17 Aralık'tan sonra Cemaat neleri kaybetti? Ruşen Çakır madde madde yazdı!
Habertürk yazarı Ruşen Çakır, 17 Aralık 2014 tarihi ile başlayan süreçte Cemaat'in neler kaybettiğini yazdı.
Cemaat tarafından gerçekleştirilen 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından bir yıl geçti. Habertürk yazarı Ruşen Çakır, hükümete darbe vurmak amaçlı yapılan bu operasyonun ardından başarısız olan Cemaat'in hasar tespit raporunu yazdı.
CEMAAT ÖZGÜVENİNİ KAYBETTİ
Cemaat'in neler kaybettiğini maddelerle anlatan Çakır şu noktalara değindi;
"Özgüven aşınması: 17 Aralık sürecinin ilk günlerinde Cemaat mensupları kendilerinden çok emindi; zira çok önceden hazırlandıkları bir savaşta, hükümete, daha doğrusu Başbakan Erdoğan’a bir baskın yapmışlardı. Ama yolsuzluk/rüşvet iddialarıyla Erdoğan’ı tasfiye hesapları tutmadı. Hem yerel, hem Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı başarısızlığa uğratamadıkları gibi daha da güçlenmesine neden oldular. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu andan itibaren kendileriyle topyekûn mücadeleyi temel strateji olarak benimsemesine paralel olarak Cemaat mensupları sürekli savunmada kaldı. Peş peşe gelen darbelere cevap verilememesi, Cemaat’teki özgüvenin belirgin bir şekilde aşınmasına neden oldu."
YENİ MÜTTEFİK BULMA SORUNU
Yeni müttefik bulmakta zorlanma: Fethullah Gülen’in, hareketini birlik içinde ve diri tutma çabalarının devletten gelen saldırıları savuşturmada belli bir etkisi oldu fakat yeterli olduğu söylenemez. Öte yandan Cemaat, çoğu soldan aparılmış “Özgür basın susturulamaz”, “Susma sustukça sıra sana gelecek” ve hatta “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarıyla AKP’ye karşı geniş bir cephe oluşturmaya çalıştı. Fakat “basın özgürlüğü” bağlamındaki kısıtlı desteği saymazsak yanına fazla kişiyi çekemedi. Buna karşılık dışarıdan, Batı’dan daha yoğun ve etkili bir desteğin, tabii yine basın özgürlüğü ekseninde gelmiş olması fazlasıyla anlamlı.
KİBİR VE İNANDIRICILIK PROBLEMİ
Kibir ve inandırıcılık sorunu: Bunun ilk nedeni, üçüncü şahısların, siyasi iktidarın (Erdoğan’ın) gazabına uğramak istememeleridir. Ama olayın bir başka yönü de var: Cemaat ile bugün Erdoğan/AKP karşıtlığında buluşabilecek kesimlerin çoğu, yakın geçmişte onunla çok ciddi problemler yaşadı, bazıları Cemaat tarafından mağdur edildi. İlginçtir, Cemaat son bir yılda, bütün çağrılara rağmen geçmişiyle yüzleşmekten kaçındı. Bunun bir nedeni “Biz hata yapmayız” kibriyse, bir diğeri de geçmişteki yanlışlarla samimi bir şekilde yüzleşmenin Cemaat hakkındaki “paralel devlet” iddialarını doğrulama ihtimalidir. Ne var ki Ahmet Şık, 14 Aralık günü attığı tek bir twit ile Cemaat’in bu kibirle daha fazla yol alabilmesinin önünü kesti.
YAZININ TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
CEMAAT ÖZGÜVENİNİ KAYBETTİ
Cemaat'in neler kaybettiğini maddelerle anlatan Çakır şu noktalara değindi;
"Özgüven aşınması: 17 Aralık sürecinin ilk günlerinde Cemaat mensupları kendilerinden çok emindi; zira çok önceden hazırlandıkları bir savaşta, hükümete, daha doğrusu Başbakan Erdoğan’a bir baskın yapmışlardı. Ama yolsuzluk/rüşvet iddialarıyla Erdoğan’ı tasfiye hesapları tutmadı. Hem yerel, hem Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı başarısızlığa uğratamadıkları gibi daha da güçlenmesine neden oldular. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu andan itibaren kendileriyle topyekûn mücadeleyi temel strateji olarak benimsemesine paralel olarak Cemaat mensupları sürekli savunmada kaldı. Peş peşe gelen darbelere cevap verilememesi, Cemaat’teki özgüvenin belirgin bir şekilde aşınmasına neden oldu."
YENİ MÜTTEFİK BULMA SORUNU
Yeni müttefik bulmakta zorlanma: Fethullah Gülen’in, hareketini birlik içinde ve diri tutma çabalarının devletten gelen saldırıları savuşturmada belli bir etkisi oldu fakat yeterli olduğu söylenemez. Öte yandan Cemaat, çoğu soldan aparılmış “Özgür basın susturulamaz”, “Susma sustukça sıra sana gelecek” ve hatta “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarıyla AKP’ye karşı geniş bir cephe oluşturmaya çalıştı. Fakat “basın özgürlüğü” bağlamındaki kısıtlı desteği saymazsak yanına fazla kişiyi çekemedi. Buna karşılık dışarıdan, Batı’dan daha yoğun ve etkili bir desteğin, tabii yine basın özgürlüğü ekseninde gelmiş olması fazlasıyla anlamlı.
KİBİR VE İNANDIRICILIK PROBLEMİ
Kibir ve inandırıcılık sorunu: Bunun ilk nedeni, üçüncü şahısların, siyasi iktidarın (Erdoğan’ın) gazabına uğramak istememeleridir. Ama olayın bir başka yönü de var: Cemaat ile bugün Erdoğan/AKP karşıtlığında buluşabilecek kesimlerin çoğu, yakın geçmişte onunla çok ciddi problemler yaşadı, bazıları Cemaat tarafından mağdur edildi. İlginçtir, Cemaat son bir yılda, bütün çağrılara rağmen geçmişiyle yüzleşmekten kaçındı. Bunun bir nedeni “Biz hata yapmayız” kibriyse, bir diğeri de geçmişteki yanlışlarla samimi bir şekilde yüzleşmenin Cemaat hakkındaki “paralel devlet” iddialarını doğrulama ihtimalidir. Ne var ki Ahmet Şık, 14 Aralık günü attığı tek bir twit ile Cemaat’in bu kibirle daha fazla yol alabilmesinin önünü kesti.
YAZININ TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ