Ali Sirmen'den Cumhuriyet'in yeni yönetimini eleştirenlere: Bunun neresi 'Saray Darbesi'
Cumhuriyet Vakfı'nın yeni yönetim kurulunda başkanvekiliğine seçilen gazeteci Ali Sirmen, gazetenin yönetiminin değişmesini ve ard arda gelen istifa açıklamalarını değerlendirdi.
Cumhuriyet gazetesinin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı’nda
yönetim değişikliğinin ardından gazetedeki istifalar ve görevden
almalar sürüyor. Gazetenin yazarı ve vakıf yöneticilerinden Ali
Sirmen yeni yönetimi eleştirenlere tepkili. "Sosyal medyada
Cumhuriyet Vakfı’nda aralarında benim de yer aldığım yeni yönetimin
oluşması olayını, belli bir Saray’a gönderme yaparak, 'Saray
Darbesi' olarak nitelemesi üzerine bu yazıyı yazmak zorunlu oldu"
diyen Sirmen, süreci anlatarak, "Bunun neresi 'Saray Darbesi!?"
diye sordu.
Sirmen'in "Saray Darbesi!" başlığıyla yayımlanan
yazısı şöyle:
Cumhuriyet Vakfı’nın 7 Eylül 2018 tarihli toplantısında, yapılan
seçimlerle işbaşında olan yönetim, azınlığa düştü. 7 Eylül
toplantısı İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, Cumhuriyet
Vakfı’nın 18.02.2014 tarihinde yaptığı seçimleri yok saydığı
hükmünün Yargıtay 8. Dairesi tarafından onaylanan kararı gereğince
yapıldı ve seçimleri kaybeden yönetim istifa etti, yerine tümü eski
Vakıf ve Cumhuriyet mensuplarının arasından yeni bir yönetim kurulu
seçildi.
Kısacası, Cumhuriyet Vakfı’nın mahkemelik olan 18.02.2014 tarihli
toplantısında, işbaşına gelen yönetimin seçiminde, Vakıf
üyelerinden Alev Coşkun tarafından açılan davada hukuka aykırılık
görülmesi üzerine, yargı kararı gereği zorunlu olarak yapılan
toplantı görev değişikliği ile sonuçlanmıştır.
Özetle söz konusu olan Vakıf’ta bir nöbet değişimidir.
Yargı kararıyla yapılan zorunlu toplantıda görevden ayrılan Vakıf
ve Cumhuriyet yöneticilerinin bir bölümü, görev süreleri içinde
zulme uğramış, aslında istisnai hallerde uygulanacak bir tedbir
olması gereken tutuklama kurumunun kötü kullanımıyla infaz
edilerek, mağdur olmuşlar, zulme maruz kalmışlardı.
***
Her benzer durumdaki olay karşısında olduğu gibi, bu kez de onlar,
hem demokrat kamuoyunun hem de istinasız, bütün Cumhuriyet
çalışanları ve okurlarının desteğini yanlarında bulmuşlar,
çıktıkları zaman da zulüm günlerindeki onurlu direnişleri
dolayısıyla hak ettikleri saygı ile kucaklanmışlardı.
Cumhuriyet Vakfı’nın 18.02.2014 tarihli toplantısındaki hukuka
aykırılığa karşı açılmış olan hukuk davası ile Cumhuriyet
mensuplarının tutukluluk yoluyla infaz edildikleri ceza davası
arasında hiçbir bağlantı olmadığını belirtmek gerek. Ayrıca,
arkadaşlarımıza ceza davasında yüklenmek istenen ithamlara, haksız
ve mesnetsiz Fethullahçı suçlamalarına karşı her zaman bütün
olanaklarımla köşemde yazı yazarak, kimi duruşmalarda hazır
bulunarak ve daha başka demokratik yöntemlerle karşı çıkan, bu
zulme arka çıkan, destek veren veya onu haklı gösterme anlamını
taşıyacak bir davranışta bulunan kişilere karşı duran biri olarak,
onur sahibi hiç kimsenin hakkımda bir iddiada bulunmasının, izan
sahibi hiçbir Allah’ın kulunun da bu tür bir çirkef atmaya itibar
etmesinin mümkün olmadığını çok iyi biliyorum.
Ama, Uğur Mumcu’nun deyimiyle “liboş” takımından birinin sosyal
medyada Cumhuriyet Vakfı’nda aralarında benim de yer aldığım yeni
yönetimin oluşması olayını, belli bir Saray’a gönderme yaparak,
“Saray Darbesi” olarak nitelemesi üzerine bu yazıyı yazmak zorunlu
oldu.
Bu vesileyle, bir noktayı da belirtmek isterim. Bu değişiklik
üzerine, Cumhuriyet’ten ayrılan arkadaşların gerekçelerine
katılmadım, ama bu, bir kısmını eskiden bildiğim, bir kısmını yeni
tanıdığım arkadaşlarımın, yetkinliklerine, gazeteciliklerine,
çabalarına, kalemlerine, kişiliklerine duyduğum saygıyı
azaltmadı.
Kadim dostum, yıllarca birlikte demokrasi mücadelesi verdiğimiz
Orhan Erinç, kendilerini eskiden beri tanıdığım, yazılarını keyifle
okuduğum, Hakan Kara, Güray Öz, Cumhuriyet’te çalıştığı kısa süre
bir kişilik değil, bir servislik çaba ile tek başına bir gazeteye
bedel performans göstermiş olan Çiğdem Toker, bir konuşmamızda
“Allah aşkına bunca zamandır siz neredeydiniz” diye sormaktan
kendimi alamadığım Tayfun Atay’ın Cumhuriyet’teki yazılarını
arayacağımı, duygu ve sevgi dolu veda yazısını içim titreyerek
okuduğum saygın meslektaşım Murat Sabuncu’yu da her zaman sevgiyle
anacağımı da belirtmek isterim.
***
İlhan Selçuk “Eğer Cumhuriyet başarı kazanmak istiyorsa, ülkenin
bütünaydın potansiyeline kapılarını açmak zorundadır” derdi hep.
Ama “İlhan Abi” bunu söylerken, Cumhuriyet ve aydınlanma devrimi
ile ve Mustafa Kemal ile hesaplaşmayı amaç edinmiş olanların
Cumhuriyet’i kürsü olarak kullanmalarını kastetmiyordu
kuşkusuz.
Benim de eski yönetime bu konuda duyarlı olmaması yüzünden
eleştirilerim vardı. Bunları yazmam da engellenmedi. Son olarak,
binlerce mazlumun tetikçisi Ergenekon ve Balyoz davalarının yalan
belge sunucusu, hukuk ve bağımsız yargı düşmanı Taraf’ın kurucusu
ve Genel Yayın Müdürü Ahmet Altan’ın “Kitap Eki”nde çıkan “Şatodaki
çiçek” yazısı dolayısıyla, 18 Ağustos günü bu köşede yine bu
konudaki özensizliği eleştirmiştim.
Bu eleştirilerim, Vakıf’taki yönetim değişikliğini neden iyi
karşıladığımı ve yeni yönetimde görev aldığımı anlatmaya yeter.
Bunun neresi “Saray Darbesi!”?