07 Mayıs 2014 10:32 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:09

Altaylı o davanın sonucunu açıkladı; Ebru Gündeş'e tokat gibi karar!

Cezaevinde olduğu günlerde Zarrab'dan savcıya rüşvet vereceği iddiasıyla para alıp kardeşinin borçlarını kapattığını yazan Altaylı'ya Gündeş'in açtığı davada önemli karar...

Ebru Gündeş'in kendisinden davacı olduğu ancak savcılığın "Kovuşturmaya yer yoktur" kararı verdiği bilgisini paylaşan Habertürk'ten Fatih Altaylı, karar için "Türkiye'de basın özgürlüğü açısından da önemli bir metin olmuş." diyerek mahkemenin dikkat çeken gerekçelerini köşesine taşıdı.

İşte, Altaylı'nın yazısının ilgili bölümü:

Hatırlayacaksınız, bir süre önce şarkıcı Ebru Gündeş beni mahkemeye vermişti.

Herkes de bunu ballandıra ballandıra haber yapmıştı.

Gündeş'in beni dava etmesinin nedeni, hakkında kaleme aldığım "Yeni Türkiye'nin Saygın İşadamı" başlıklı bir yazıydı.

Kocası Reza Zarrab'ın tutuklu olduğu günlerde Ebru Gündeş, "Savcıya rüşvet vereceğim" diyerek kocasından 250 bin dolar istemişti. Ancak bu parayı savcıya rüşvet olarak vereceği falan yoktu. Erkek kardeşinin borçlarını kapatacaktı ve kocasından böyle bir yalanla para sızdırmaya çalışmış, dinlemeye takılmış ve bu nedenle yılbaşı gecesi polise ifade vermişti.

Ben de bu durumu eleştiren bir yazı yazmıştım.

Ebru Gündeş bu yazımla 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili "gizliliği ihlal ettiğim" ve kendisine "hakaret ettiğim" iddiasıyla beni dava etti.

Ben de buradan kendisine "Hadi mahkemede görüşelim" dedim.

Görüştük.

Daha doğrusu görüşmeye bile gerek kalmadı.

Ebru Gündeş'in şikâyetini inceleyen ilgili savcılık, "Kovuşturmaya yer yoktur" kararı verdi.

Savcılığın takipsizlik kararı, Türkiye'de basın özgürlüğü açısından da önemli bir metin olmuş.

Karar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerine atıflar yapıyor.

- AİHM 25.6.1992 Thorgeirson kararı, 8.7.1986 Lingens Avusturya kararı, 23.4.1992 Castells İspanya kararı.

Ve şöyle diyor:

- Basın özgürlüğü, özgürlükçü demokratik toplumun vazgeçilmez temelini oluşturur. Bu kapsamda adli soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili olayların haber verme hakkı çerçevesinde yayın konusu yapılması da basın özgürlüğü içerisinde görülmelidir.

- Soruşturmanın gizliliğinin ihlali ile ilgili olarak AİHM Weber-İsviçre 22.5.1990 davasında bir gazetecinin soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği iddiasıyla mahkûm edilmesinin ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna karar verilmiştir. Kamunun ilgisi olan bir olayda bilgilendirme hakkının olduğu gerekçesiyle, buna müdahalenin demokratik bir toplumda olmadığına karar verilmiştir.

- AİHM'nin Sunday Times İngiltere kararında da mahkeme önündeki konularla ilgili basının bilgi verme görevi, kamuoyunun da bilgi alma hakkı vardır denilmiştir.

Mahkeme bu önemli atıflardan sonra, benim yazımda soruşturmanın gizliliğinin ihlal edildiğine dair bir şey olmadığını da ayrıca kayda geçirmiş.

Yani mahkeme diyor ki: "Burada bir ihlal yok ama ihlal olsa bile eğer ortada kamuoyunun bilgi alma hakkı söz konusu ise ihlal bile demokrasinin gereğidir."

Yani işin özü şu:

Türkiye'de yargı özgürlükçü bir tavır almak istiyorsa elinde kapı gibi bir AİHS ve AİHM kararları manzumesi var.

Anayasa Mahkemesi nasıl özgürlükçü davranıyorsa, diğer mahkemeler de aynı yolu seçebilirler.

Türkiye'nin önünü açabilirler.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız