Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak için mahkeme kararını açıkladı!
FETÖ'nün medya ayağına yönelik açılan davada gazeteciler Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da arasında olduğu 6 tutuklu sanık hakkında karar çıktı.
26. Ağır Ceza Mahkemesi, gazeteci yazar Ahmet Altan, Prof. Mehmet
Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 17
kişinin yargılandığı '15 Temmuz darbe girişimine iştirak'
iddiasıyla açılan davada sanıkların tahliye taleplerini reddetti.
Davanın bir sonraki duruşması 18 Eylül'de görülecek. Duruşmanın 5.
gününde sanık avukatları savunmalarını yapmış ve müvekillerinin
tahliyelerini istemişti.
Duruşma saat 10:40'ta Altanların avukatı Veysel Ok'un konuşmasıyla
başladı. Veysel Ok, "Savcı müvekkillerin FETÖ'ye süreklilik arz
eden eylemleriyle yardım ettiğini öne sürüyor. Bir algı yaratmaya
çalışıyor. Soruşturmayı başlatan ihbar e-mailini bile iddianameye
koymayı unutan bir savcı söz konusu. Oysa her şey o ihbarla
başladı. Savcılık polisin gönderdiği beş yazı, bir tv programı
dışında hiç delil toplamadan polis fezlekesini iddianame diye
sunmuştur" dedi.
Ok, "Fezlekeye farklı iddianamelerden intihal yoluyla eklenmiş
bölümlerden ibaret bir iddianame bu. Basın Yasası, Anayasa ve
AİHS'den bîhaber polisler savcının önüne söz, yazı, haber dışında
bir delil koymamıştır. Yasaları bilmesi gereken savcı ise polisin
getirdiği söz, yazı, haber dışında herhangi bir delil bulmadan
iddianameyi yazmıştır. Savcı cemaatin terör örgütü niteliği
kazanması tarihini 2016 olarak belirlemiş. Bu tarih iddianameyi tek
başına çürütmektedir. FETÖ terör örgütü niteliğini savcıya göre
2016'da kazandıysa, 2008-2016 arası HTS kayıtlarının iddianamede ne
işi var?" diye konuştu.
Veysel Ok, şunları söyledi:
Sayın Başkan, bu iddianameyle müvekkillerin dünya görüşleri,
fikirleri, ifadeleri yargılanmaktadır. İddianame diye tarif edilen
bu metin hukuka aylırı delillerle güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Kürtlerden, Alevilerden, diğer kesimlerin sorunlarından, askeri
vesayetten haberdar olmak bir haktır.
Bu konularda halkı haberdar eden, görüş sunan müvekkiller
hakkındaki iddianame bu hakkın ihlali üzerine kurulmuştur. Bu
davada AİHM yerleşik kararlarını göz önüne almadan karar verirseniz
Türkiye bir kez daha mahkum olacaktır. AİHM müvekkillerin durumuyla
ilgili olarak hükümete soru sorduğunu bize tebliğ etti. Yani
mahkemenin eli kulağında. Ahmet Altan ve Mehmet Altan da özel
hayatları dışında her şeyiyle görüşlerini en açık şekilde ortaya
koyan insanlardır. Subliminal mesaja dünya güldü. Yerini Türkçe
sözlükte olmayan bir kelime kullanılarak "darbe çağrıştırıcılığı"
tamlaması aldı.
Ahmet Altan Can Erzincan'daki programa kısa süre sonra
yargılanacağı "Balyoz" davası nedeniyle katılmıştır. O davada
beraber yargılandığı Mehmet Baransu'nun tutukluluk hâlini
eleştirmesini suç delili saymıştır. Altan'ın sözlerini burada
açıklamaya çalışmak bile utanç kaynağı benim için; o Türkiye'nin en
açık yazıp konuşan aydınıdır.
Ahmet Altan'ın bahsettiği seçimle iktidar değişimi ihtimali nasıl
olur da darbe çağrıştırıcılığı olarak nitelendirilebilir? Erdoğan'ı
darbeye karşı uyarma ve koruma amaçlı konuşması, sivilleşme çağrısı
nasıl darbecilik sayılır? Savcılık müvekkillerimin ortadaki kötü
olasılığı önlemeye yönelik ikazında suç unsuru bulabilmiştir.
Sanıkların iç dünyasıyla uğraşmak ceza hukukuna aykırıdır. Savcı
müvekkillerin iç dünyasını sorgulayıp olmayan bir niyet sezmiştir.
Basın kanununa göre, basılmış eserlerle ilgili soruşturma 4 ay
içinde başlatılmalıdır. Zaman aşımı süresi burada
gözetilmemiştir.
Taraf 2007-2012 arasında başörtüsü hakkı, Kürt sorunu, LGBT
hakları, askerî vesayetle mücadele konularında ezber bozan bir
gazete. Taraf ve Ahmet Altan her zaman sivil siyasetin yanında,
askerin müdahalesine karşı bir yayın çizgisi sürdürmüştür.
FETÖ Ahmet Altan Taraf'ı yönetirken henüz silahlı bir terör örgütü
olarak bilinmiyordu. Savcının "milat" saydığı 7 Şubat krizinde.
Ahmet Altan be Taraf çok net biçimde Oslo sürecini savunmuş,
cemaati eleştirmiştir.
"Siz hiç Gülenci faaliyeti deşifre eden Gülenci gazete
gördünüz mü?"
Taraf gazetesi TSK içinde Gülenci örgütlenmeden bahseden sürmanşeti
14 Mart 2012'de atmıştır. Darbeden dört yıl önce. Siz hiç Gülenci
bir gazetede Gülenci faaliyeti deşifre eden böyle haberler okudunuz
mu? Siz hiç Fethullah Gülen'in Gülenci gazetelere tekzip
gönderdiğini gördünüz mü? Gülen Taraf'a çok sert tekzipler
göndermiştir.
"Asker atama yetkisi Ahmet Altan'da mıydı?"
Beraat hükmünde ses kayıtları dikkate alınmamıştır. Hâlâ görevde
olan Yargıtay Başsavcısı da bu konuda temyiz dilekçesi yazdı.
Gazeteciler ellerine ulaşan ve doğruluğuna kanaat getirdikleri
darbe planı belgelerini yayınlamakla yükümlü değil midir? Atama
usulünde askerleri atama yetkisi Ahmet Altan'a mı verilmiş?
Altan'ın imzası olmadan general atanamaz hükmü var mı?
Taraf, Erdoğan'ın "devleti çetelerden temizleme" sözü çerçevesinde
Ergenekon soruşturmasını önemli bulmuş ama eleştirmiştir de. Ahmet
Altan Atakürt" yazısından mahkum olmuş bir yazar. Cemaat, Kürt
karşıtı milliyetçi, hattâ yer yer ırkçı bir oluşum. Ahmet Altan'ın
Gezi sırasındaki Taraf yazılarından, yani olmayan yazılarından söz
etmek suç uydurmaktır. İtirafçı tanık Nurettin Veren'in ifadesi
çelişkilerle dolu. İddiasının belgesi olduğunu söylüyor, o
belgeleri gösterebilmiş değil
Ahmet Altan Mehmet Altan telefonları yıllarca dinlendi. O
konuşmaların içeriklerinden tek bir suç unsuru bulunmamıştır. Ahmet
Altan ve Mehmet Altan'ı dinleyen hâkimler FETÖ üyeliğinden
tutuklanmıştır. 5 yıl önceki, 9 yıl önceki üç beş telefon nasıl
olur da üçer kez ağırlaştırılmış müebbet için delil oluşturabilir?
Konuşulan insanlar o dönemde kriminalize olmamış, Ekrem Dumanlı
gibi devletin muteber saydığı, iktidarla yakın ilişkili
kişiler.
Ahmet Altan HTS kayıtındaki Alaattin Kaya ile görüşmesini
gazetedeki köşesinde açıkça anlatmıştır. Gazetecilerin haber
kaynağını açıklamama hakkı Türkiye'nin de kabul ettiği uluslararası
bir normdur. Gazetecilerin bilgisayarından, telefonlarından elde
edilen deliller, HTS kayıtları hukuka aykırıdır, delil olarak kabul
edilemez. AİHM kararları gereği hukuk dışı olan bu deliller
dosyadan çıkarılmalıdır.
"Tahliye ve beraat talep ediyorum"
Dünya tarihinde başka hiç kimse söylemediği sözler üzerinden
darbecilikle suçlanmamıştır. Darbeye teşebbüs suçlaması TCK 312'de
"elverişli vasıta" öngörüyor. Elverişli vasıta söz, yazı, haber
değildir. Her iki müvekkil için de beraat ve tahliye talep
ediyorum.
"AİHS hükümleri burada tersyüz edildi"
Veysel Ok'un ardından Altanların avukatlarından Ferat Çağıl söz
aldı. Ferat Çağıl şunları söyledi:
Bu bir ifade özgürlüğü davası. Onun da ötesine geçerek burada
düşüncelerin yargılandığına tanık oluyoruz. İcra aşamasına geçmeyen
düşünceler, niyetler hukukun değil psikolojinin, psikiyatrinin
alanına girer. Bu iddianamenin iadesi gerekirdi. AİHS hükümleri
burada tersyüz edilmiştir.
Çağdaş hukuk delilden şüpheye gider. Burada zihinlerde suçlu olarak
kodlanan iki müvekkilin aleyhine delil aranmaya başlandı. Sağdan
soldan bir şeyler bulalım, aleyhte delil yaratalım diyerek
hazırlanmış bir iddianame. 6.6.2016 tarihli iddianame FETÖ'nün
darbe girişiminde bulunmasının "açık ve yakın bir tehlike" olduğunu
kayda geçirmiş. Ahmet Altan'ın EMASYA uyarısını, darbeye gidişi
önleme uyarısını nasıl "darbe yanlısı" sayabiliriz, böyle bir
iddianame varken.İrtibat ya da iltisak halinde olmak TCK 2, TCK 20
çerçevesinde suçlama gerekçesi olamaz. Suçun şahsiliği Anayasal bir
kabuldür.
İletişim tespiti sonucunda somut delile ulaşılırsa suç isnatında
bulunulabilir. Bu yok. İletişim tespiti dosyadan çıkarılmalı.
Suçlama konusu program darbeden bir gün önce yapılmış değil,
periyodu gereği darbeden bir gün öncesine denk düşmüş.
Article 19 bilirkişi raporu:
Suçlamalar AİHS'e aykırı
Ferat Çağıl, daha sonra Article 19 adlı uluslararası ifade
özgürlüğü örgütünün Altanlar lehine mahkemeye sunduğu hukukî uzman
görüşünü okudu. Çağıl, rapordan alıntı yaparak suçlamaların AİHS'e
aykırı olduğunu söyledi. Çağıl, raporda "Dava Türkiye'de ifade
özgürlüğünün olup olmadığını ortaya çıkaracaktır" ifadelerinin yer
aldığını belirtti.
Ilıcak'ın avukatı: En olumsuz
kararda alacağı cezayı yattı
Nazlı Ilıcak'ın avukatlarından Nebi Mürsel İnce de müvekkilinin
tahliyesini istediği savunmada şunları söyledi:
"Sanığın suçlanan basın faaliyetlerinin hiçbiri "cebir ve şiddet"
içermemektedir. 43 yıllık gazeteci Nazlı Ilıcak'ın terör suçuyla
yargılanması hukuk düzeni içinde kabul edilemez. Nazlı Ilıcak
hakkındaki iletişim tespitleri bu iddianamede kullanılamaz;
dosyadan çıkartılmalıdır. Nazlı Ilıcak 11 aydır tutuklu. 73
yaşında. Delil zafiyeti dikkate alındığında en olumsuz kararda bile
alacağı cezayı yatmıştır. Darbe suçu ancak kast ile işlenebilir.
Nazlı Ilıcak darbe suçu oluşturabilecek herhangi bir eylemin içinde
değildir."
Mahkeme başkanı: Yaşlı diyorsunuz ama ben bunu kabul
etmiyorum
Öte yandan, avukat Nebi Mürsel İnce, Nazlı Ilıcak'tan "yaşlı kadın
gazeteci" diye söz edince, mahkeme başkanı "Yaşlı diyorsunuz ama
ben bunu kabul etmiyorum" dedi.
Ahmet Altan: Hukuk pornosu
Dünkü duruşmada Ahmet Altan, iddianameye hazırlayan Savcı Can
Tuncay'a ağır eleştiriler yöneltmişti. İddianamedeki suçlamaların
hiçbir kanıta dayanmadığını söyleyen Altan, “Zaten bu savcı hukukun
ırzına geçmeyi öyle bir alışkanlık hâline getirmiş ki bizim
iddianame hukuk pornosuna dönmüş” demişti.
Altan, gözaltına alınma sebebi olan “subliminal darbe mesajı verdi”
iddiası için de “Subliminal mesaj, gerekçesi bütün dünyayı güldürüp
alay konusu olunca hokkabaz topu gibi birden ortadan kayboluyor.
Sanki savcı hiç bunu ileri sürmemiş, sanki biz 12 gün nezarethanede
bu iddiayla tutulmamışız gibi subliminal lafı unutuluyor.
'Subliminal' lafı yerine sahneye 'siz darbeyi biliyordunuz' iddiası
çıkıyor. Savcının saçmalıklar tiyatrosunun yeni aktörü bu” diye
konuşmuştu.
Ahmet Altan, Taraf gazetesinde yayımlanan ‘Balyoz’ haberleri için
“Bugün korkak ve çıkarcı gazetecilerin AKP’ye yaranmaya çalışması
gibi o gün de korkak ve çıkarcı gazeteciler generallere yaranmaya
çalışıyorlardı. Eğer benim yayımladığım Balyoz haberlerinin
benzerlerini daha önce yayımlama cesaretini göstermiş olsalardı bu
ülke böyle bir darbe çöplüğüne dönmezdi” ifadelerini
kullanmıştı.
Altan, “hapishaneden korkacağını bekleyenlere” cevap olarak “Boşuna
beklemeyin. Ben sizin korkutabileceğiniz bir adam değilim. Önümdeki
birkaç yıl için arkamdaki onlarca yılı korkaklık ederek çöpe atacak
biri de değilim” demişti.
Altan, John Fowles’ın “Dünyadaki bütün yargıçlar verdikleri
kararlarla yargılanır” sözünü de hatırlattığı savunmasını
“İnsanları nedensiz yere tutuklayan, yalan dolu iddianamelerle
insanları yargılayan bugünkü adalet sistemine güvenim yok. O
nedenle bir talebim de yok. Vereceğiniz kararın benimle bir ilgisi
olmayacak. Sayın yargıç, nasıl yargılanmak istiyorsanız, hakkınızda
nasıl hüküm verilmesini istiyorsanız, nasıl hatırlanmak
istiyorsanız öyle karar verin” sözleriyle bitirmişti.
Avukatların ifadeleri
Ahmet Altan’ın ardından tutuksuz sanık Tibet Sanlıman’ın savunması
alındı. Daha sonra konuşan Nazlı Ilıcak'ın avukatı Mustafa Özkurt,
"Örgütle bağı olabilecek kişilerin profillerine bakınca benim
müvekkilim bu profile uymamaktadır. Deliller toplandı, delil
karartma imkanı yok. Bu yaştaki bir insanın yurtdışına kaçması söz
konusu değildir" diyerek tahliye istedi.
Sanık Yakup Şimşek’in avukatı müvekkilinin hakkındaki suçlamaları
kabul etmediğini söylerken, “Müvekkilime son yıllarda çalıştığı
Zaman gazetesinde tenzil-i rütbe yapıldı. Nasıl örgüt üyesi
olabilir?” diye sordu ve tutuksuz yargılanma talep etti.
Sanık Şükrü Tuğrul Özşengül’ün avukatı da “Katıldığı TV programları
açısından bakarsanız, hepsi lisanslı faaliyet gösteren
kuruluşlardır. Müvekkilim hakkında örgüt içerisinde hücresel
ilişkileri var deniyor ama bu ilişkiler açıklanmıyor. Darbe gecesi
katıldığı yayında dediklerinin bir kısmı iddianameden çıkarılmış,
bir kısmı manipüle edilmiş. "Müvekkilim iddia edildiği gibi örgütün
üst düzey liderleriyle irtibatlı olsaydı kariyerinin sonunda Bitlis
polis okuluna sürgün edilmezdi. Ben bu salondan terör örgütü üyesi
çıkacağını zannetmiyorum. Biz mahkemeye güveniyoruz. 28 gün
gözaltında kaldı. Sağlık problemleri var. Kaçma ihtimali yok.
Tahliyesini talep ediyoruz” dedi.
Altan kardeşlerin avukatı Ergin Cinmen, “Her iki müvekkilin
sorgularının üzerine bir şey eklemek zor. ‘Gerçek ötesi’ bir
iddianame var aslında. Savcı her türlü hukuki ve fiili
gerçekten uzak bir ‘kopuş’ iddianamesi yazmış. 247 sayfa iddianame,
üç müebbet artı 15 yıl. Kim için? Bir iktisat profesörü,
milyonların okuduğu bir yazar. Bu dava Altan Kardeşler davası
olarak Rosenberglerin, Dreyfus davasının yanına yazılacak. Tüm
dünya Altan Kardeşler davasını biliyor. Bu dava Engizisyon hukukunu
hatırlatıyor. O zamandaki gibi bir ihbarla, Büşra Arpasırtı diye
birinin ihbarıyla başladı bu dava. Dosyada bir de imzasız, Ahmet
Altan'ı mesnetsizce suçlayan ihbar var. Engizisyon'daki gibi suç at
ve masumiyetin ispatını zorla. Bizim iki müvekkilimiz de
tutuklanmadılar, bir yerde tutuldular, tutulmaya da devam
ediyorlar. Bu dosyada hukuken tutuklama olmaz. Engizisyon'daki gibi
gizlilik hâkim. Dosya bize kapatıldı. Ama hazırlık soruşturması
http://sabah.com.tr 'ye sızdırılıyordu. Her ay tutukluluk hâline
itirazımızı http://sabah.com.tr 'den aldığımız haberlere göre
yazdık. Müvekkillerimin televizyondaki uyarıları darbeye karşı bir
ikazdır, darbe çağrışımlı değildir, gidişatı değiştirmek için bir
uyarıdır. Hiçbir YAŞ kararının altında ne Ahmet Altan'ın ne
Mehmet Altan'ın imzası var ama Erdoğan "bunları devlete biz
yerleştirdik" dedi. 6 tutukludan Nazlı Hanım, Ahmet, Mehmet Bey
birbirlerini tanıyorlar, diğer üç kişiyi hiç tanımıyorlar. Diğer
altı sanık ise firari. Bu dava bir kısım çevrenin müvekkillerin
muhalif kimliğini yok etmek için açtığı bir davadan başka bir şey
değildir” ifadelerini kullandı.
Mehmet Altan: Ben Çetin Altan'ın oğluyum
Dünkü duruşmada ifade veren Mehmet Altan, mesleğini soran hâkime
"Üniversite hocasıydım, KHK ile atıldım" demiş, "Rousseau 254 yıl
önce yazdıklarını bugün televizyonda söylese hiç kuşkusuz ‘darbeyi
biliyordu, subliminal mesajları veriyor, darbeye zemin hazırlıyor’
yakıştırması ile göz altına alınırdı. Ardından 3 kez
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle Silivri zindanlarına
atılırdı" ifadelerini kullanmıştı. Mehmet Altan, "Tabi ki FETÖ’cü
bir darbeden haberdar değildim ama hukuk devletinin ne olup
olmadığını gayet iyi biliyorum. 'Demokrasinin katledilişine' alkış
tutmadığım için burada olduğumun bilincindeyim" demişti.
Mehmet Altan, Yeni Şafak yazarı Hüseyin Likoğlu'nun "Şakird
subayların altın vuruşu" yazısını hatırlatarak "27 Haziran günü
Hüseyin Likoğlu’nun yazısında ‘Duyduklarımı yazarsam kıyamet kopar'
diyor. Bunu kimse merak etmiyor” diye konuşmuştu.
Altan, evinde bulunan 1 dolarlarla ilgili olarak da “Bugün olsa
gene evimde o paralar gene dururdu. Ben suçlu değilim, yok etmeyi
yakıştıramadım” demişti.
Özşengül: Babam işkenceci bir polisti
Dün ifade veren isimlerden eski Polis Akademisi Öğretim Görevlisi
Şükrü Tuğrul Özşengül de babasının 12 Eylül döneminde siyasi şubede
görevli olduğunu belirterek "Benim babam işkenceci bir polisti
maalesef. Ama normalde şeker gibi bir insandı, çok severdim. Ama o
sorgu odasına girdiği zaman bambaşka bir insan oluyordu, bir
canavar oluyordu" demişti. Özşengül, insanlara elektrik
verildiğini, Filistin askısı yapıldığını gördüğünü ifade ederken
“Elektrik verilen insanın çıkardığı sesi size tarif edemem. Onlara
nasıl sopa atıldığını biliyordum. Babamla bir kaç kez tartıştım,
'niye yapıyorsun' dedim. Bana, 'oğlum görevim' diyordu" diye
konuşmuştu.
Nazlı Ilıcak tahliye istemişti
Savunması önceki gün sona eren Ilıcak "Ben 2013'e kadar Erdoğan'ı
destekledim. Erdoğan'ın düşmanı değilim ki. Niye darbe isteyeyim.
Onunla geçmişten gelen yol arkadaşlığım var, nasıl böyle bir yorum
yapabilirim. Muhalefete geçmem buna nasıl sebep olabilir?" diye
sormuştu. Ilıcak, ayrıca "Dursun Çiçek'in İrticayla Mücadele Eylem
Planı'nı yazdığım yazdı Balyoz propagandası gibi gösterilmiş. Arada
hiç ilişki yok. Savcıya göre Ergenekon, Balyoz'dan söz etmek
FETÖ'cülük kriteri. Cumhurbaşkanı, Başbakan bunlardan söz edince
bir şey olmuyor" diyerek tahliyesini istemişti.
Gazetecilere yönelik ilk “darbe” davası
Altanlar ve Ilıcak’la birlikte 15 kişinin daha yargılandığı dava
gazetecilerin 15 Temmuz darbe girişimine “iştirak etmekle”
suçlandıkları ilk dava olma niteliği taşıyor.
Aralarında kapatılan Zaman gazetesinin eski yazarları Şahin Alpay,
Mümtazer Türköne ve Ali Bulaç’ın da bulunduğu 30 kişinin yine
“darbeye iştirak” etmekle suçlandığı bir başka davanın ilk
duruşması Eylül ayında görülecek. “Terör örgütü üyeliği”
suçlamasıyla yargılandıkları davada tahliye edildikten sonra
“darbe” suçlamasıyla tekrar gözaltına alınan ve aralarında Atilla
Taş ile Murat Aksoy’un da bulunduğu 13 gazetecinin ilk duruşma
tarihi ise henüz belli olmadı.
Dava kapsamında savcılık, Ahmet ve Mehmet Altan ile Nazlı Ilıcak
hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak”, “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmak” ve “Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya çalışmak” suçlamalarıyla
üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve “Silahlı terör örgütüne üye
olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasıyla da 15 yıla
kadar hapis cezası talep ediyor.
Ahmet Altan hakkında kapatılan Taraf gazetesinin genel yayın
yönetmenliğini yaptığı dönemde çıkan bazı haberler, üç köşe yazısı,
14 Temmuz tarihinde katıldığı bir televizyon programında yaptığı
yorumlar, HTS kayıtları ve tanık ifadeleri gerekçe gösterilirken,
Mehmet Altan hakkında ise iki köşe yazısı, Ahmet Altan ve Nazlı
Ilıcak’la 14 Temmuz’da katıldığı televizyon programı, tanık
ifadeleri, HTS kayıtları ve evinde bulunan altı adet 1 dolar delil
olarak sunuluyor.
İddianamede diğer 13 kişi hakkında darbe suçlamalarına ek olarak
“Terör örgütü yöneticisi olma” veya “Terör örgütü üyeliği”
suçlamaları yöneltilirken Tibet Murat Sanlıman ise “Silahlı terör
örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” ile suçlanıyor.
Davada Altan kardeşler ve Ilıcak’a ek olarak Ekrem Dumanlı,
Emrullah Uslu, Tuncay Opçin, Abdülkerim Balcı, Şemseddin Efe, Osman
Özsoy, Faruk Kardıç, Fevzi Yazıcı, Mehmet Kamış, Şükrü Tuğrul
Özşengül, Yakup Şimşek, Bülent Keneş, Ali Çolak ve Tibet Murat
Sanlıman sanık olarak yargılanıyor.
Altanlar ve Ilıcak’la birlikte Fevzi Yazıcı, Şükrü Tuğrul Özşengül
ve Yakup Şimşek tutuklu olarak yargılanırken Tibet Murat Sanlıman
ise tutuksuz olarak yargılanıyor. Geri kalan 10 kişi hakkında ise
yakalama kararı bulunuyor.
15 yıla kadar hapis talebi
Davada Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkında“Anayasal
düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak”, “Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmak” ve “Türkiye Büyük Millet
Meclisi’ni ortadan kaldırmaya çalışmak” suçlamalarıyla üçer kez
ağırlaştırılmış müebbet ve “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla
birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasıyla da 15 yıla kadar
hapis cezası isteniyor.