karşılıklı konuşuyorduk. Televizyondaki programlar gibi...
Haber Türk, Ayşe Arman ile bir program için davet etti. Ama ben, 'Ayşe Arman'ın kıyafeti ve o konunun konsepti bana uygun değil' diyerek kabul etmedim. Ama ben tek başına yazacaksam, program yapacaksam ki -buna Cumhuriyet gazetesi dahil- kabul ederim... PİR dergisinin yazarıyım. Alevilerin dergisidir ve ben orada istediğimi yazarım. Ağzı olan herkesin söylenecek sözü varsa, verecek kulağım var. Kulağı olan herkese de söylenecek sözüm var.
Sevdiğim, beğendiğim ilkeleri olan bir gazete değil ki Hürriyet. Çok saldırgan üslup olarak...
Vakit'in haksız yere saldırdığını düşünmüyorum. Vakit'le de çok uğraşıyorlar ama bazen Vakit'in üslubunu çok abartılı bulduğum zamanlar oluyor tabii ki. Ayşe Arman'la çıkıp konuşmasını ben istemedim. Hürriyet'te de yazmasını istemem.
Başörtüsüz gelinim olmasını arzu etmem
Olmasını arzu etmem. Olmaması için dua ederim.
Asiye Dilipak: Oğlum çok ister ve sever ise başı açık bir kızı, belki o zaman ama durup dururken başı açık bir gelin almayız.
Bu şahsi meseledir. Yani bireysel bir günahtır. Toplumsal, yani inkar etmeyecek başörtüsünü. İnkar ederse, asla ben onu kabul etmem.
Tabi herhalde (her ikisi birden)
'İcra düşünce evi satmıştım'
Gazete bana sahip çıkmadı diye bir şey yok. Demek istediğim bazıları Vakit'le kavgasını benim üzerimden görmeye çalışıyor ama yanlış. Gazetemin bana sahip çıkmadığını yazıyorlar. Bu çirkin.
Mesela... Beni bir kavganın aracı yapmaması gerekir. Kavgasını sürdürüyorsa kendi bileceği iştir. Ama bana kasten yapılmış bir şey yok Vakit tarafından.
Burada herhangi bir sorun yok. Haber değeri yok. Bu sokaktaki insanın kafasını karıştırmak için.
Evet. Çünkü ortada hukuki bir skandal var. Ben size olayın başka boyutunu da söyleyeyim. Bir ara mahkeme harcını yatırmadıkları için icra düştü. Ben o boşluktan yararlanıp binanın satışında bir girişimde bulundum.
Bir başka arkadaş almıştı. Amaç davayı uzatmak. 2000 yılında başlayan davanın 2009 yılına gelmesi taktiklerle... Niye buna ihtiyaç duyuyordum? AİHM'den dosyanın incelenip geri dönmesi için zamana ihtiyacım vardı. Karşı taraf dava açtı satışın iptali için, mahkeme de satışı iptal etti.
SEVİLAY YÜKSELİR/SABAH