23 Tem 2012 08:54 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:56

AMİRAL GEMİSİ'NİN SEYİR DEFTERİ

Hürriyet'in bir özelliği vardır, içinde çalışırken sıradan bir basın kuruluşu zannedersiniz, dışarıya çıktığınızda ...

Amiral Gemisi’nin seyri

HÜRRİYET’e ne zaman girdin diye sorsanız, evvel zaman içinde diye yanıtlayabilirim.

İlk çalıştığım binanın Yeni Gazete olduğunu dün belirtmiştim.
Altın Kitaplar Yayınevi ile Yeni Gazete arasında gidip gelirken, hemen hemen her gün küçük bir Babıâli turu yapardım.
Hürriyet’in birçok binasında çalıştım.
Önce Cemal Nadir Sokağı’ndaki, ilk Hürriyet’in çıktığı binada.
O binaya ilk kez ilkokulu bitirdiğimde armağan kitabı almak için girmiştim.
O sokakta kâğıtçılar, matbaacılar, kırtasiyeciler bulunurdu.

Daha sonra Hürriyet Yayınları’nda danışman olarak çalışmaya başlayınca, Nuruosmaniye ile Cağaloğu’nun kesiştiği köşebaşında, yayınevi çalışmalarını yaptık, rahmetli Adnan Semih Yazıcıoğlu ile klasikleri yayınlıyorduk, o bölümü de Selâhattin Hilâv yönetiyordu.
Yazarlar, çevirmenlerle birlikte güzel günler geçiriyorduk.

Hürriyet Gösteri de çıkmaya başlayınca, çevre daha da genişledi.
Binaları sırasıyla anımsamıyorum doğrusu... Hürriyet’in karşısında yüksek bir binanın en üst katında çalıştım.
Sokaklar beni sahip oldukları dükkân zenginlikleriyle ilgilendirir.
Akşam işten çıkıp bir tiyatroya gideceksem Konyalı’da yerdim yemeğimi, yeni adıyla Ankara Caddesi’nden aşağıya inerken solda içkili İstanbul Lokantası vardı.
O zamanlar, gazetelerde yemek servisi olmadığı için, öğlen buluşmalarına vesile olurdu.

* * *

İLK ofset rotatif, Molla Fenâri’deki binaya kuruldu.
Marinoni marka baskı makinesi hakkında rahmetli Necmi Onur’un yazısı, Marinoni Teyze başlığını taşıyordu.
Elbet o zamanlar daktilolarla yazıyorduk, bilgisayarlar yeni yeni gelmişti ama, bilgisayara tam geçiş hep erteleniyordu. Belki de yeniliğe karşı bir korkuydu bu. En sonunda, Atex marka bilgisayarlarla çalışmaya başladık. Çünkü yönetim, bir gecede bütün daktiloları toplamıştı.
Ertesi sabah geldiğinde, kimsenin başka seçeneği yoktu.

Ana binada çalışmaya başladığımda, bütün mekanizmayı daha yakından tanımıştım.
Hürriyet’in bir özelliği vardır, içinde çalışırken sıradan bir basın kuruluşu zannedersiniz, dışarıya çıktığınızda, onun görkemini, etkisini, yaygınlığını fark edersiniz.
Merkez binanın içinde birçok tadilat yapıldı ama bu yetersiz kaldı.
Matbaa biriminin Halkalı’ya taşınması, orada yeni bir bina yapılması da bu ihtiyacın sonundaydı.
Artık yeni bir Hürriyet binası yapılması kararlaştırıldı, arsa alındı, temel atıldı.
Temel atma töreninden bitirilişine kadar her aşamasında bulundum, Hacı Bayram-ı Veli’nin dediği gibi, “Taş ü toprak arasında yapılageldim”.

Yaklaşık yirmi yıl boyunca birçok olaya tanıklık yaptık, birçok ziyaretçi kabul ettik, birçok tören yaptık, birçok 1 Mayıs kutladık, aramızdan ayrılanlar oldu, bize yeni katılanlar güç verdiler.
Ebediyete uğurladığımız arkadaşların anıları o binayla birlikte içimizde yaşayacak.
Şimdi, geçen perşembe gününden beri Hürriyet Dünyası’nda yaşamaya/çalışmaya başladık.
Taşınma sohbetleri ile kahve, demli çaylar içiyoruz, kolileri açıyoruz. Taşınma telaşının verdiği yorgunluktan olsa gerek, her koliyi açtığımızda, içinden çıkanları sanki yeni görüyoruz.
Yeni bir güce, 2015 Hürriyet’ine doğru koşuyoruz. Birçok şey değişti, artık herkesin birbirini görebildiği, araya duvarların girmediği daha sıcak bir çalışma ortamı var. Bir o kadar da eski alışkanlıkları zorlayacak bir değişiklik...

Duvarlarımızı Türk resminin büyük ustalarının tablolarıyla, dünya karikatüristlerinin ödüllü yapıtlarıyla bezedik.
Yeni binamıza gelirken, hemen ünlü rölyefimiz karşılayacak sizi, Hürriyet’in ve Türkiye’nin simgesi.

* * *

AMİRAL GEMİSİ’nin seyir defterinden kişisel notlar.
Güzel, mutlu, sağlıklı günlerin Türkiye’sinde hep birlikte yaşamak dileğiyle.
Hoş geldiniz ve hoş bulduk diyorum.

Doğan HIZLAN / HÜRRİYET