ABD dizisinde Türkiye'ye ağır ifadeler! "LGBTİ'lerden nefret eden, Kürtlere düşman..."
Ankara-Washington gerilimi, Amerikan dizilerine de yansıdı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iade edilmemesiyle ivmelenen, ABD vatandaşları ile konsolosluk çalışanlarının tutuklanması ile ‘vize krizi’ boyutuna ulaşan ve Türkiye’nin terör örgütü kabul ettiği, Suriye’nin kuzeybatısında da askeri operasyon düzenlediği PYD/YPG güçlerine yönelik ABD yardımı sebebiyle tırmanan Ankara-Washington gerilimi, Amerikan dizilerine de yansıdı.
2014 yılında yayınlanmaya başlayan ve kurgusal ABD Dışişleri Bakanı Elizabeth McCord’un hikâyesini anlatan ‘Madam Secretary’ dizisinde Türkiye ağır ifadelerle ekrana getirildi. IMDB puanı 7.6 olan ve ‘dünyaya demokrasi ile özgürlük taşıyan ABD’ imajına kurgulanan dizinin yayınlanan son bölümünün geçtiği yerlerden biri de Türkiye oldu.
Karadeniz’in batı kıyısında kalan Abhazya’da, LGBTİ’lerin gittiği bir gece kulübüne yapılan polis baskını ve içeridekilerin tutuklanmalarıyla başlayan bölüm, ABD Dışişleri Bakanı ve ekibinin, işkence iddialarının ardından güvenlik güçlerinden kaçmayı başaran LGBTİ’leri ülkeden çıkarmayı sağlayacak bir plan bulmaya çalışmasıyla devam etti.
"Kürtler, Türkiye'nin 'baş düşmanı'"
İltica taleplerinin detaylı bir şekilde incelenmesini şart koşan yasalar nedeniyle LGBTİ’leri doğrudan ABD’ye getirme imkânı olmayan ekip, kısa bir süreliğine insan kaçakçılarına para ödemeyi düşünse de, sonrasında bunu etik bulmayarak ‘Kürt kaçakçılara’ yöneldi. Fikri ilk bulan kişi olan Bakan McCord’un Özel Kalemi Jay Whitman bu durum karşısında “Türkiye biraz çıldırabilir, sonuçta onların baş düşmanı” yorumunu yaparken, Bakan’ın danışmanı Kat Danoval da “NATO’yu tehdit etme düzeyinde kızabilirler” ifadesini kullandı.
“Kürtlerden nefret ediyorlar'
Kürt kaçakçıların Abhazya’daki LGBTİ’leri Gürcistan ve Türkiye üzerinden, onları kabul etmeye hazır olan Bulgaristan’a kaçırmasını içeren planlarını anlattıkları bir diğer yetkili de dizide şu konuşmayı yaptı:
“Onları LGBTİ’lerden nefret eden başka bir ülke olan Türkiye’den mi götürmek istiyorsunuz? Planınız tamamen akıl dışı olmasının yanı sıra bir de ‘Türkiye problemi’ne sahip. Başkan Kozlu’nun yönetiminde orası en basit tabiriyle otoriter bir ülke. Ve aynı zamanda da Kürtlerden nefret ediyorlar, onları etnik temizliğe tabii tutacak kadar çok…”
Dizinin ilerleyen dakikalarında Türkiye üzerinden Bulgaristan’a ulaştırılması planlanan LGBTİ mülteciler Edirne sınırı yakınlarında Türk askerlerince tespit edilirken; ABD’yi, yakalanan Abhazyalıları ülkelerine iade etmekle uyaran Başkan Kozlu’yla ilgili olarak Bakan McCord şunları söylüyor:
“Kürtlerle çalıştığımız için çok kızmış durumda; çünkü biliyorsunuz Kürtler onların yeminli düşmanları. (…) Bu mültecileri ve hayati öneme sahip müttefikimizle olan ilişkimizi kurtarmak zorundayız. Tarihi ortaklığımızı kullanarak Başkan Kozlu’yu sindirmeye çalışacağım. Ama üstünlük onda, çünkü bu mültecilerin Abhazya’ya iade edilmesine izin vermeyeceğimizi çok iyi biliyor. Çin ile Rusya’nın Türkiye’yi NATO’dan koparmak için aramızda oluşacak en küçük anlaşmazlığı beklediklerinden bahsetmek bile istemiyorum. Bu sefer daha fazla F-22 göndermek ya da mali yardımı artırmak planları işe yaramayacak. Bunun yerine gerçekten can yakan bir şey vermek zorunda kalacağım.”
"Türkiye’yi daha az sert eleştirmek için..."
Bakan McCord, “ABD’nin yayınlayacağı bir sonraki insan hakları ihlali raporunun dilini yumuşatmak gibi” şeklindeki yorum üzerine şöyle devam ediyor:
“Başkan Kozlu, mültecilerin Bulgaristan’a geçmesine izin verirse ona hak ettiği övgüyü vereceğiz. Sonrasında da Türkiye’yi suistimaller konusunda daha az sert bir şekilde eleştirmek için başka alanlar arayacağız…”
2014 yılında yayınlanmaya başlayan ve kurgusal ABD Dışişleri Bakanı Elizabeth McCord’un hikâyesini anlatan ‘Madam Secretary’ dizisinde Türkiye ağır ifadelerle ekrana getirildi. IMDB puanı 7.6 olan ve ‘dünyaya demokrasi ile özgürlük taşıyan ABD’ imajına kurgulanan dizinin yayınlanan son bölümünün geçtiği yerlerden biri de Türkiye oldu.
Karadeniz’in batı kıyısında kalan Abhazya’da, LGBTİ’lerin gittiği bir gece kulübüne yapılan polis baskını ve içeridekilerin tutuklanmalarıyla başlayan bölüm, ABD Dışişleri Bakanı ve ekibinin, işkence iddialarının ardından güvenlik güçlerinden kaçmayı başaran LGBTİ’leri ülkeden çıkarmayı sağlayacak bir plan bulmaya çalışmasıyla devam etti.
"Kürtler, Türkiye'nin 'baş düşmanı'"
İltica taleplerinin detaylı bir şekilde incelenmesini şart koşan yasalar nedeniyle LGBTİ’leri doğrudan ABD’ye getirme imkânı olmayan ekip, kısa bir süreliğine insan kaçakçılarına para ödemeyi düşünse de, sonrasında bunu etik bulmayarak ‘Kürt kaçakçılara’ yöneldi. Fikri ilk bulan kişi olan Bakan McCord’un Özel Kalemi Jay Whitman bu durum karşısında “Türkiye biraz çıldırabilir, sonuçta onların baş düşmanı” yorumunu yaparken, Bakan’ın danışmanı Kat Danoval da “NATO’yu tehdit etme düzeyinde kızabilirler” ifadesini kullandı.
“Kürtlerden nefret ediyorlar'
Kürt kaçakçıların Abhazya’daki LGBTİ’leri Gürcistan ve Türkiye üzerinden, onları kabul etmeye hazır olan Bulgaristan’a kaçırmasını içeren planlarını anlattıkları bir diğer yetkili de dizide şu konuşmayı yaptı:
“Onları LGBTİ’lerden nefret eden başka bir ülke olan Türkiye’den mi götürmek istiyorsunuz? Planınız tamamen akıl dışı olmasının yanı sıra bir de ‘Türkiye problemi’ne sahip. Başkan Kozlu’nun yönetiminde orası en basit tabiriyle otoriter bir ülke. Ve aynı zamanda da Kürtlerden nefret ediyorlar, onları etnik temizliğe tabii tutacak kadar çok…”
Dizinin ilerleyen dakikalarında Türkiye üzerinden Bulgaristan’a ulaştırılması planlanan LGBTİ mülteciler Edirne sınırı yakınlarında Türk askerlerince tespit edilirken; ABD’yi, yakalanan Abhazyalıları ülkelerine iade etmekle uyaran Başkan Kozlu’yla ilgili olarak Bakan McCord şunları söylüyor:
“Kürtlerle çalıştığımız için çok kızmış durumda; çünkü biliyorsunuz Kürtler onların yeminli düşmanları. (…) Bu mültecileri ve hayati öneme sahip müttefikimizle olan ilişkimizi kurtarmak zorundayız. Tarihi ortaklığımızı kullanarak Başkan Kozlu’yu sindirmeye çalışacağım. Ama üstünlük onda, çünkü bu mültecilerin Abhazya’ya iade edilmesine izin vermeyeceğimizi çok iyi biliyor. Çin ile Rusya’nın Türkiye’yi NATO’dan koparmak için aramızda oluşacak en küçük anlaşmazlığı beklediklerinden bahsetmek bile istemiyorum. Bu sefer daha fazla F-22 göndermek ya da mali yardımı artırmak planları işe yaramayacak. Bunun yerine gerçekten can yakan bir şey vermek zorunda kalacağım.”
"Türkiye’yi daha az sert eleştirmek için..."
Bakan McCord, “ABD’nin yayınlayacağı bir sonraki insan hakları ihlali raporunun dilini yumuşatmak gibi” şeklindeki yorum üzerine şöyle devam ediyor:
“Başkan Kozlu, mültecilerin Bulgaristan’a geçmesine izin verirse ona hak ettiği övgüyü vereceğiz. Sonrasında da Türkiye’yi suistimaller konusunda daha az sert bir şekilde eleştirmek için başka alanlar arayacağız…”