ALİ TARAN'IN ESKİ EŞİNDEN AYŞE'YE ACI NOT! DİLERİM KANSER...
Ali Taran'ın 21 yıllık kanser hastası eski eşi Selma Taran'dan Ayşe Özyılmazel'e acı tavsiye..
Ayşe Özyılmazel (32), ’Yetenek Sizsiniz’de jüri üyeliği de yapan reklamcı Ali Taran (59) ile yarın evleniyor.
Nikah ve düğün Ali Taran’ın Bodrum Türkbükü’ndeki villasında yarın yapılacak. Ali Taran, Ayşe Özyılmazel için 14 Haziran’da 21 yıllık eşi, kanser hastası Selma Taran’dan boşanmıştı.
DİLERİM BENİM HASTALIĞIMI GEÇİRMESİN
Bu evliliği öğrenen Selma Taran, şu açıklamayı yaptı; "Ali’ye de Ayşe’ye de mutluluklar diliyorum. Bu duruma oğlumuz Kuzey üzgün ve kırgın. Gelin hanıma bir tavsiyem var; Sakın hasta olmasın. Benim geçirdiğim hastalığı geçirmesin"
Selma Taran bir yıl önce eşi Ali Taran’la ilgili verdiği röportajlarda ’hastalığı boyunca Ali Taran’ın yanında yer aldığını, bu süreçte daha çok aşık olduğunu’ belirtmişti.
İŞTE SELMA TARAN’IN BİR YIL ÖNCE VERDİĞİ RÖPORTAJ
Eşi meme kanseri olan Ali Taran "Selma evde hep el üstünde tutulur. Hastalıktan ötürü değil, hep öyleydi," diyor
ALİ’YE ŞİMDİ DAHA ÇOK ÂŞIĞIM KANSERİN HER AŞAMASINI BENİMLE YAŞADI
Olaylar bazen istediğimiz gibi gelişmez... Kendi akışında süren hayat, zor bir yola atabilir insanı. Hayatın normal akışında üzüldüğümüz şeylerin ’boş’ olduğunu fark eder, acıyla gülümseriz. Ali Taran benimle konuşurken, işte yüzünde böyle bir gülümseme vardı. Ofisinin kapısında duran ’Satılık’ ilanı kalkmamış. Vizyona giren ilk filmi No Ofsayt neredeyse hiç izlenmemiş. Filmle birlikte batan birkaç milyon doların arkasından üzülmek yerine usturuplu bir küfür savurmuş... Ali Taran için bugün mutluluk, en sevdiği, kıymetlisi Selma Taran’ın eski sağlıklı hayatına dönebilmesi... Çok güzel bir kadın Selma Taran. İlacın yan etkisinden konuşmakta zorluk çekerken bile espri yapabilen, peruksuz da çekici olunabileceğini fark ettiren... ’Ben mi daha çok acı çekiyorum, yoksa benimle yaşayanlar mı?’ diyecek kadar etrafındakileri düşünen, güçlü, cesur, canı kadar sevdiği eşi ve oğlunu üzmek istemeyen, özel bir kadın.
Selma Taran
* Kanser kelimesi doktorun ağzından ilk çıktığında çok fena oldum. Sonra yavaş yavaş, ’Bu, Allah’ın bana hediyesi,’ diye bakmaya başladım. Sevdiği kullara hastalık verirmiş. Bir yerde okumuştum. Demek ki seviliyorum diye baktım. Mücadelede bu da çok etkendir ya... Kollanan bir kul olarak düşündüm kendimi.
* İlkgördüğümde de Ali’ye çok âşıktım. Şimdi daha çok âşığım. Kanserin her aşamasını benimle yaşadı. Hastanede yanımda kaldı, karşımdaki yatakta uyudu, dikişlerime kendi elleriyle pansuman yaptı.
* Yüzde 80 gerileme var. Çok güzel haber. Yüzde 20’si kaldı, onu da yeneceğim. Hayat, yaşamak çok güzel.
* Kemoterapiye bu kadar isteyerek giden bir ben varımdır herhalde. Bir an evvel o gün, o saatte yapılsın, bir an önce bitsin, o benim vücuduma girsin, ne yapacaksa yapsın, bitirsin, istiyorum. Benim daha yapacak çok işim var.
Ali Taran
* Buna da sevinilir mi diye düşündüğümüz öyle çok şey oldu ki... Mesela ’Metastasın metastası olmaz,’ diyor doktor... Bu bizi inanılmaz mutlu ediyor.
* ’Sen kanser değil misin? Nasıl iyi olursun?’ şekline gelecek konuşmalar olabiliyor bazen. Yani ’Yengesi bilmem ne olmuş,’ gibi aktarmalara kapalı olmak istedik. Kliniğe gidiyorsunuz, herkes orada kemoterapi alıyor ve bu hastalıktan tedavi görüyor. Eğer görüşecekse Selma, o kişilerle görüşür. Klinikte de gidin bakın, kimse konuşuyor mu? Kimi televizyon izliyor, kimi bulmaca çözüyor, kimi kitap okuyor...
* Filmimin vizyona girip girmediğini bilmiyorum ama bana girdiği aşikâr. Benim sinemayla hiçbir işim yok bundan sonra. Ancak yer gösterici olurum.
- Niye sigara içiyorsunuz?
- S.T: Çok sıkıntılı olduğum zaman sigara içemiyorum ama sigara içebildiğim zaman sağlıklı olduğumu düşünüyorum. Öyle bir şey var. Günde beş tane falan içiyorum yani...
- A.T: ’Ben severek içtiğim için bana zarar vermez sigara,’ diyordun değil mi?
- S.T: Evet, rahatlatıyor. Bu hastalığın en zor safhası kemoterapi. İlaçların yan etkileri çok fazla. Hastalığın kendisinin bir şeyi yok. Teşhis konulduğu zaman son derece sağlıklı bir insandım. Teknede yaşıyorduk... Bir gün muayeneye girdim. Bu kadar sağlıklıyken bir anda kanser hastası olduğumu öğrenince, şok geçirdik tabii ikimiz de.
- A.T: Onkoloğumuz Selma’ya, ’Siz en güzel iki hastamdan birisiniz, ama öbür güzel olan hastamı kocası, kanser oldu diye terk etti,’ dedi.
- S.T: Böyle şeyler çok yaşanıyormuş. İlk gördüğümde Ali’ye çok âşıktım. Şimdi daha çok âşığım. Benimle kanserin her aşamasını yaşadı. Hastanede, karşımdaki yatakta uyudu, dikişlerime kendi elleriyle pansuman yaptı. Birlikte kuşları besledik pencereden...
O KADAR ÇOK ŞEYE SEVİNİYORUZ Kİ
- Ne zaman öğrendiniz memenizin alınması gerektiğini?
- S.T: Geçen sene meme kanseri teşhisi kondu. Ameliyatlar yapıldı... Aradan bir sene geçti, oğlumuz Kuzey, Amerika’da üniversitede okuyor. Oraya gittik, evini yerleştirdik. Döndüm. Estetik cerrahiyle yeniden göğsü şekillendirelim diye düşünüyorduk. Tahlil sonuçlarında karaciğere metastas yaptığı çıktı. Dört agresif kist var. Agresif kist doktorların sevdiği bir kist çünkü daha çabuk cevap veriyormuş. Ekim ayında tekrar terapiye başladık. Yarısına geldik ve yüzde 80 gerileme var. Çok güzel bir haber bu. Yüzde 20’si kaldı. Onu da yeneceğim... Kesinlikle hayat, yaşamak çok güzel.
Ne kadar güzel gülüyorsunuz, ne kadar cesaretle anlatıyorsunuz...
- S.T: Ali, meme kanseriye ilgili bir film yapmayı planlıyor. Çünkü o kadar çok şey yaşadı ki benimle. Bunu yenmek için hayatın düzenini değiştirip, tamamen kendinize yönelip, bir an evvel iyileşeyim derken, depresyona girdiğiniz anlar da oluyor. Ağlama krizleri vs... Hastalığın başından beri hep düşünüyordum; ben mi daha çok acı çekiyorum, yoksa benimle yaşayanlar mı? Onları çok yıpratmak istemediğim için güçlü durmaya özen gösteriyorum.
- A.T: İnsan ister istemez her yaşadığından bir şey öğreniyor. (Buna da sevinilir mi?’ diye düşündüğümüz o kadar çok şey oldu ki... Hastalık, hâlâ meme kanseri olarak karaciğerde seyrediyor. ’Buradan başka bir yere gidecek mi?’ diye sorduğumuz zaman doktor diyor ki, ’Metastazın metastazı olmaz.’ Gerçek sevinci burada görüyorsun. Mesela kemiğe sıçramamış haberini inanılmaz bir coşku ve sevinçle karşılıyoruz. Doktor ’Ben 20 yıldır bu işi yapıyorum, böyle bir geri dönüş görmedim bugüne kadar,’ deyince o kadar sevindik ki, ertesi sabah Selma hareket edemez, konuşamaz durumda kalktı yataktan. Hemen acile kaldırdık. Hastalarda böyle hızlı iyileşme durumu olduğu zaman psikolojik çöküntü başlıyormuş. Ama ona da seviniyorsunuz. Çünkü fiziksel bir şey yokmuş. Psikolojikmiş! Normal hayatta üzüldüklerimiz, sevindiklerimiz ne kadar saçmaymış diyor insan...