29 MART'TA SON MANŞETİ KİM ATACAK?.. BAŞBAKAN ERDOĞAN SORDU ERTUĞRUL ÖZKÖK YANIT VERDİ!..

Kabul edelim, "popülist açıdan" baktığınızda, çok lezzetli, çok tahrik edici bir cümle.


Son manşeti kim atacak


29 Mart günü "Son manşeti kim atacak?"Başbakan Erdoğan, bu sloganı çok sevmiş olmalı ki, "Son manşeti millet atacak" diyor.


İma ettiği şey açık:


"Ben medyanın bir bölümüne karşı da seçimi kazanacağım" diyor.


Kabul edelim, "popülist açıdan" baktığınızda, çok lezzetli, çok tahrik edici bir cümle.


Bulanı tebrik ederim.


Ama demokrasi açısından baktığınız zaman görünen şu:


Bu cümle çok arızalı.


Siyasi taraftarlığı siyasi holiganlığa çevirenlerin hoşuna gidebilir ama bu cümle, medya açısından çok tehlikeli bir geleceğin habercisidir.


* * *


"Oy atmak" ile "manşet atmayı" aynı şey olarak görürseniz, elbette son manşeti sandığa gidecek "millet" atacak.


Peki bu durumda Erdoğan´ın politikalarını sakıncalı bulan gazeteciler de mi yenilmiş sayılacak?


Merak ediyorum hangi demokraside böyle bir mantık var?


Amerika Birleşik Devletleri´nde Bush´un son seçimini hatırlayalım.


Amerikan basınının başta New York Times ve Washington Post gibi devleri, eski Başkan Bush´a karşı açık ve sert bir kampanya yürüttü.


Amerikan basınının yüzde 75´i Bush´a karşıydı.


Hollywood´un önde gelen aktörleri, aktrisleri, "Bush yeniden seçilirse biz bu ülkeyi terk ederiz" diye toplu tavırlar aldı.


Ama Bush yeniden kazandı.


Yani "son manşeti millet attı".


Siz Amerika´da "New York Times yenildi, Washington Post hezimete uğradı" diye bir yorum dinlediniz mi?


Amerikan Başkanı seçimden sonra çıkıp, "Bakın medyalarını da yendim" deyip, bürokrasisine hedef gösterdi mi?


Demokrasilerde, gazetelerin bir partiyi veya siyasetçiyi desteklemeleri haktır.


Ama bundan daha büyük hak, eleştirebilmek, onlara karşı ayakta durabilmektir.


Seçimde oyu millet atar.


Ama gazeteleri de millet alır, televizyonları millet seyreder.


Her gün 500 bin Hürriyet´i de millet alır, Hürriyet´in internet sitesine de bu milletten 2 milyon insan girer.


Ayrıca "milletin oyu" sadece iktidara verilen oydan ibaret de değildir.


Muhalefetin aldığı oy da "millet oyu"dur.


Muhalefetinki de "milletin oyu" ise onların da manşet atma hakkı var demektir.


* * *


Son zamanlarda konuştuğum yerli yabancı çok sayıda insan şunu merak ediyor:


"29 Mart´ta AKP başarısını tekrarlarsa, Başbakan Erdoğan´ın otokratik yönetimi daha da sertleşebilir mi?"


Daha açıkça soran bile var.


"Diktatörlüğe gidebilir mi?"


Bilemiyorum.


Ben, 22 Temmuz´daki başarısını tekrarladığı takdirde, özgüveninin artacağını ve daha makul, daha hoşgörülü bir liderlik profili çıkarmasını arzu ederim, umut ederim.


Economist Dergisi son sayısında, "Erdoğan´ın imajında bir sorun bulunduğunun farkında olduğunu" yazıyor.


Son gezilerine yabancı gazeteci almasını da buna bağlıyor.


Bunun gerçekten farkındaysa, iyi haber.


Çünkü mesele, sadece onun "imajı" meselesi değil, aynı zamanda Türkiye´de "demokrasinin kalitesi" meselesidir.


* * *


29 Mart´a dönelim.


Oyu millet atacak.


Ama son manşetleri yine biz gazeteciler atacağız.


Sonuçlara göre, kimimiz fanatikçe, kimimiz daha temkinli.


Kimimiz sevinçle, kimimiz belki endişeyle.


Kimimiz orasından göreceğiz, kimimiz burasından.


Bunların hepsi haktır.


Bunların hepsi, "demokrasinin şeyleri"dir.


Zaten "çoğulcu demokrasi" dediğimiz şeyin birçok görüntüsünden ikisi, milletin attığı oyların dağılımı ve çeşitliliği ile gazetecilerin attığı manşetlerin dağılımı ve çeşitliliğidir.


Anlayacağınız, herkesin attığı kendine...


Sandıktan çıkana saygı göstereceğiz.


Sandıktan çıkan da başkalarına, sandıktan çıkmayana ve sevmediklerine.


Ertuğrul Özkök/HÜRRİYET