"ABDULLAH GÜL BENİ KANDIRDI!.... BENİMLE OYUN OYNADI!.... 53 YAŞINDAYIM!.... BUNU BANA KİMSE YAPMADI!.... GÜL MAKYAVELİST BİR POLİTİKACIDIR!...." ABDULLAH GÜL HANGİ GAZETENİN GENEL YAYIN YÖNETMENİNİ KANDIRDI?...
Onu yakından tanıyan bazı insanlar, Gül´ün çok manipülatif ve içten pazarlıklı olduğunu yazıp, söyledikleri zaman bile, bunları onların arasındaki eski tartışmaların sonucu olarak görüp, bir kenara itmiştim. Ancak haklıymışlar.
Gül´e neden kırgınım?
Onu yakından tanıyan bazı insanlar, Gül´ün çok manipülatif ve içten pazarlıklı olduğunu yazıp, söyledikleri zaman bile, bunları onların arasındaki eski tartışmaların sonucu olarak görüp, bir kenara itmiştim. Ancak sonra çok üzülerek gördüm ki; o eleştirilerde haklılık payı da vardı
Bugün yazacağım konuyu uzun zamandır kafamda kurmaktaydım ama özel bir konu olarak görülür de ayıp olur diye yazmaktan çekiniyordum.
Bir sızı gibi hep kafamdaydı. Ne yazıp içimden atabiliyor ne de tamamen unutabiliyordum.
Dün Abdullah Gül´ün sürekli bir araya gelmeyi tercih ettiği gazetecilerle ilgili haber önüme gelince artık içimdekini yazmaya karar verdim.
Hem konunun o kadar da özel olmadığını, meselenin hayli önemli bir siyasi tarafı bulunduğunu görmeye başlamıştım. Mesele aynı zamanda bir siyaset yapma üslubuyla da ilgiliydi.
Eski yazılarımı hatırlarsanız; ben Abdullah Gül´ü siyasetçi ve insan olarak hayli severdim. Bunu birçok defa da bu gazetede ifade ettim. Benim için hep, sağlam çözümlemeleri, yumuşak üslubu ve hoşgörülülüğü ön plana çıkardı.
Bu üslup hem benim için hem de AKP´nin siyasi geleceği açısından umut oluşturuyordu.
Onu yakından tanıyan bazı insanlar, Gül´ün çok manipülatif ve içten pazarlıklı olduğunu yazıp, söyledikleri zaman bile, bunları onların arasındaki eski tartışmaların sonucu olarak görüp, bir kenara itmiştim.
Ancak sonra çok üzülerek gördüm ki; o eleştirilerde haklılık payı da vardı.
Benim bizzat yaşadığım olay şöyleydi.
Cumhurbaşkanlığı girişiminin yarıda bırakıldığı günlerdi. Başka bazı temaslarda bulunmak için TBMM´ye gitmiştik. Salih Kapusuz´un odasında tesadüfen Abdullah Gül ile karşılaştık. Biraz sohbet ettik ve konu Cumhurbaşkanlığı meselesine geldi. Abdullah Bey, bir soruma karşılık girişimin böyle engellenmesine asıl eşinin üzüldüğünü söyledi. Benim bu konudaki duyarlılığımı muhtemelen iyi tespit etmişti. Ve ertesi gün de bu lafı manşete çıktık.
Sonra olan bitenleri düşündüğümde Gül ile Başbakan Erdoğan´ı, Gül´ün engellenen Cumhurbaşkanlığı üzerine kurulan seçim kampanyalarında izlerken, bir gün yumruk yemiş gibi anladım gerçeği.
O gün TBMM´de bana söylediği lafla aslında Gül, hem Cumhurbaşkanlığı hem de seçim kampanyasını başlatmıştı.
Benim bütün iyiniyetli ve belki de olmaması gereken masumiyet ile samimi, kalpten bir konuşma olarak görmek istediğim şey, aslında çok ince düşünülmüş ve planlanmış bir manipülasyondu.
Şimdi diyebilirsiniz ki; `ne fark var bunda yani, siyasetçi ile gazeteci arasındaki ilişkiler hep böyle değil midir zaten, masumiyet pek bulunmaz o ilişkide´. Evet; olabilir ve saflık varsa bu da benim hatam.
Abdullah Gül bazen insana çok samimi, çok kalpten, çok yüreğinden geldiği gibi konuşur.
O gün de öyle olmuştu ve hatta eşini üzdük diye ben de üzülmüştüm. Bunu kendisine de ifade etmiştim.
Ama benim karşımda, belirlediği hedefe Makyavelist kararlılıkla yürüyen bir siyasetçi vardı.
İşte bu yüzden kırıldım ona.
Şimdi onun hangi dediğine inanacağız; demokrasi söylemine mi? Acaba onun da arkasında başka hedefler var mı ki? Nasıl emin olacağız...
Ben 53 yaşımda, hedefine Makyavelist kararlılıkla yürüyen politikacıdan korkacak değilim. Yeter ki; kandırmasın beni, oyun oynamasın.