‘BORDO BERELİ GAZETECİLER MÜFREZESİ'NİN ÖZEL SEÇİLMİŞ NEFERLERİ!

Akif Beki Radikal'deki bugünkü yazısında isim vermeden Mehmet Baransu ve onun tarzı gazetecileri eleştirdi.

Bordo bereli yazarlar

"Eski özel harp taktikleriyle yürütülen kopya itibarsızlaştırma saldırıları ve mantar gibi çoğalan ’ulak yazar’lar operasyonel gazeteciliğin bitmediğini gösteriyor."

Gazete ve TV’lerin Ankara temsilcilerinin huzurunda, dönemin MİT müsteşarına bir kitabı sormuştum. Kendilerinin yazdırdığını itiraf etmişti o da. Hiç bocalamadan, “Yüzde 75’ini biz verdik’’ demişti.

Hepimizi afallatması gereken skandal bir ifşaattı bu. Sihirli bir el değmiş gibi yıldızı aniden parlayan bir meslektaşımızın yazarlık sırrı faş olmuştu.

Arkadaşın gizli servisle irtibatını tahmin etmek güç değildi. Fakat en yetkili ağızdan teyit almak mı? İhtimal dışıydı.

Ve müsteşar, sıradan bir bilgiymişçesine söyleyivermişti bunu.

O kitap, Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getiriliş serüvenini dakikası dakikasına anlatan ‘Operasyon’ adlı kitaptı. Öcalan Şubat 1999’da yakalandı ya da teslim edildi, nefes kesen kovalamacanın kitabı da bir yıl sonraki sene-i devriyesinde çıktı.

O yazar, Tuncay Özkan’dı. Şimdi Ergenekon davasına bakan Silivri Mahkemesi’nde tutuklu yargılanıyor.

O toplantı, MİT’in kuruluş yıldönümü vesilesiyle Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Marmara Köşkü’nde verilen yemekli bir davetti.

O müsteşar, Şenkal Atasagun’du. Öcalan operasyonundan bir yıl önce gelmişti göreve, 2005’te de teşkilattan ayrıldı.

O günlerde Öcalan’ı yakalama operasyonunun tüm kredisi ‘bordo bereliler’e yazılıyordu. Özel Kuvvetler Komutanlığı bu sayede müthiş teveccüh kazanmış, büyük ilgi toplamıştı. Operasyon MİT’indi ama sonuçları 28 Şubat askeriyesine yaramıştı.

Şovunu kaptıran MİT, acaip kızgındı. Emekleri zayi olmamıştı belki ama çalınmıştı. Askerin malum siyasi hesapları vardı. Fırsattan istifadeyle, psikolojik harpte ellerini güçlendiriyorlardı.

Müsteşar, operasyonu bütün teferruatıyla uzun uzadıya hikaye ederken bordo bereleriyle hava atmak gibi ucuz numaralara tevessül eden askerlere verip veriştiriyordu. Haksız da sayılmazdı. ‘Bordo bere’ modası başlatarak ucuz populizmin dibini bulmuşlardı.

‘Operasyon’ kitabı, MİT’in askere cevabıydı yani.

Chronicle dergisi, Odatv davasının tutuklu sanıklarından Soner Yalçın’ın esrarengiz temalı kitaplarını kimin yazdırdığını ifşa etti geçenlerde.

‘Behçet Cantürk’ün Anıları’ adlı kitap, Cantürk’ün MİT sorgusunda verdiği ifadelerden derlenmiş. MİT arşivinde saklanan gizli tutanakların olduğu gibi Soner Yalçın’a servis edildiğini söylüyor dergi.

Gayrimeşru alemin ‘altın kabzalı’ uyuşturucu baronuydu. 90’lı yılların faili meçhuller furyasında bir cinayete kurban gitti. Behçet Cantürk’le birlikte gömüldüğü sanılan sırlar ise Soner Yalçın’dan döküldü.

Soner Yalçın, karanlık isimlerin istihbarat kayıtlarına ulaşıp neşretmekle yaptı şöhretini. Çıkardığı nadide kitapların istisnasız hepsinde, gazetecilik maharetini aşan bir gayret göze çarpar.

Yalçın’ın sanığı olduğu Odatv iddianamesi de, psikolojik harekat cinsinden örgütlü suçlara karışmayı içeriyor.

Başka bir örnek Ergun Poyraz. Çete faaliyetleri kapsamında kara propaganda eserleri kaleme almakla suçlanıyor.

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ da, siyasi iktidarla psikolojik savaş için internet siteleri kurulmasını emreden bir andıçtan tutuklu.

Ancak bu isimlerin deşifre oluşuyla propaganda savaşları da sona ermiş olmadı. Özel kuvvetleri gazetecilerden kurulmuş yeni bir psikolojik harekat icra halinde şu an.

Kopyalanmış itibarsızlaştırma saldırıları, kontra tezvirat atakları ve mantar gibi çoğalan yeni ‘ulak yazar’lar operasyonel gazeteciliğin bitmediğini gösteriyor.

Yöntem benzer, özel harp taktikleri uygulanıyor. Çete suçuna giren bu ‘örgütlü propaganda savaşı’nda her şey mübah. Yeni ‘bordo bereli gazeteciler müfrezesi’ de özel seçilmiş neferlerden oluşuyor. Yine propaganda kitapları yazılıp çiziliyor, hakeza karalama siteleri açılıyor. Proje-gazetecilerin şimdiki siparişçileri ise henüz bir sır.

Kim tarafından, ne maksatla bu savaşın ön saflarına sürüldüler, bilmiyoruz. Ama hiçbir sır da sonsuza dek saklı kalmıyor.

Akif Beki/Radikal