06 Ağu 2011 02:10
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:39
ALTERNATİF BİR LİDER OLARAK MI GELDİNİZ? KEMAL BURKAY'IN BU SORUYA CEVABI NE OLDU?
Kürt aydın Kemal Burkay tam 31 yıl sonra geri döndü ve ilk kez Tarafsız Bölge'de Ahmet Hakan'ın konuğu oldu
31 yıl sonra ülkesine geri dönen Kürt aydın, şair, politikacı Kemal Burkay CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın konuğu oldu. Özal döneminden sonra kendisine bir boykot uygulandığını belirten Kemal Burkay, "Görüşlerimiz Özal döneminden sonra medyada yer bulmamaya başladı. Bir boykot uygulandı. Ta ki AK Parti’nin açılım yapmasına kadar. Bu süreçte görüşlerimiz medyada yer bulmaya başladı. Boykot kalktı. Ancak benim görüşlerim bellidir. 50 yıldır siyasi mücadele veriyorum. Benim gelişimi devlet projesi olarak görmek doğru değildir. Büyük bir haksızlıktır" dedi.
İşte Burkay’ın Tarafsız Bölge’de yaptığı gündeme damga vuracak o açıklamaları:
A.H: İstanbul’u nasıl buldunuz?
K.B: İstanbul çok değişmiş tabi hiç gökdelen yoktu birçok gökdelen var şimdi. Ama boğazı boğazlamışlar.
A.H: 31 yıl önce yurtdışına nasıl çıktınız?
K.B: İstanbul’dan İsveç’e çıkmak istedim ancak arkadaşlar uygun görmedi ve Suriye’den dışarı çıkmak zorunda kaldım. Darbenin ayak sesleri geliyordu. Zaten ben dışarı çıktıktan bir süre sonra bizim gruba yönelik operasyon düzenlediler.
A.H: AK Parti’nin adamı mısınız?
K.B: Ben yurda dönmeyi 2 yıl önce düşünmeye başladım. Bu AK Parti’nin açılım politikasıyla gerçekleşti. Benim üzerimdeki medya boykotu kalktı. Eskiden benim görüşlerim medyada yer bulmuyordu. Özal döneminde bir diyalog ortamımız vardı ancak Özal’ın ölümüyle birlikte bu diyalog ortamı kesildi ve bir ambargo başladı.Bu ambargo ta ki AK Parti’nin açılım politikalarına kadar sürdü. Bu politikalarla birlikte bana uygulanan ambargo da kalktı ve görüşlerim medyada yer bulmaya başladı. Ben hükümetin talebiyle gelmiş değilim. Hükümetle bir temasım olmadı ancak Başbakan birkaç isim verdi ve Türkiye dönebileceklerini söyledi. Bu isimlerden biri de bendim. Bu konuşmanın ardından Beşir Atalay beni aradı ve ’dönmeyi düşünür müsün?’ dedi. Ben AK Partili değilim BDP’li de değilim. Beni AK Parti’nin adamı gibi göstermek büyük haksızlık.
Bu kez BDP çevresi daha olgun davrandı. Eskisi gibi ağır suçlamalarda bulunmadılar. Bu ayın 20’si itibariyle Diyarbakır’a gideceğim. Bakanlar beni aradı görüşmek istediklerini söylediler. Benim kompleksim yok. Bu görüşmelerden dolayı beni AK Partili olarak suçlamak doğru değil.
A.H: Sizin Kürt sorununa yaklaşımınızla BDP arasındaki fark nedir?
K.B: Biz önce Türkiye İşçi Partisi’nde siyasi faliyet yürüttük. Sonra Kürdistan Sosyalist Partisi’ni kurduk. Keşke o parti yasallaşabilseydi. Biz onlardan önce vardık. Biz barışçıl çözümü esas alan bir partiydik. PKK ise şiddeti esas alan bir partidir. Bizim hiçbir şiddet eylemimiz olmadı. Başlangıçta baya bir kitleseldik. 1977’de bağımsız olarak Diyarbakır belediyesini kazandık. Sonra Ağrı’da kazandık. Kürt hareketi mücadelesini 60 ve 70’li yıllarda barışçıl yöntemlerle sürdürdü. Eğer darbe olmasaydı bölgedeki birçok belediyeyi kazanacaktık. Baskılar hem Türk hareketini hem Kürt hareketini illagaliteye itti. Uygulanan baskılar Kürt hareketini şiddete yöneltti.
A.H: Siz neden şiddeti seçmediniz?
K.B: Ben silahlı mücadeleye zamansız yönelmenin doğru olmadığını düşünüyordum. Legal olanaklar vardı. Silahlı mücadelenin sonuç vermeyeceğini düşündük. Şimdi haklı olduğumuzu görüyorum. 1984’ten sonraki şiddet toplumu kutuplaştırdı. PKK şiddetle büyüdü biz küçüldük. Sol örgütler de küçüldü. Meydan silah kullananlara kaldı. Toplum bizi unuttu. Sadece silah kullananların sesi duyuldu. Gençler sadece PKK’yı tanıyor. Ama buna rağmen ayakta durmayı başardık. Bu da bir başarıdır.
Bugünkü kazanımlar silahla kazanılmış değildir. Eğer darbe olmasaydı biz birçok belediyeyi kazanacaktık zaten . Yani Kürt hareketi o zaman dan örgütlüydü ve büyük bir kitle desteğimiz vardı. 12 Eylül darbesi sol ve Kürt hareketinin barışçıl yoldan gelişmesini engelledi.
A.H: Siz bir devlet projesiyle mi geldiniz? Alternatif bir lider olarak mı geldiniz?
K.B: Benim bir devlet projesi olmam mümkün değildir. Ben 50 yıldır mücadelenin içindeyim. Ben bir alternatif miyim ona kitleler karar verir. Bence bizim yürüttüğümüz mücadele bir alternatiftir. PKK 30 yıldır silahlı mücadele yürüttü şimdi barış isitiyor. Demekki bizim barışçıl yöntemimiz doğruydu.
A.H: Siz ne istiyorsunuz? Siz bölücü fikirler mi savunuyorsunuz?
K.B: Bence fikirlerim bölücü değil. Biz federasyonu savunuyoruz. Uzun yıllar bizim dışımızda federasyon isteyen olmadı. Federasyon bize göre bölücülük değildir. Dünyada birçok örneği vardır. Almanya, İsveç bir federasyondur. BDP özerklik istiyor yani otonomi istiyor. Biz federasyon istiyoruz. Federasyon daha eşiklikçidir. Dünyada pekçok federal devlet var. Ne özerklik ne federasyon bölünme değildir.
1993 -1994 dönemlerinde zaman zaman Öcalan’la telefonda görüştük. 33 askerin şehit edilmesinin ardından Öcalan’ı aradım ve ’neden yaptınız’ dedim. Bana haberinin olmadığını ancak üslenmek zorunda kaldığını söyledi.
PKK tarafı Habur’u bir zafer havasına soktu. Bu yanlış oldu. Muhalefet ve ordu bu sürece destek vermedi. AK Parti ’de bu süreçte çok hazırlıklı değildi.
A.H: Nasıl bir çözüm?
Bizim çözümden anladığımızla hükümetin anladığı şey çok farklı ben federasyon istiyorum ancak hükümet böyle bir çözümde değil. Ancak çözüm bir süreç işidir. Bu hükümet şu ana kadar gelmiş olanların en olumlusudur. Ancak hükümet pragmatik zorluklarla karşılaştıklarında geri adım atıyorlar. Ben hükümetin teşvik edilmesi taraftarıyım. Sol kesim AK Parti’ye ön yargılı yaklaşıyor. Geçmişi dindar diye olumsuz bakıyorlar. Oysa iktidara bazı uygulamalarında destek olmak gerek
İşte Burkay’ın Tarafsız Bölge’de yaptığı gündeme damga vuracak o açıklamaları:
A.H: İstanbul’u nasıl buldunuz?
K.B: İstanbul çok değişmiş tabi hiç gökdelen yoktu birçok gökdelen var şimdi. Ama boğazı boğazlamışlar.
A.H: 31 yıl önce yurtdışına nasıl çıktınız?
K.B: İstanbul’dan İsveç’e çıkmak istedim ancak arkadaşlar uygun görmedi ve Suriye’den dışarı çıkmak zorunda kaldım. Darbenin ayak sesleri geliyordu. Zaten ben dışarı çıktıktan bir süre sonra bizim gruba yönelik operasyon düzenlediler.
A.H: AK Parti’nin adamı mısınız?
K.B: Ben yurda dönmeyi 2 yıl önce düşünmeye başladım. Bu AK Parti’nin açılım politikasıyla gerçekleşti. Benim üzerimdeki medya boykotu kalktı. Eskiden benim görüşlerim medyada yer bulmuyordu. Özal döneminde bir diyalog ortamımız vardı ancak Özal’ın ölümüyle birlikte bu diyalog ortamı kesildi ve bir ambargo başladı.Bu ambargo ta ki AK Parti’nin açılım politikalarına kadar sürdü. Bu politikalarla birlikte bana uygulanan ambargo da kalktı ve görüşlerim medyada yer bulmaya başladı. Ben hükümetin talebiyle gelmiş değilim. Hükümetle bir temasım olmadı ancak Başbakan birkaç isim verdi ve Türkiye dönebileceklerini söyledi. Bu isimlerden biri de bendim. Bu konuşmanın ardından Beşir Atalay beni aradı ve ’dönmeyi düşünür müsün?’ dedi. Ben AK Partili değilim BDP’li de değilim. Beni AK Parti’nin adamı gibi göstermek büyük haksızlık.
Bu kez BDP çevresi daha olgun davrandı. Eskisi gibi ağır suçlamalarda bulunmadılar. Bu ayın 20’si itibariyle Diyarbakır’a gideceğim. Bakanlar beni aradı görüşmek istediklerini söylediler. Benim kompleksim yok. Bu görüşmelerden dolayı beni AK Partili olarak suçlamak doğru değil.
A.H: Sizin Kürt sorununa yaklaşımınızla BDP arasındaki fark nedir?
K.B: Biz önce Türkiye İşçi Partisi’nde siyasi faliyet yürüttük. Sonra Kürdistan Sosyalist Partisi’ni kurduk. Keşke o parti yasallaşabilseydi. Biz onlardan önce vardık. Biz barışçıl çözümü esas alan bir partiydik. PKK ise şiddeti esas alan bir partidir. Bizim hiçbir şiddet eylemimiz olmadı. Başlangıçta baya bir kitleseldik. 1977’de bağımsız olarak Diyarbakır belediyesini kazandık. Sonra Ağrı’da kazandık. Kürt hareketi mücadelesini 60 ve 70’li yıllarda barışçıl yöntemlerle sürdürdü. Eğer darbe olmasaydı bölgedeki birçok belediyeyi kazanacaktık. Baskılar hem Türk hareketini hem Kürt hareketini illagaliteye itti. Uygulanan baskılar Kürt hareketini şiddete yöneltti.
A.H: Siz neden şiddeti seçmediniz?
K.B: Ben silahlı mücadeleye zamansız yönelmenin doğru olmadığını düşünüyordum. Legal olanaklar vardı. Silahlı mücadelenin sonuç vermeyeceğini düşündük. Şimdi haklı olduğumuzu görüyorum. 1984’ten sonraki şiddet toplumu kutuplaştırdı. PKK şiddetle büyüdü biz küçüldük. Sol örgütler de küçüldü. Meydan silah kullananlara kaldı. Toplum bizi unuttu. Sadece silah kullananların sesi duyuldu. Gençler sadece PKK’yı tanıyor. Ama buna rağmen ayakta durmayı başardık. Bu da bir başarıdır.
Bugünkü kazanımlar silahla kazanılmış değildir. Eğer darbe olmasaydı biz birçok belediyeyi kazanacaktık zaten . Yani Kürt hareketi o zaman dan örgütlüydü ve büyük bir kitle desteğimiz vardı. 12 Eylül darbesi sol ve Kürt hareketinin barışçıl yoldan gelişmesini engelledi.
A.H: Siz bir devlet projesiyle mi geldiniz? Alternatif bir lider olarak mı geldiniz?
K.B: Benim bir devlet projesi olmam mümkün değildir. Ben 50 yıldır mücadelenin içindeyim. Ben bir alternatif miyim ona kitleler karar verir. Bence bizim yürüttüğümüz mücadele bir alternatiftir. PKK 30 yıldır silahlı mücadele yürüttü şimdi barış isitiyor. Demekki bizim barışçıl yöntemimiz doğruydu.
A.H: Siz ne istiyorsunuz? Siz bölücü fikirler mi savunuyorsunuz?
K.B: Bence fikirlerim bölücü değil. Biz federasyonu savunuyoruz. Uzun yıllar bizim dışımızda federasyon isteyen olmadı. Federasyon bize göre bölücülük değildir. Dünyada birçok örneği vardır. Almanya, İsveç bir federasyondur. BDP özerklik istiyor yani otonomi istiyor. Biz federasyon istiyoruz. Federasyon daha eşiklikçidir. Dünyada pekçok federal devlet var. Ne özerklik ne federasyon bölünme değildir.
1993 -1994 dönemlerinde zaman zaman Öcalan’la telefonda görüştük. 33 askerin şehit edilmesinin ardından Öcalan’ı aradım ve ’neden yaptınız’ dedim. Bana haberinin olmadığını ancak üslenmek zorunda kaldığını söyledi.
PKK tarafı Habur’u bir zafer havasına soktu. Bu yanlış oldu. Muhalefet ve ordu bu sürece destek vermedi. AK Parti ’de bu süreçte çok hazırlıklı değildi.
A.H: Nasıl bir çözüm?
Bizim çözümden anladığımızla hükümetin anladığı şey çok farklı ben federasyon istiyorum ancak hükümet böyle bir çözümde değil. Ancak çözüm bir süreç işidir. Bu hükümet şu ana kadar gelmiş olanların en olumlusudur. Ancak hükümet pragmatik zorluklarla karşılaştıklarında geri adım atıyorlar. Ben hükümetin teşvik edilmesi taraftarıyım. Sol kesim AK Parti’ye ön yargılı yaklaşıyor. Geçmişi dindar diye olumsuz bakıyorlar. Oysa iktidara bazı uygulamalarında destek olmak gerek