12 yıl sonra ortaya çıktı! Ecevit'in 'şeytani planlar içinde' dediği kişi kim?

Gazeteci Mehmet Çetingüleç, Bülent Ecevit'in son yıllarını yazdı

Ecevit ailesini çok yakından tanıyan gazeteci Mehmet Çetingüleç, dikkat çeken bir röportaj verdi.
Hürriyet'ten İpek Özbey, Çetingüleç'le yeni kitabı, Ecevit’in Anıları: 12 Yıl Saklı Tutulan Veda Sohbetleri üzerine konuştu.

Ecevit, Kemal Derviş’e ne kadar kızgındı, 12 gün boyunca ona neden ulaşamadı? Koalisyonun çatlamasında Washington ne kadar etkili oldu? Aslında Ahmet Necdet Sezer’e de anayasa kitapçığı fırlatıldı mı? Ecevit kendisine aşık olan kadını odasına davet edip ne dedi? Çetingüleç, tüm bu soruların yanıtlarını röportajda yanıtladı...

İşte Çetingüleç'le yapılan o röportaj:

"Ecevitler ile nasıl tanıştınız?

- Eşim Tülay da gazeteci. Ecevitleri 12 Eylül’den sonra yasaklı olduğu dönemden beri takip ediyoruz. Zamanla birbirimizin evine gidip gelecek kadar yakınlaştık.‘Rahşan’ isimli kitabın hazırlıkları sırasında 1998’de Ecevitlerin arşivinde 1 yılı aşkın süre her dosyayı inceleyecek kadar detaylı bir çalışma yaptım. O çalışma sırasında Ecevitler aile büyüğümüz haline dönüştü.

Neden bu kitabı yazmak için 12 yıl beklediniz?

- Ecevit’in vefatından önceki son üç yılda ‘Veda’ belgeselini çekmiştik. Çekimler bittiğinde Bülent Ecevit 'Nerede yayımlanacak' diye sordu. 'Önce sponsor bulmamız gerekiyor. Sonra anlaşacağımız bir kanalda yayımlanacak' dedim. Güldü, 'İşiniz zor. Kimse sponsor olmaz. Benim etrafımda işadamları yok' dedi. Gerçekten de öyle oldu. Aradan 12 yılı aşkın süre geçtiği halde sponsor bulamadık. Oysa başbakanların anıları ‘devletin devamlılığı’ için eşi bulunmaz bir hazinedir. Ama devlet televizyonu TRT bile buna sıcak bakmadı. Kitabı belgeselden sonra yayımlamayı planlamıştık. Olmadı. Özellikle son dönemde yaşadığımız Türk-Amerikan ilişkileri konusunda yol gösterici açıklamalar içerdiği için büyük bölümü belgeselin deşifresine dayalı olan bu kitabı, şimdi yayımlamaya karar verdik.

O üç yılda Bülent Ecevit’in sağlık durumu nasıldı?

- Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra sağlık durumu daha iyiye gidiyordu. Yürümekte ve konuşmakta yaşadığı güçlükleri aşmaya başlamıştı. Yurtdışı seyahatine çıkacak duruma geldi. Danimarka ve Norveç’e gitti. Ancak yine de tedavi gören bir hasta olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Çok iyiydi demek mümkün değil.

DERVİŞ'İN, PARTİSİNİ BÖLMEDE İTİCİ GÜÇ OLDUĞUNU GÖRMÜŞTÜ

Sohbetleriniz sırasında ortaya çıkan ama sizin kamuoyuyla paylaşamadığınız şeyler oldu mu?

- Kitabı yayına gönderdikten sonra aklıma gelen iki notu aktarayım. Birincisi; ANAP lideri Mesut Yılmaz, Ecevit’e gelip MHP’nin koalisyon dışına çıkarılmasını, yerine DYP’nin alınmasını istemişti. Ecevit öneriye sıcak bakmadı. İkincisi; Ecevit hayatı boyunca önem verdiği Köy-Kent projesinin pilot uygulama bölgesi olan Ordu’nun Mesudiye Köyü’nden 2002 seçimlerinde sadece üç oy alabilmişti. Çok üzüldü. Hayal kırıklığını birkaç kez dile getirdi. Buna rağmen hastanede kendisini ziyarete gelen Başbakan Erdoğan’dan projenin devam ettirilmesini istedi. Çünkü Türkiye’nin kalkınması için köylerin kalkınmasını zorunlu görüyordu.

Kitabınız okunduğunda Bülent Ecevit’in Kemal Derviş’e ne kadar kızgın olduğu daha iyi anlaşılıyor. Bu konuyu konuştuğunuzda size geçen his neydi?

- Ecevit’in Derviş’le ilgili hayal kırıklığı kitaba yansıyanın çok ötesindeydi. Bizzat kendisi istemişti gelmesini. Ancak Derviş, ‘ekonomiden sorumlu’ olduğu halde, ekonominin toparlanmaya başladığı bir dönemde ‘erken seçim’ istedi. ABD’ye gidip 12 gün boyunca Başbakan’ın telefonuna çıkmadı. Döndükten sonra Ecevit’le baş başa görüşerek istifa etmesinin yararlı olacağını söyleyecek kadar ileri gitti. Bu cüret Ecevit’i çok kızdırdı. Derviş’in partisini bölmede itici güç olduğunu görmüştü. İhanete uğradığını düşünüyordu.

Kemal Derviş için ne dedi?

Seçim hezimetinden sonra bu kez Ecevitlerin evinde ailece oturduğumuz bir yemekte geçmişin muhasebesi yapılıyordu. Söz Kemal Derviş’ten açıldı.

Bülent Ecevit: En büyük pişmanlıklarımdan birisidir.

Ardından hepimizi şoke eden bir benzetme yaptı.

Bülent Ecevit: O şeytani hesaplar içerisindeydi!

Şaşırdık, çünkü Ecevit’in bilinen üslubuna uymayan bir tepkiydi. Ama bu cümlede ne kadar ağır bir hayal kırıklığının yüklü olduğunu tahmin edebiliyorduk.

BAŞBAKANIN 12 GÜN ULAŞAMADIĞI BAKAN, ECEVİT'E NE DEDİ

- Ekonominin bıçak sırtında olduğu günlerde Kemal Derviş, Amerika’ya gitmiş ve uzun süre kendisinden haber alınamamıştı.

Bülent Ecevit: Nerede olduğunu dahi bilmiyorduk. Görüşmek istedim. Arkadaşlarımız defalarca aradı ama ulaşamadılar. Olacak iş değildi; 12 gün hiç yanıt vermedi arayışlarımıza. Herkesin zihninde kuşku uyandırıyordu.

Türkiye’nin geleceğinde önemli roller üstlenmeye hazırlanan Kemal Derviş, ABD gezisinden sonra hem erken seçimi gündeme getirmeye başladı hem de Başbakan Ecevit’le yaptığı ikili görüşmede görevden çekilmesinin ekonomi için faydalı olacağını söyleyecek kadar ileri gitti. Ecevit’i kızdıran bir konuşmaydı ve Ecevit, onunla tartışmadığını, birebir görüşmede sözünü kestiğini söyledi.

Ecevit’in 2002 yılı ocak ayında Washington’a yaptığı son ziyaretle Türkiye’nin erken seçime gitmesi arasında nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz?

- Ecevit, Ocak 2002’de Washington’a giderek Başkan Bush’la görüştü ve ABD’nin Irak operasyonuna Türkiye’nin karşı olduğunu söyledi. Oysa Irak’ın sınır komşusu Türkiye’nin, topraklarını ABD askerlerine kullandırması, operasyonu kolaylaştıracaktı. Amerikalılar Ecevit’in tavrına sessiz kaldı. Ancak Ecevit, ABD’den döndükten 3.5 ay sonra ‘karın ağrısı’ şikâyetiyle hastaneye kaldırıldı. Hemen ardından ABD’den gelen Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş’in desteğiyle DSP parçalandı. Koalisyon ortakları MHP ve ANAP birbirine girdi. Hürriyet’in o dönemki Washington Temsilcisi Serdar Turgut’un yazdığına göre Ecevit hastayken Mesut Yılmaz, ABD’ye gidip Başkan Bush’la görüşmeye çalıştı. Sayın Yılmaz’ın bu konuya açıklık getirmesi gerekir. Kemal Derviş de ABD’ye gitti ve Başbakan Ecevit, 12 gün süreyle kendisine ulaşamadı.

Ecevit apar topar erken seçime gidilmesinden de Kemal Derviş’i sorumlu tutuyor, değil mi?

- O dönemde Ecevit’le bir sohbetimizde, 'Mesut Yılmaz’ın MHP yerine DYP’yi koalisyona sokmaya çalıştığını' söyledi. Ancak bu öneri Ecevit tarafından reddedildi. MHP ve ANAP arasındaki çekişme, Devlet Bahçeli’nin ‘erken seçim’ resti ve daha da önemlisi ekonomiden sorumlu Derviş’in de erken seçim isteyip Ecevit’i istifaya davet etme cüreti göstermesiyle geri dönülmez boyuta ulaştı. Özetle Başbakan Ecevit, Washington ziyaretinde ABD’nin Irak operasyonuna karşı çıktıktan 10 ay sonra Türkiye erken seçime gitmek zorunda kaldı ve koalisyon ortağı üç parti Meclis’e giremeyecek kadar küçük parçalara ayrıldı.

Oysa hükümetin daha 1.5 yıl süresi vardı...

- Tabii. Her türlü ekonomik tedbir alınmıştı. Bu süre kullanılsa üç parti de barajın üstünde kalabilir ve siyasi tablo çok farklı şekillenebilirdi. Emekli bir büyükelçiden duymuştum: Biri bize istemediğimiz bir şey söylerse ona bağırıp çağırırız. Amerikalı ve Avrupalılara istemedikleri bir şey söylerseniz size hiç tepki vermezler. Sadece eve giderken arabanızın tekeri yerinden fırlar!

Peki Ecevitler bu konuda ne düşünüyordu?

- Rahşan Hanım, 'Parti bölündü, ABD Ecevit’ten kurtulmuş oldu. Sonra Irak’la ilgili çalışmalara başladılar' dedi. Bülent Bey ise şunu söyledi: 'O vakitteki savaşa, yani işgale Amerika’nın istediği gibi katkıda bulunmuş olsaydık, tabii Amerika bizi hoş tutardı. Hem Demokratik Sol Parti daha güçlü olurdu, hem Amerika Türkiye’ye daha çok yardımda bulunurdu. Ama öte yandan biz bölgede ve dünyada saygınlığımızı kaybetmiş olurduk.'

SEZER'E DE ANAYASA KİTAÇIĞI FIRLATILDI

Türkiye’nin yaşadığı büyük krizlerden biri olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Ecevit’e anayasa kitapçığı fırlatma meselesinde bilinmeyen bir ayrıntı var. Sizden dinleyelim...

- Milli Güvenlik Kurulu’nun toplantısında ‘2001 ekonomik krizi’nin tetiklenmesine yol açan anayasa kitapçığı fırlatma krizi, aslında bugüne kadar basına yansıyan gerekçelerle çıkmış değil. Gerçek nedenini yazdık. Ayrıca sadece Ecevit’e değil, Sezer’e de anayasa fırlatılıyor aynı toplantıda. Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, önlerine atılan anayasa kitapçığını ‘geldiği şekliyle’ Sezer’in önüne gönderip sert bir konuşma yaparak salondan ayrılıyor. Bu sırada Cumhurbaşkanlığı yaveri ve diğer kamu görevlileri ‘kavga çıkacak’ diye hareketleniyor.

KONTRGERİLLADAN 'DEŞİFRE' MİSİLLEMESİ

Ecevit’in ‘kontrgerilla’ açıklamasından sonra ne oldu?

- 1 Mayıs 1977’deki Taksim katliamı üzerine CHP lideri Ecevit, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e çıkarak ‘kontrgerilla’ olarak bilinen ve ABD desteğiyle faaliyet yürüten Özel Harp Dairesi’ni deşifre ediyor. Katliamda kontrgerilla parmağı olabileceğini söylüyor. Bunu yapınca bir ayda iki kez suikast girişimiyle karşılaşıyor. 28 Mayıs 1977’de İzmir Çiğli’de, birkaç gün sonra İstanbul’da. Çiğli’de bir polisin ateşlediği özel bir silahtan çıkma mermi, yakın arkadaşı Mehmet İsvan’a isabet ediyor. Rahşan Hanım saniyelerle kurtuluyor.

İkinci girişim ne zaman?

- Haziran 1977’de. Ecevit’in İstanbul Taksim’de mitingi var. Yüzbinlerce kişi sokağa dökülüyor. Mitingden bir gün önce Başbakan Süleyman Demirel, MİT’ten 'Ecevit’e suikast düzenlenecek' istihbaratını alıyor. Demirel bu bilgiyi Ecevit’e iletiyor. Ancak Ecevit, korkusu olmadığını belirterek mitingi yapıyor. Bu sırada geniş güvenlik önlemleri alınıyor. Suikast gerçekleşemiyor. Burada dikkat çeken detay, ‘kontrgerillanın sivil uzantıları tarafından planlandığı’ tahmin edilen suikast girişiminin MİT’in istihbaratı sayesinde önlenmesi.

BAYAN ECEVİT, EŞİNİ ALDATIYOR

Aralarındaki güçlü sadakate rağmen bir sabah uyandıklarında gazeteleri okurken gördükleri bir haber başlığı Rahşan Hanım’ı şoke etmişti.

Rahşan Ecevit: Gazeteyi aldığımda hem de ön sayfasında, 'Bayan Ecevit eşini aldatıyor' diye bir haber gördüm. Çok heyecanlandım, büyük bir üzüntüyle okumaya başladım. Meğer benim çay sevmediğim duyulmuş ve ben bunu da izah ederken şöyle demişim: 'Eşime refakat etmek için ben her zaman ona koyduğum bir bardak çayın karşılığında kendim de bir çay alırım ama onu içmem çünkü çay sevmem. Dudağıma götürüp bırakırım.' Bunu yazmışlar ve başlığını o şekilde koymuşlardı haberin. Çayı sevmem çünkü annem çocukluğumda çay içirmezdi. Genç kızlığımda da hep süt içtik. Süt verirdi bize, çayı ancak babam içerdi. Biraz annem belki içerdi. Ama biz çocuklar pek çay içmedik.

Hiç ‘Keşke çocuğumuz olsaydı’ diye pişmanlık yaşamışlar mıydı?

Rahşan Ecevit: Hayır, hiç hissetmedik onu. Çocukların hepsi bizimdi çünkü.

Bülent Ecevit: Rahşan’la aynı düşünüyorum. Yaşamımız öylesine yüklüydü, hatta öylesine gerilimliydi ki birçok aşamada, o sıkıntıların içine bir de çocuğu sokmak içimizden gelmiyordu. Ama bütün çocuklara yönelik bir sevgi ikimizin de içinde zamanla büsbütün gelişti.

Rahşan Ecevit: Zaten bir çocuğumuz ya da çocuklarımız olsaydı, bu hayatı da yaşayamazdık galiba; siyaset kolay bir şey değil.

Kendisine âşık olan kadına ne dedi, müzikli toplantılarda dans teklifi aldı mı?

Peki siyasi hayatı boyunca Rahşan Hanım dışında Ecevit’e ilgi duyan başka kadın olmamış mıydı? Efsane olduğu dönemlerde dahi hiçbir kadın ‘Karaoğlan’a duyduğu sevgiyi, aşkı dile getirmemiş miydi?

Bülent Ecevit: Öyle çok fazla bir talip olmadı. Sadece parti meclisinden biri vardı. Benimle olmak istediğini söyledi.

Rahşan Ecevit: Yaa, öyle biri vardı, değil mi?

Bülent Ecevit: Ben de bir gün odama davet edip açıkça söyledim. 'Kusura bakmayın, ben eşimi çok seviyorum' dedim. Rahşan’a ne kadar bağlı olduğumu görünce anlayışla karşılayıp geri çekildi.

Ya mektuplar... Kadın hayranlarından aşk mektupları gelir miydi?

Bülent Ecevit: Gelirdi ama fazla cesaretlendirmezdim.

Müzikli toplantılarda dans teklifi almış mıydı?

Bülent Ecevit: Çok fazla istekle karşılaşmadım. Zaten ben gençliğimde fazla utangaçtım. O nedenle...

Rahşan Ecevit: O zamanlarda dans etmesini de bilmiyorduk tabii."