"ALİ KARACAN KARDEŞİME... " REHA MUHTAR'DAN KAYYUM MESAJI!
Milliyet yazarı Mehmet Tezkan'ın dün yazdığı yazıdan sonra Karacan Grubu İle Demirören Grubu arasındaki anlaşmazlığı bugünde Reha Muhtar yazdı.
ALİ KARACAN KARDEŞİME... KAYYUM YÖNETİMİNDE GAZETE ÇIKARMAK...
Kenan (Erçetingöz) dostum bir gün beni telefonla aradı...
Haberleri bıraktığım, SABAH gazetesinde köşe, SHOW’a da “Pişti” yaptığım günlerdi...
“Ali Karacan seninle görüşmek istiyor Reha” dedi, “Radyoları için günlük bir program yapmak istiyor seninle...”
Aslında radyo benim yaşamımın gizli kalmış en büyük fantazilerinden biriydi...
Ne ki kimse gün ışığına çıkartamamıştı bu fantaziyi...
Onca televizyonculuk hayatından sonra, herkes bu adamı radyoda tatmin edemeyiz duygusuyla, kimse radyo için yanıma yaklaşmayı düşünmezdi...
Ali Karacan adını duyunca, “neden olmasın” demiştim, “Dedesinin ve babasının gazetesi Milliyet benim gazeteciliği öğrendiğim ve yetiştiğim gazete... Radyosuna da ben bir şeyler yaparım...”
Bir öğle yemeğinde buluştuk...
Uzun uzun sohbet ettik...
İkimiz de istekli olmamıza rağmen, sanırım radyo gelirleriyle televizyon gelirleri arasındaki uçurumdan, ortak bir nokta bulamadık...
O günden beri zaman zaman görürdüm, selamlaşır, konuşurduk...
Vatan ile Milliyet’i bir sabah aniden, Demirören Grubu’yla birlikte aldığını duyduğumda çok sevindim...
Gazete patronu bir ailenin çocuğuydu ve dedesinin babasının gazetesinde hisse sahibi olması, gurur vericiydi...
Demirören Ailesi‘ni bütünüyle tanıyordum zaten...
Ekonomik olarak son yıllarda çok güçlü hale gelmişlerdi...
Aile 50 yıldır bu piyasada sağlam bir aile olarak bilinirdi ve son yıllarda gerçekten büyük adımlarla büyüyorlardı...
Ne güzel dedim...
İyi bir sinerjiyle Vatan ve Milliyet büyük atılımlar yapar, iyice büyür...
Ne ki bazen hayat isteneni vermez...
Bir süre sonra Demirören Grubu’yla Karacan arasında anlaşmazlık başgösterdi...
İşin doğrusu hiç oralı olmadım...
Demirören Grubu’nun ekonomik gücünü biliyordum ve bu gazeteleri çıkarma konusundaki kararlılığından da emindim...
Hatta daha fazlasını istediklerinin de farkındaydım...
Medyaya uzun düşünmüş ve zor girmişlerdi, ancak çıkmayı akıllarından bile geçirmiyorlardı...
Spekülasylonlar çıkınca şöyle yazdım:
“Merak etmeyin, bize ve bu gazetelere hiçbir şey olmaz... Hiçbir şey olmayacak...”
Sonunda mahkeme yönetim anlaşmazlığından dolayı “kayyum” atadı Vatan’ın ve Milliyet’in yönetimine...
Kayyum dediğiniz kişi mahkemenin atadığı uzman kişi...
Sokaktan seçilip getirilmiyor...
Belli bir bilgi birikimi, uzmanlık ve işbilirlik gerektiriyor...
Mahkeme de öyle kişileri saptadı...
Kayyum’lar gazetelerde hiçbir şeyi değiştirmediler...
Gayet normal gidiyor işler...
Ancak burada çalışan bir gazeteci olarak benim kafamı bir şey meşgul ediyor...
Kayyum atanmasını isteyen hissedarlardan Ali Karacan kardeşim...
Dedesi ve babası gazete çıkarmış Ali Karacan bilir ki, gazeteler için mesele sadece bugünü kurtarmak değil, geleceğe yatırım yapmak, genişlemek, büyümek, atılım yapmak ve kaygan zeminin üzerinde kurulu basın piyasasında güçlenerek bayrağı zirveye dikmektir...
Gazete sermayedarının gücü, gazeteyi diğer gazetelerle amansız rekabette, avantajlı kılar, zirveye emin adımlarla gitmesini sağlar...
Kayyum profesyoneldir ve yanlış karar alınmamasına, doğru yönetilmesine çalışır...
Fakat atılım yapmak, gazetelere yeni hedefler koymak, kayyumun ekenomik olarak gücünü aşar, görev sınırlarını dışına taşar...
Ali Karacan kardeşim dedesinin ve babasının gazetesinin büyümesini istiyorsa, VATAN’la birlikte büyük hedeflere ulaşmasını gerçekten arzuluyorsa, gazeteleri büyük vizyonlara taşıyacak sermaye gücüyle birlikte hareket etmesini sağlamalı...
O zaman kendisine müteşekkir olacak hem gazeteler, hem de gazetelerde çalışan gazeteciler...
Bu yazı hissedar düzeyindeki kişilere, akıl verme yazısı değil...
Sınırlarımın ötesine taşmak anlamına gelecek böyle bir misyonum yok...
Misyonum bu gazetelerin, topallamadan sermaye güçleriyle birlikte diğer gazetelerle aynı koşullarda yarışa başlamaları...
Demirören Grubu’nun gazeteler için yapmayı tasarladığı büyük yatırımlar var...
Bunlar Vatan’la Milliyet’in diğer gazetelerle güçlü bir rekabete girmesi için şart...
Karacan kardeşimin, “kayyumla idare ettirerek” dedesinin ve babasının kurduğu gazetelerin günü idare etmelerine imkan vereceğini hiç sanmam...
Okuyuculara benden bir söz:
Kayyumların yönetimde olduğu bu dönemde, beni atmazlarsa, hiçbir şekilde yazdığım Vatan gazetesini bırakmayacağım...
Gerçek sahiplerine teslim edilene kadar, bu gazetede elim nereye giderse yazmaya devam edeceğim...
İbo’ya söylemediğim gerçek bu...
Spor sayfası da dahil elimin gittiği her yerde olacağım, benden istenen her yerde bulunacağım bu sürede...
Vatan ve Milliyet yok olmayacak, büyüyecek...
Bir gün gidersem sahiplerine emaneti düzgün teslim ettikten sonra gideceğim...
Reha Muhtar/Vatan