AA'nın taraflılığını eleştirenlere eski müdürden yanıt var: Herkes taraf olabilir mesele adil olabilmekte!
AA Genel Müdürlüğü görevinden ayrıldıktan sonra Yeni Şafak'ta yazmaya başlayan Kemal Öztürk, dün kaleme aldığı olay yazının ardından bugün de taraflı gazeteciliği köşesine taşıdı. İşte o bomba yazı…
Dün kaleme aldığı yazıda “Bizim mahallede yeni yazarlar peydahlandı; iktidarı eleştirenleri hedef yapıyorlar!” diyen ve bununla da yetinmeyen hem malına hem mıhına dokunur türden olay bir yazıyı kaleme alan Yeni Şafak Yazarı Kemal Öztürk, bugün de yine çok ses getirecek bir yazıyla okurlarıyla buluştu. Taraflı gazeteciliği anlatan Öztürk, Anadolu Ajansı’nı “Taraflı gazetecilik yapıyor” şeklinde eleştirenlere yanıt verdi. “Bir gazetenin, AK Parti politikalarını destekleyerek, taraf olması kötü bir şey değildir. Aynı şekilde, başka bir gazetenin AK Parti politikalarını yanlış bularak, muhalif taraf olması da yanlış değildir.” Diyen Öztürk mesela Adil olabilmek diyor.
İşte o yazı ;
Bir gazetenin, AK Parti politikalarını destekleyerek, taraf olması kötü bir şey değildir. Aynı şekilde, başka bir gazetenin AK Parti politikalarını yanlış bularak, muhalif taraf olması da yanlış değildir. Taraf olmak haberi yanlış ve yalan tarafından görmeyi gerektirmez, yanlış olan budur.
Bir gazetenin, AK Parti politikalarını destekleyerek, taraf olması kötü bir şey değildir. Aynı şekilde, başka bir gazetenin AK Parti politikalarını yanlış bularak, muhalif taraf olması da yanlış değildir. Taraf olmak haberi yanlış ve yalan tarafından görmeyi gerektirmez, yanlış olan budur.
Objektif olmak Taraf olmak Adil olmak
CHP Genel Merkezi'ne ilk defa girdim. İç dekorasyon ve mimarisindeki sorunlar hemen gözüme çarptı, niyeyse. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile randevumuz vardı. Odasında mütebessim karşıladı beni. Yıl 2011. Anadolu Ajansı'nın yeni genel müdürü olmuştum, nezaket ziyareti yapıyorum ama diyeceğim de var Kılıçdaroğlu'na:
“Erdoğan ve Arınç'ın basın danışmanlığını yaptığım için benim taraf tutacağımı ve ajansı taraflı yöneteceğimi düşündüğünüze eminim. Ben de muhalefet olsam böyle düşünürüm. Evet, ben siyasette tarafım tabii ki ama kurumu yönetirken taraf olmayacağım. Kurumun çalışmalarını izlerseniz bunu göreceksiniz”.
Kılıçdaroğlu alkışlamadı ama beni destekleyen şeyler söyledi. Bir hafta sonra ajansın önünde CHP vekillerinin de katıldığı bir grup, taraflı olduğum iddiasıyla beni protesto eden gösteri yaptı. Artık Kılıçdaroğlu beni nasıl dinledi anlamadım.
CHP'nin soruları
Başta Gürsel Tekin olmak üzere, CHP'nin 3 yıl boyunca hakkımda vermediği soru önergesi kalmadı, içtiğim suyu bile sordular. Dikkat çekici olan şey şuydu: CHP soru önergelerinde, “AA'yı AK Parti'nin borazanı” haline getirmekle suçluyordu beni ama bir tek somut haber örneği de veremiyorlardı.
Veremezlerdi, çünkü AA'da hiçbir zaman siyasi bir taraf tutmadık, örtülü ambargo uygulamadık, haberleri çarpıtmadık. Olmuşsa bu bireysel hatalardan dolayı olmuştur, yönetim politikasından değil. Bunu yapmak 95 yıllık kurumun tüm birikimini heba etmek demekti, hep dikkat ettik.
Dünkü yazımda, Türk medyasının tamamında yaşanan irtifa kaybını yazdım. Sanki sadece bizim mahalleyi eleştirmişim gibi, diğer mahalle hep kendimize batırdığım iğneyi öne çıkardı. Yazının ilk bölümünde yer alan, AK Parti nefreti üzerine yayın yapan, gazeteleri ve köşe yazarlarını nedense görmek istemediler. Normaldir, buna irtifa kaybı denir zaten.
Üç kavramı tartışmamız lazım tüm olanları anlamak için.
Objektif olmak
Gazetecilerin en çok kendini kandırdığı konu budur. Bugün Türk medyasında objektif yayın yapan tek bir kurum dahi yoktur. Sadece Türk medyasında değil, tüm Batı medyasında da objektif yayın yapan kimse bulunmaz. Herkes objektif ve tarafsızmış gibi davranır.
Biz, Batı basınının objektif olmadığını Rabia Meydanı'nda, Gazze sahilinde ve Ferguson sokaklarında gördük, belgeledik ve tarihe kaydettik. Kimse bize BBC yayın ilkelerinden, CNN tarafsızlığından bahsetmesin, fena çuvallamış olur.
Batı'nın bize süsleyip verdiği 'objektif olmak' yanlış bir kavramdır zaten. Objektiflik edilgenliktir, haksızlığa bigane kalmaktır. İnsan taraf olmalıdır, haktan ve adaletten taraf.
Bu yüzden objektif gazetecilik, objektif yayın diye bir şey yoktur, kimse kendini kandırmasın.
Taraf olmak
Taraf olmak bir duruştur ve edilgenliği reddeder. Haktan ve adaletten yana taraf olmak ise doğru bir duruştur. Bir gazetenin, AK Parti politikalarını destekleyerek, taraf olması kötü bir şey değildir. Aynı şekilde, başka bir gazetenin AK Parti politikalarını yanlış bularak, muhalif taraf olması da yanlış değildir. Taraf olmak haberi yanlış ve yalan tarafından görmeyi gerektirmez, yanlış olan budur.
Bir gazetecinin AK Partili ya da CHP'li olması da kötü bir şey değildir. Kötü olan, CHP Genel Başkanı ya da genel başkan yardımcısı olacak kadar CHP'yi özümsemişken, CHP'li değilim, tarafsızım demektir.
Adil olmak
Tüm mesele, en önemli kavrama gelip dayanıyor. Bizim asıl kavramımız 'objektif' değil, 'adalet'tir. Bakın adalet kavramını kullanınca sorunlarımız nasıl çözülüyor:
Bir gazeteci objektif olamazsa, taraf olabilir ama illaki adil olmak zorundadır. AK Parti'yi destekleyebilir ama CHP'nin haber hakkını vermek zorundadır. Bir gazeteci CHP'li olabilir, Başbakanı eleştiren yazı yazabilir, haber yapabilir ama iftira atamaz, yalan yazamaz, yani adil olmak zorundadır.
Kişiselleştirmek istemem ama konu anlaşılsın diye örnek vereyim: Ben AA'yı yönetirken adil olmak zorundaydım, Enis Berberoğlu da Hürriyeti yönetirken adil olmak zorundaydı. Muhalefet beni, “AA'yı AK Parti borazanı” yapmakla suçladı ama örnek veremedi.
Hükümet örnekleriyle, tekzip metinleriyle ve mahkeme kararlarıyla Hürriyet'in haberlerini ve yazarlarını asılsız haber yapmak ve CHP tarafını tutmakla itham etti. Lakin Hürriyet hep bağımsız ve tarafsız olduğunu söyledi. Enis Berberoğlu CHP Genel Başkan Yardımcısı şimdi, ben ise gazeteciyim. Yani herkesi adaletle eleştirmeliyiz.
Bize objektif değil, adil basın gerek
Bizim mahalle ya da öteki mahalle fark etmez, medya adaletsiz yayınlar yaptığında, içinde bulunduğu gemiyi batırmış oluyor aslında. Güvenirliğini yitirdi mi, tüm medya yitirmiş oluyor.
Hangi siyasi partinin, fikrin tarafı olursanız olun fark etmez, bize adil bir medya gerekiyor. Adalet bizim mesleğimizin can simididir. Bırakın 'objektif olmak', 'tarafsız olmak' gibi aslı olmayan, geçerliliğini kaybetmiş kavramları tartışmayı. Bizim medeniyetimizin ve kültürümüzün en önemli kavramı olan “adalet”, asıl sorunumuzu çözecek olan kavramdır.
Sadece bizim mesleğimizin değil, siyasetin de, ülkenin tüm sorunlarını çözer adalet.
İşte o yazı ;
Bir gazetenin, AK Parti politikalarını destekleyerek, taraf olması kötü bir şey değildir. Aynı şekilde, başka bir gazetenin AK Parti politikalarını yanlış bularak, muhalif taraf olması da yanlış değildir. Taraf olmak haberi yanlış ve yalan tarafından görmeyi gerektirmez, yanlış olan budur.
Bir gazetenin, AK Parti politikalarını destekleyerek, taraf olması kötü bir şey değildir. Aynı şekilde, başka bir gazetenin AK Parti politikalarını yanlış bularak, muhalif taraf olması da yanlış değildir. Taraf olmak haberi yanlış ve yalan tarafından görmeyi gerektirmez, yanlış olan budur.
Objektif olmak Taraf olmak Adil olmak
CHP Genel Merkezi'ne ilk defa girdim. İç dekorasyon ve mimarisindeki sorunlar hemen gözüme çarptı, niyeyse. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile randevumuz vardı. Odasında mütebessim karşıladı beni. Yıl 2011. Anadolu Ajansı'nın yeni genel müdürü olmuştum, nezaket ziyareti yapıyorum ama diyeceğim de var Kılıçdaroğlu'na:
“Erdoğan ve Arınç'ın basın danışmanlığını yaptığım için benim taraf tutacağımı ve ajansı taraflı yöneteceğimi düşündüğünüze eminim. Ben de muhalefet olsam böyle düşünürüm. Evet, ben siyasette tarafım tabii ki ama kurumu yönetirken taraf olmayacağım. Kurumun çalışmalarını izlerseniz bunu göreceksiniz”.
Kılıçdaroğlu alkışlamadı ama beni destekleyen şeyler söyledi. Bir hafta sonra ajansın önünde CHP vekillerinin de katıldığı bir grup, taraflı olduğum iddiasıyla beni protesto eden gösteri yaptı. Artık Kılıçdaroğlu beni nasıl dinledi anlamadım.
CHP'nin soruları
Başta Gürsel Tekin olmak üzere, CHP'nin 3 yıl boyunca hakkımda vermediği soru önergesi kalmadı, içtiğim suyu bile sordular. Dikkat çekici olan şey şuydu: CHP soru önergelerinde, “AA'yı AK Parti'nin borazanı” haline getirmekle suçluyordu beni ama bir tek somut haber örneği de veremiyorlardı.
Veremezlerdi, çünkü AA'da hiçbir zaman siyasi bir taraf tutmadık, örtülü ambargo uygulamadık, haberleri çarpıtmadık. Olmuşsa bu bireysel hatalardan dolayı olmuştur, yönetim politikasından değil. Bunu yapmak 95 yıllık kurumun tüm birikimini heba etmek demekti, hep dikkat ettik.
Dünkü yazımda, Türk medyasının tamamında yaşanan irtifa kaybını yazdım. Sanki sadece bizim mahalleyi eleştirmişim gibi, diğer mahalle hep kendimize batırdığım iğneyi öne çıkardı. Yazının ilk bölümünde yer alan, AK Parti nefreti üzerine yayın yapan, gazeteleri ve köşe yazarlarını nedense görmek istemediler. Normaldir, buna irtifa kaybı denir zaten.
Üç kavramı tartışmamız lazım tüm olanları anlamak için.
Objektif olmak
Gazetecilerin en çok kendini kandırdığı konu budur. Bugün Türk medyasında objektif yayın yapan tek bir kurum dahi yoktur. Sadece Türk medyasında değil, tüm Batı medyasında da objektif yayın yapan kimse bulunmaz. Herkes objektif ve tarafsızmış gibi davranır.
Biz, Batı basınının objektif olmadığını Rabia Meydanı'nda, Gazze sahilinde ve Ferguson sokaklarında gördük, belgeledik ve tarihe kaydettik. Kimse bize BBC yayın ilkelerinden, CNN tarafsızlığından bahsetmesin, fena çuvallamış olur.
Batı'nın bize süsleyip verdiği 'objektif olmak' yanlış bir kavramdır zaten. Objektiflik edilgenliktir, haksızlığa bigane kalmaktır. İnsan taraf olmalıdır, haktan ve adaletten taraf.
Bu yüzden objektif gazetecilik, objektif yayın diye bir şey yoktur, kimse kendini kandırmasın.
Taraf olmak
Taraf olmak bir duruştur ve edilgenliği reddeder. Haktan ve adaletten yana taraf olmak ise doğru bir duruştur. Bir gazetenin, AK Parti politikalarını destekleyerek, taraf olması kötü bir şey değildir. Aynı şekilde, başka bir gazetenin AK Parti politikalarını yanlış bularak, muhalif taraf olması da yanlış değildir. Taraf olmak haberi yanlış ve yalan tarafından görmeyi gerektirmez, yanlış olan budur.
Bir gazetecinin AK Partili ya da CHP'li olması da kötü bir şey değildir. Kötü olan, CHP Genel Başkanı ya da genel başkan yardımcısı olacak kadar CHP'yi özümsemişken, CHP'li değilim, tarafsızım demektir.
Adil olmak
Tüm mesele, en önemli kavrama gelip dayanıyor. Bizim asıl kavramımız 'objektif' değil, 'adalet'tir. Bakın adalet kavramını kullanınca sorunlarımız nasıl çözülüyor:
Bir gazeteci objektif olamazsa, taraf olabilir ama illaki adil olmak zorundadır. AK Parti'yi destekleyebilir ama CHP'nin haber hakkını vermek zorundadır. Bir gazeteci CHP'li olabilir, Başbakanı eleştiren yazı yazabilir, haber yapabilir ama iftira atamaz, yalan yazamaz, yani adil olmak zorundadır.
Kişiselleştirmek istemem ama konu anlaşılsın diye örnek vereyim: Ben AA'yı yönetirken adil olmak zorundaydım, Enis Berberoğlu da Hürriyeti yönetirken adil olmak zorundaydı. Muhalefet beni, “AA'yı AK Parti borazanı” yapmakla suçladı ama örnek veremedi.
Hükümet örnekleriyle, tekzip metinleriyle ve mahkeme kararlarıyla Hürriyet'in haberlerini ve yazarlarını asılsız haber yapmak ve CHP tarafını tutmakla itham etti. Lakin Hürriyet hep bağımsız ve tarafsız olduğunu söyledi. Enis Berberoğlu CHP Genel Başkan Yardımcısı şimdi, ben ise gazeteciyim. Yani herkesi adaletle eleştirmeliyiz.
Bize objektif değil, adil basın gerek
Bizim mahalle ya da öteki mahalle fark etmez, medya adaletsiz yayınlar yaptığında, içinde bulunduğu gemiyi batırmış oluyor aslında. Güvenirliğini yitirdi mi, tüm medya yitirmiş oluyor.
Hangi siyasi partinin, fikrin tarafı olursanız olun fark etmez, bize adil bir medya gerekiyor. Adalet bizim mesleğimizin can simididir. Bırakın 'objektif olmak', 'tarafsız olmak' gibi aslı olmayan, geçerliliğini kaybetmiş kavramları tartışmayı. Bizim medeniyetimizin ve kültürümüzün en önemli kavramı olan “adalet”, asıl sorunumuzu çözecek olan kavramdır.
Sadece bizim mesleğimizin değil, siyasetin de, ülkenin tüm sorunlarını çözer adalet.