Efendim: ABD bir “Başkanlara Suikastlar” ülkesidir. Çok sayıda ABD başkanı ya da başkan adayı suikast sonucu ya ölmüş ya da yaralanmıştır. Kurulduğu günden bu yana başkanlarına ardı ardına bu kadar çok suikastlar düzenlenen başka bir ülke yoktur. Adeta “Vaka-ı Adiye” den sayılır gibidirler. ( Söz konusu isimleri ve girişimleri yazıyı uzatacağı için buraya almıyorum.) Bunlar bize çoğu kez “Bir delinin işi” olarak yansıtılsa da derinde çok başka çatışkıların yattığı zamanla anlaşılmıştır. Öyle olması da işin tabiatına uygundur!..
Trump’ın Başına Gelenler Pişmiş Tavuğun Başına Gelmemiştir!..
Neyse, dünya gene bir suikast haberiyle çalkalandı. Eski Başkan ve Cumhuriyetçi Başkan adayı Donald Trump'a kampanya mitingi sırasında suikast girişimi düzenlendi. Trump, Pensilvanya'daki kürsüde konuşma yaptığı esnada ateş açılmak suretiyle kulağından yaralandı. Trump korumalar tarafından alelacele kürsüden uzaklaştırılarak emniyete alındı. Saldırgan olduğu söylenen kişinin ise 20 yaşındaki Thomas Matthew Crooks olduğu açıklandı.
Trump belki de başına en çok “bela” açılan ve bu gibi yollarla siyasi sahneden silinmeye çalışılan bir ABD başkanı oldu. Hakkında türlü iddialar, söylentiler, davalar, tutuklama girişimleri oldu. Lakin Trump ve onu destekleyenler dirençli çıktı o bunların hepsini aştı. Şimdi de tekrar başkan adayı olarak insanların karşısına çıktı. Yılmadı. Zaten eğer öldürme amaçlı bir suikast tertiplendiyse o yüzdendi. Bu “Baş belası” engellenmeliydi!..
Hiç Gündemden Düşmeyen Suikast İhtimali!..
Trump’ın tekrar yükselişini ve kazanmasını engelleyemeyeceğini anlayan güçler anlaşılan şimdi açıktan “Suikast kartı”nı devreye sokmuş görünüyorlar. Bu ihtimal daha ilk seçildiği andan itibaren geçerliydi ve zaten hiç gündemden düşmedi. (Nitekim 21. 12. 2017. tarihli medyaradar sitesinde yazdığım “Trump tehlikede mi?.. Ya seks skandalı ya suikast!..” başlıklı yazımda bu noktaya işaret etmiştim.) bahsettiğim o yazımda “Peki ya Trump bu güçlere boyun eğmez ya da bu gibi manevralar tutmazsa ne olur? O zaman yeni ‘Kennedy Vakası’ yaşanabilir mi? Bu pekala mümkündür ve ‘Son çare’ olarak deneyebilirler.” demiştim. Anlaşılan biraz rötarlı gibi görünse de şimdi o “Son çare” vakti gelmiş gibi duruyor. Çelişki iyice antagonizma (Uzlaşmazlık) kazanmış görünüyor.
Güncel olarak ise bu suikastı tetikleyen üç unsur var görünüyor. 1) Şu an halen ABD Başkanı görünen ve kendine bile faydası olmadığı anlaşılan Joe Biden’ın adaylığını sürdürmesi durumunda kazanamayacağının anlaşılması. Bu ise Trump’ın neredeyse kesin kazanacağını gösteriyor. 2) Trump’un eğer kazanırsa Ukrayna’daki savaşa son vereceğine dair isteği ve beyanları. 3) Trump’ın kazanması durumunda arkasındaki geleneksel WASP güçlerle birlikte ciddi bir restorasyon hamlesine kalkışacağı korkusu. İşte bu ihtimaller Trump karşıtı güçleri (Ki, onları “Demokratlar” dan ibaretmiş gibi görenler yanılır!) muhtemelen böylesi bir karşı eyleme sürüklemiş görünüyor. Olay artık bıçak - kemik noktasındadır. Durumu yaşanan bir tür “Sessiz ve ilan edilmemiş iç savaş” gibi düşünün. Amerika artık resmen değilse bile fiilen bölünmüş bir toplum manzarası vermektedir.
Ulusalcı / Küreselci Çelişkisi Sınırlarına Gelmiş Görünüyor!..
Fakat bütün güncel nedenlerin ötesinde daha temel bir “Esas Çelişki” gündemde duruyor. Bu temel çelişki şu an ABD’de şekillenen ama aslında tüm dünyaya yayılan bir çelişkidir. O da “Ulusalcı / Küreselci çelişkisi” dir. Savaş bu yönüyle aslında sınıfsaldır. Bugün ABD’de ve dünyada ne yaşanıyorsa bu çelişkiden bağımsız değildir.
İşte bu noktada böylesi bir eylem Trump “sevilmediği” için olmayacaktır. Sıradan insanlar öyle bakabilirler elbette. Olay bir hegemonya mücadelesidir. (Trump Ulusalcıların Biden -veya yerine ne gelirse- Küreselcilerin temsilcidir.) Siyasi erki kimin ele geçireceği ve yön vereceği mücadelesidir. Son dönemde “Küreselciler” yani paradan para kazananlar, faizci –tefeci, mali oligarşi, finans kapital, banka sermayesi artık ne derseniz deyin (“Yahudi sermayesi” diyende var) kendini bir “ulusal sınır”la bağlı hissetmeyenlerle üretimci, imalatçı, sanayici, yani “Ulusalcı” kesimi adeta boğarcasına ablukaya almıştır. Bu kesimin altlarındaki toprak hızla kaymaktadır.
Ayrıca bu kesimin dayandığı bütün “Geleneksel Amerikan değerleri” çok kültürlülük adı altında ayaklar altına alınmaktadır. İşte süren sessiz iç savaş “Ulusalcılar” ve “Küreselciler” şeklinde yansıyor. O yüzden olaya görünürdeki “Demokrat / Cumhuriyetçi Savaşı” olarak bakmak bile sathidir, aldatıcıdır. Suikast olayı da bu eksendedir ve muhtemelen “Küreselci” yapıya bağlanabilir.
Tarihsel Bir “Kırılma Anında” mıyız?..
Çelişki bir “Tarihsel kırılma noktası”na doğru gitmektedir. Olay bir var oluş ve yok oluş ikilemine doğru evrilmektedir. Bu bilek güreşinde taraflar birbirlerine karşı suikast dahil her türlü adımı atabilirler. Olaya bu perspektiften bakmakta yarar var. Suikast olayı henüz çok tazedir. Yeni veriler ve sorular çıkacağından eminim. Ancak her ne çıkarsa çıksın temel soru açıkta kalacaktır: Bu suikastın arkasında hangi güç veya güçler vardı?. Şu an olay “Küreselci Çete” nin işi gibi görünmektedir…
Lakin olayda birçok muammalı yan vardır. “Güvenlik açığı” bırakılması, polislerin suikastçı uyarısını dikkate almaması ve en önemlisi fail olduğu söylenen gencin öldürülmesi insana burada bir tezgâhın dönmüş olabileceğini düşündürüyor. Hiç zannetmiyorum ama şayet bu işlerin literatüründeki gibi bir “Teneke Suikast” (Sahte suikast) değilse durum iyice ciddileşecektir. Gerçi suikastın “Kurgu” olduğunu iddia edenlerde var ama ben bu aşamada sanmıyorum. (Hoş, öyle de olsa gene ciddidir. Tarafların neleri dahi göze alabildiklerini gösterir.) Öldürme amaçlı mı sadece uyarı amaçlı mı olduğu belki tartışılabilir. (Hani “kulağına küpe olsun” türünden!) “Ruh hastası manyak teorisi”ni ise şu an en zayıf ihtimal olarak görüyorum. O işin bahanesidir!..
Ne Trump Ne Biden, Yaşasın Kamala Harris!..
Bilemiyorum, eğer Trump ölseydi ne olurdu? Amerika bir kaosa mı sürüklenirdi, olaylar iç savaşa doğru mu giderdi yoksa hiçbir şey olmayıp seçimler mi beklenirdi? Bana kalırsa Trump’ın ölmesi durumunda Biden’ın da adaylığı suya düşerdi. Olaya bu açıdan baktığımda olay sanki şu anki Başkan yardımcısı Kamala Harris’in önünü açmak için yapılmışa benziyor. (O yaptırdı demiyorum) Seçilmesine yeter miydi bilmiyorum. Oysa şu an işler biraz karıştı gibi. Suikast tam tersine Trump’ı daha da güçlendirdi, parlattı. Artık önüne kim çıksa ezer geçer. Herhangi bir Demokrat adayın şansı azaldı. Hatta bu sonuca bakarsak işten Trump kârlı çıktığına göre “O yaptırdı” bile denebilir. Fakat ben bunu demiyorum…
11 Eylül Benzeri Süreç mi Geliyor?..
O yüzden halen 5 Kasım’daki seçimlere kadar her şey olabilir. Küreselci güçlerin kaybedeceği şimdiden belli olmuşa benziyor. Aynı nedenle yaklaşan seçimleri iptal edebilmek ve bir tür “Olağanüstü hal” durumuna geçebilmek için 11 Eylül türünde dozu hayli yüksek bir girişim olabilir. Şu an aklın ötesinde durumlar dönüyor gibi. Ayrıca çatışan güçler kafayı iyice kırmışlara benziyorlar.
Sonuç olarak her ne olursa olsun bu olay iki şeyi netleştirdi. Birincisi ABD’de iç çatışma keskinleşmiş bulunuyor. Bu eksende her şey beklenebilir. İkincisi önümüzdeki süreç dünyada da benzer durumları tetikleyebilir. (Avrupa dahil. Örneğin Eyfel Kulesi’ne uçan bir şeylerin çakılması ve kaosun dünyaya yayılması gibi) Öyle veya böyle çok kırılgan bir sürece girmiş gibiyiz. Önümüzdeki dönem benzer sürprizlere gebe olabilir. Trump’a suikastı girişimi bunun işaret fişeğidir!..
15. 07. 2024