AMİRAL GEMİSİ'NİN SEYİR DEFTERİ
Hürriyet'in bir özelliği vardır, içinde çalışırken sıradan bir basın kuruluşu zannedersiniz, dışarıya çıktığınızda ...
Amiral Gemisi’nin seyri
HÜRRİYET’e ne zaman girdin diye sorsanız, evvel zaman
içinde diye yanıtlayabilirim.
İlk çalıştığım binanın Yeni Gazete olduğunu dün
belirtmiştim.
Altın Kitaplar Yayınevi ile Yeni Gazete arasında gidip gelirken,
hemen hemen her gün küçük bir Babıâli turu yapardım.
Hürriyet’in birçok binasında çalıştım.
Önce Cemal Nadir Sokağı’ndaki, ilk Hürriyet’in çıktığı binada.
O binaya ilk kez ilkokulu bitirdiğimde armağan kitabı almak için
girmiştim.
O sokakta kâğıtçılar, matbaacılar, kırtasiyeciler bulunurdu.
Daha sonra Hürriyet Yayınları’nda danışman olarak çalışmaya
başlayınca, Nuruosmaniye ile Cağaloğu’nun kesiştiği köşebaşında,
yayınevi çalışmalarını yaptık, rahmetli Adnan Semih Yazıcıoğlu ile
klasikleri yayınlıyorduk, o bölümü de Selâhattin Hilâv
yönetiyordu.
Yazarlar, çevirmenlerle birlikte güzel günler geçiriyorduk.
Hürriyet Gösteri de çıkmaya başlayınca, çevre daha da
genişledi.
Binaları sırasıyla anımsamıyorum doğrusu... Hürriyet’in karşısında
yüksek bir binanın en üst katında çalıştım.
Sokaklar beni sahip oldukları dükkân zenginlikleriyle
ilgilendirir.
Akşam işten çıkıp bir tiyatroya gideceksem Konyalı’da yerdim
yemeğimi, yeni adıyla Ankara Caddesi’nden aşağıya inerken solda
içkili İstanbul Lokantası vardı.
O zamanlar, gazetelerde yemek servisi olmadığı için, öğlen
buluşmalarına vesile olurdu.
* * *
İLK ofset rotatif, Molla Fenâri’deki binaya kuruldu.
Marinoni marka baskı makinesi hakkında rahmetli Necmi Onur’un
yazısı, Marinoni Teyze başlığını taşıyordu.
Elbet o zamanlar daktilolarla yazıyorduk, bilgisayarlar yeni yeni
gelmişti ama, bilgisayara tam geçiş hep erteleniyordu. Belki de
yeniliğe karşı bir korkuydu bu. En sonunda, Atex marka
bilgisayarlarla çalışmaya başladık. Çünkü yönetim, bir gecede bütün
daktiloları toplamıştı.
Ertesi sabah geldiğinde, kimsenin başka seçeneği yoktu.
Ana binada çalışmaya başladığımda, bütün mekanizmayı daha yakından
tanımıştım.
Hürriyet’in bir özelliği vardır, içinde çalışırken sıradan bir
basın kuruluşu zannedersiniz, dışarıya çıktığınızda, onun
görkemini, etkisini, yaygınlığını fark edersiniz.
Merkez binanın içinde birçok tadilat yapıldı ama bu yetersiz
kaldı.
Matbaa biriminin Halkalı’ya taşınması, orada yeni bir bina
yapılması da bu ihtiyacın sonundaydı.
Artık yeni bir Hürriyet binası yapılması kararlaştırıldı, arsa
alındı, temel atıldı.
Temel atma töreninden bitirilişine kadar her aşamasında bulundum,
Hacı Bayram-ı Veli’nin dediği gibi, “Taş ü toprak arasında
yapılageldim”.
Yaklaşık yirmi yıl boyunca birçok olaya tanıklık yaptık, birçok
ziyaretçi kabul ettik, birçok tören yaptık, birçok 1 Mayıs
kutladık, aramızdan ayrılanlar oldu, bize yeni katılanlar güç
verdiler.
Ebediyete uğurladığımız arkadaşların anıları o binayla birlikte
içimizde yaşayacak.
Şimdi, geçen perşembe gününden beri Hürriyet Dünyası’nda
yaşamaya/çalışmaya başladık.
Taşınma sohbetleri ile kahve, demli çaylar içiyoruz, kolileri
açıyoruz. Taşınma telaşının verdiği yorgunluktan olsa gerek, her
koliyi açtığımızda, içinden çıkanları sanki yeni görüyoruz.
Yeni bir güce, 2015 Hürriyet’ine doğru koşuyoruz. Birçok şey
değişti, artık herkesin birbirini görebildiği, araya duvarların
girmediği daha sıcak bir çalışma ortamı var. Bir o kadar da eski
alışkanlıkları zorlayacak bir değişiklik...
Duvarlarımızı Türk resminin büyük ustalarının tablolarıyla, dünya
karikatüristlerinin ödüllü yapıtlarıyla bezedik.
Yeni binamıza gelirken, hemen ünlü rölyefimiz karşılayacak sizi,
Hürriyet’in ve Türkiye’nin simgesi.
* * *
AMİRAL GEMİSİ’nin seyir defterinden kişisel notlar.
Güzel, mutlu, sağlıklı günlerin Türkiye’sinde hep birlikte yaşamak
dileğiyle.
Hoş geldiniz ve hoş bulduk diyorum.
Doğan HIZLAN / HÜRRİYET