18 Eki 2010 12:01 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:43

ALTIN PORTAKAL'DA "EN İYİ MÜZİK" SKANDALI! ÇALINTI BESTEYE ÖDÜL VERİLDİ!

Antalya'da Kusturica olayından daha büyük bir rezalet yaşandı. Çalıntı besteye Altın Portakal verildi! Rezaleti Murat Bardakçı Habertürk'tekö köşesine taşıdı.

Türkiye, bu seneki gibi kavgalarla, tartışmalarla ve tatsızlıklarla dolu bir Altın Portakal macerasının benzerini daha önce hiç yaşamadı...

Olanları biliyorsunuz... Jüri üyeliğine davet edilen Emir Kusturica geldi, geldiğine pişman ettiler, araya Kültür Bakanı’nın mâlûm açıklaması girdi, Kusturica zehir zenberek bir cevap verdikten sonra dönüp gitti, tartışmalar günlerce devam etti ve bütün bu hır-gürden sonra bu senenin ödülleri nihayet açıklandı.

Ama verilen ödüllerden birinin gerisinde öyle bir tuhaflık, öyle bir garabet ve öyle bir rezalet vardı ki... Bu rezalet, festival yahut yarışma işlerini bizde olduğu gibi el yordamıyla, acemice, eş-dost uğruna ve belli maksatlarla değil, ciddî şekilde ve profesyonel biçimde yapan memleketlerde yaşandığı takdirde Kusturica‘nın adı etrafında çıkan fırtınadan daha çok ses getirir ve kıyametler koparırdı...

Hadise, şu: Altın Portakal jürisi, yönetmenliğini Selim Güneş‘in yaptığı “Kar Beyaz” filminin müziğini bu senenin “en iyi film müziği” seçti ve ödülü de müziklerin bestecisi olduğunu zannettiği Mircan Kaya isimli bir şarkıcıya verdi...

ESERİN GERÇEK SAHİBİ
Ama Kar Beyaz’daki müzikler Mircan Kaya‘ya değil, Türkiye’nin en seçkin viyolonselcilerinden olan Uğur Işık‘a aitti...

Mircan Kaya bundan birkaç ay önce Uğur Işık‘a gitmiş, “Selim Güneş diye yönetmen bir arkadaşım var. Film yapmak için devletten para almış. Müzik olarak benim bazı şarkılarımı kullanmak istiyor ama film müziğinin nasıl yapıldığını bilmiyorum, bana yardımcı olur musunuz?” demiş.

Uğur Işık, Mircan‘ın çıkartacağı bir albüm için okuduğu şarkıları dinlemiş, “Bunların icraları çok ham, film müziği falan olmazlar” demiş. Bazı şarkıları yeniden düzenlemiş, üzerlerine üstüste dört defa viyolonsel kaydı yapmış, İngiliz bir trompetçiye de bir partiyi çaldırmışlar ve asıl iş daha sonra başlamış: Uğur Işık filmin değişik sahnelerinde kullanılması için tam 22 adet beste yapmış, bunların tamamını viyolonsel ile oturup çalmış, Mircan‘ın okuduklarının üzerine yaptığı düzenlemelerden de birkaç saniyelik üç ayrı bölüm almış ve müzikleri filme yerleştirmişler.

Derken, Altın Portakal’ın jürisindeki anlı şanlı sinema, senaryo ve müzik üstadları Uğur Işık‘ın “Kar Beyaz” için yaptığı müziği takdir buyurup “en iyi müzik” ödülüne lâyık görmüşler. Ama emsâline başka hiçbir yerde rastlanamayacak olan tuhaflık işte burada yaşanmış, ödülü Uğur Işık‘a değil, Mircan Kaya‘ya vermişler!

Eeee, Mircan Hanım da koskoca üstadların kendisine bir Altın Portakal ile 30 bin liralık ödül çeki lûtfetmeleri üzerine “Efendim hata yaptınız, müzikler bana değil Uğur’a aittir” demek gibisinden bir kabalık edecek değil ya! Antalya’da yapılan ama Uğur Işık’ın davet bile edilmediği törende sahneye çıkıp heykelciği aldıktan sonra pişkinlik göstererek “Ödül için yapmadım, çok sevdiğim, inandığım bir projeye duygularımı ifade eden en iyi müziği yapmaya çalıştım” demiş. Müziklerin tamamını oracıkta sahiplenmiş ve neyse ki konuşmasının sonunda “Uğur Işık da bana yardım etmişti, ona ve eşine de teşekkür ederim” cümlelerini lûtfetmiş.

Uğur Işık, Türkiye’nin en iyi viyolonselcilerinden biridir, hattâ en başta gelenler arasında sayılır ama kaderinde nedense emeğinden hep başkalarının nemalanması yazılıdır.

JÜRİYE BAK, SÜNGÜYE DAVRAN!
Benzer bir iş, Uğur Işık‘ın başına daha önce de gelmişti. “Sinema Yazarları Derneği” bundan üç sene önce “Cenneti Beklerken” filminin müziğini ödüle lâyık görmüş ve yine Uğur Işık‘a ait olan müziğin ödülünü bu sene Altın Portakal’da yaşanan rezalette olduğu gibi götürüp bir başkasına, Rahman Altın isimli kişiye vermişti!

Ciddiyete bakın ciddiyete!

Ödüle lâyık gördüğü bir filmin müziğinin kime ait olduğunu bile anlamaktan âciz bir jüri, başkasının eserini sanki kendisinin imiş gibi benimseyen bir şarkıcı ve bütün bunların yanında yaptığı her film müziği ödüle lâyık görülen ama eserinin üzerine başkalarının oturmasının üzüntüsünü çeken bir sanatçı!

“Türk sineması” mı demiştiniz? Nerede? Bu mu Türk Sineması?

Böyle bir “sinema” hakikaten varsa, Altın Portakal’ın jürisi tarafından üzerine sürülen bu büyük lekeyi temizleyip namusunu kurtarmak zorundadır.

Murat Bardakçı/Habertürk