15 Mar 2011 09:39 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:08

ALTAYLI BAYKAL'A ALDIRDIĞI HAYALİ TEKNEYLE MEHTABA ÇIKMIŞTIR YİNE, GEÇER ZANNETTİM!

Akif Beki ile Fatih Altaylı arasında Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının ardından patlayan polemik sürüyor.Beki bugün hem Taraf'a hem de Altaylı'ya çaktı.

Altaylı ve manşetten yalan rüzgârı

Farfaraya ne hacet! Fatih Altaylı Google'a sorsa kayıtlara geçen sayısız haber ona aslında görevden alınmış olduğunu hatırlatırdı hazret.

Fatih Altaylı, kendisi Sabah’ta ben de Başbakanlık’tayken bir kereye mahsus manşetine müdahale girişiminde bulunduğumu yazdı. O da akim kalmış dediğine göre. Dikkatinizi çekerim, Sabah’ın TMSF’ye geçtiği dönemde vuku buluyor hadise.

Aynı gün Taraf gazetesinden aradılar. Altaylı’nın iddiasını fazla ciddiye almamalarını söyledim. Çünkü gerçeği birebir resmetmiyordu aktardığı diyaloglar. Baykal’a aldırdığı hayali tekneyle mehtaba çıkmıştır yine, geçer zannettim.

Bir de ne göreyim! Pazar günü Taraf’ın tepesinde, müdahale iddiasını doğrularken bulmayayım mı kendimi! Hatta ağzımdan “Manşeti değiştir Fatih” talimatı bile verilmiş. Kendi kendini tekzip eden bir habercilik başarısına imza atmış meğer Taraf. Haberin içerideki devamında tam aksini söylüyorum çünkü.

CNN’den Ayşenur Arslan Taraf’ın haberleri için “Yüzde 90’ı yalan” demişti de esip gürlemişti Ahmet Altan.

‘Yüzde 90’ oranı abartılı bence de. Ama en azından pazar günkü manşeti palavraydı, ondan eminim. İspatı da bizzat manşetin iç sayfadaki devamında verilen bana ait ifadeler. İçeride söylediklerimle manşette bana atfettikleri sözler birbirini tutmuyordu, o kadar basit.

Google şahittir

Fatih Altaylı’nın tartışmayı başlatan yazısı da hayli sorunlu. Mesela, Sabah’ın manşetine müdahale edilmesi üzerine yayın yönetmenliğinden istifa ettiğini söylüyor. “Hayır” dememe alınmış, telaş etmiş dün köşesinde. Farfaraya ne hacet! Google’a sorsa kayıtlara geçen sayısız haberle ona aslında görevden alınmış olduğunu hatırlatırdı hazret.

Daha vahimi, görevden alınana kadar hiçbir müdahale iddiasında bulunmadı Altaylı. Ne zamanki alındı, o zaman müdahaleden söz etmeye, Baykal’ı fişteklemeye, internet sitelerini bana karşı dolduruşa getirmeye başladı. TMSF yönetimiyle ters düştüğü için gönderildi ve bile bile siyasi iradenin üstüne yıktı bu idari tasarrufu.

Halbuki görevden alınmasında en ufak bir dahlimin olmadığını, aksine çok rahatsız olduğumu, kalması için kaç kez çaba gösterdiğimi de ondan iyi kimse bilemezdi. Çünkü bir önceki seferde, odasını toplarken beni arayan ondan başkası değildi.

İyi geçinirdik, ikimiz de işimizi yapardık ve beni yormayan yayın yönetmenlerinin başında gelirdi Altaylı. Şikâyetim yoktu iletişimimizden. O da gayet memnun görünürdü. Adına müdahale denilecek bir diyaloğa hiç ihtiyaç yokken aramızda, neden ve nesine müdahale etmiş olabilirdim ki?

Altaylı’nın Ciner ve TMSF dönemlerinde yaptığı gazeteleri arşivden alıp önünüze koyun, ne demek istediğimi anlarsınız. Sormazlar mı, “O şahane gazetelerin hepsi talimatla mı hazırlandı” diye? Eğer müdahale ürünüyse onlar, “Sen niye izin verdin, niye müdahaleye açtın gazeteni” demezler mi peki? Müdahaleye uğradığın, görevden alınınca mı geldi aklına?

Şecaat arz edeyim derken kendisine de attığı o güzelim manşetlere de haksızlık ettiğinin farkında değil galiba.

Tecahül-ü arif mi?

Başka hiçbir şeyi değilse bile, bilip bilmezlikten gelme işini iyi kıvırıyor bizim mesleğin bir kısım erbabı. Medyamızdaki tecahül-ü arif sanatçılarının gadrine çok uğradım da ordan malum bana.

İki yalan arasında, cereyanda kaldım yine. Ben sustukça onlar uslanmadı; mahcubiyet duyarlar sandım, cüretleri arttı. Ben ses etmedikçe daha da azdılar.

Egolarının emrindeki kalemleriyle yalandan rüzgâr yapıyorlar, şişinmek için. Cümle âleme ayan olan gerçeklerin aksini yazıyorlar yemin billah ederek. Kendilerini sahiden inandırdılarsa uydurdukları yalanlara, mitomaniye girer; yok bilerek ise söz sanatlarından tecahül-ü arife...

Hangisi acaba? Hayretler içindeyim.

Akif Beki/Radikal