09 Tem 2015 23:45
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:43
Ali Bulaç'tan bomba iddia! 'Zaman'dan ayrıl, 3 katını verelim' dediler
Zaman yazarı Ali Bulaç, 17-25 Aralık sürecinde Zaman gazetesini bırakması için kendisine yüklü miktarda maaş teklif edildiğini açıkladı.
Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, "17-25 Aralık sürecinde Zaman gazetesini bırakması için kendisine yüklü miktarda maaş teklif edildiğini" öne sürdü. Bulaç, "Gazeteden ayrıl, oradan ne alıyorsan iki üç katını verelim, otur evinde kitap yaz." denildiğini iddia etti.
Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç, tartışma konusu olan "Devlete çalışan İslamcı ajanlar" açıklamasına gelen tepkiler hakkında konuştu.17-25 Aralık sürecinde Gülen cemaatine yönelik suçlamaların "haksızlık olduğunu" savunan Ali Bulaç, "Bu süreç başlayınca diğer bazı arkadaşlar gibi bırakıp gitmem vefasızlık olurdu" sözleriyle de Hüseyin Gülerce'yi isim vermeden eleştirdi.
Rotahaber'den Eşref Aydoğmuş'un sorularını yanıtlayan (9 Temmuz 2015) Bulaç'ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
"Neden devletin İslamcısı olmadım" başlıklı bir yazı kaleme aldınız. Birkaç gündür epey gündemde. Bu İslamcılar kimler, neredeler, amaçları tam olarak ne, detaylandırabilir misiniz?
Türkiye'de 1970'lerden sonra yükselen bir İslami hareket vardı. Büyük bir enerji biriktirdi. Hem Türkiye'nin hem de Orta Doğu'nun dönüşümünü İslami yönde değiştirebilecek potansiyele sahip iken devlet bunun içine girip, varlığını bunu varlığını devam ettirecek bir araç olarak kullandı. İslami hareketler özü itibariyle sivil hareketlerdir. Devletle eşgüdüm çalıştıkları için enerjilerini ve güvenlerini kaybettiler. Entelektüelleri devlet memuru oldu. Halbuki entelektüellerin, aydınların ve alimlerin sivil kalması, muhalif olması ve eleştirel hareket etmesi lazım. Cemaatler de özerk olmalı. Türkiye'de 21.yy'dan itibaren devlet hem Müslüman entelektüelleri devşirdi, devlet memuru yaptı, hem de cemaatleri kamuya bağladı. Bunu da iş tuttuğu 'devletin islamcıları' aracılığıyla yaptı.
Saadettin Tantan yazınız üzerine Yeni Zemin dergisini işaret etti ve sizin bahsettiğiniz kişilerin bu dergideki arkadaşlarınız olduğunu iddia etti?
Hayır, bu çok hatalı ve yanlış bir şey. Saadettin Tantan'ın yıllardan beri Yeni Zemin Dergisi'ne karşı bir alerjisi var. Hep bunu gündeme getirir. Saadettin Tantan'ın ya bilgileri yanlış ya da özel bir sebepten dolayı fırsatını buldukça Yeni Zemin dergisini karalamaya çalışıyor.
Yazınızda bahsettiğiniz "Devletin İslamcıları"ndan bugün devletin üst kademesinde olanlar var mı?
Elbette var. Ama ben o konuda isim veremem. Kamuoyu, feraset basiret sahibi insanlar, İslami akım ve cemaatleri dönüştürmede kimlerin rol oynadığını, nasıl bir değişim yaşandığını kendileri zaten bilir, bilmeli.
1970'lerde 'devletin İslamcısı' olmanız için teklif geldiğini söylediniz. Peki bugün bu süreçte de özellikle '17-25 Aralık'tan sonra yine devlet güdümlü teklifler aldınız mı? Baskı altında kaldınız mı?
17-25 Aralık sürecinde bana gazeteden ayrılmam için çok baskılar yapıldı. Hatta '3 aylığına bile ayrılsan yeter, oradan mutlaka ayrıl' diye teklifler geldi. "Gazeteden ayrıl, oradan ne alıyorsan iki üç katını verelim, otur evinde kitap yaz." dediler. Bana 17-25 Aralık sürecinden evvel herhangi sıradan bir teklif gelseydi, ben başka bir gazeteye geçerdim. Ben bir gazeteciyim. Cumhuriyet'te de yazarım Yeni Şafak'ta da yazarım. Fakat 17-25 Aralık süreci başladıktan sonra yerimi bırakmam bana ahlaki gelmedi. Çünkü o zaman ben bu cemaati suçlu buluyor pozisyonuna düşerdim. Ki ben bu cemaate isnad edilen suçlamaların haksızca olduğunu düşünüyorum. Öte yandan ben bu gazetenin kurucularındanım. Bu süreç başlayınca diğer bazı arkadaşlar gibi bırakıp gitmem vefasızlık olurdu."
Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç, tartışma konusu olan "Devlete çalışan İslamcı ajanlar" açıklamasına gelen tepkiler hakkında konuştu.17-25 Aralık sürecinde Gülen cemaatine yönelik suçlamaların "haksızlık olduğunu" savunan Ali Bulaç, "Bu süreç başlayınca diğer bazı arkadaşlar gibi bırakıp gitmem vefasızlık olurdu" sözleriyle de Hüseyin Gülerce'yi isim vermeden eleştirdi.
Rotahaber'den Eşref Aydoğmuş'un sorularını yanıtlayan (9 Temmuz 2015) Bulaç'ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
"Neden devletin İslamcısı olmadım" başlıklı bir yazı kaleme aldınız. Birkaç gündür epey gündemde. Bu İslamcılar kimler, neredeler, amaçları tam olarak ne, detaylandırabilir misiniz?
Türkiye'de 1970'lerden sonra yükselen bir İslami hareket vardı. Büyük bir enerji biriktirdi. Hem Türkiye'nin hem de Orta Doğu'nun dönüşümünü İslami yönde değiştirebilecek potansiyele sahip iken devlet bunun içine girip, varlığını bunu varlığını devam ettirecek bir araç olarak kullandı. İslami hareketler özü itibariyle sivil hareketlerdir. Devletle eşgüdüm çalıştıkları için enerjilerini ve güvenlerini kaybettiler. Entelektüelleri devlet memuru oldu. Halbuki entelektüellerin, aydınların ve alimlerin sivil kalması, muhalif olması ve eleştirel hareket etmesi lazım. Cemaatler de özerk olmalı. Türkiye'de 21.yy'dan itibaren devlet hem Müslüman entelektüelleri devşirdi, devlet memuru yaptı, hem de cemaatleri kamuya bağladı. Bunu da iş tuttuğu 'devletin islamcıları' aracılığıyla yaptı.
Saadettin Tantan yazınız üzerine Yeni Zemin dergisini işaret etti ve sizin bahsettiğiniz kişilerin bu dergideki arkadaşlarınız olduğunu iddia etti?
Hayır, bu çok hatalı ve yanlış bir şey. Saadettin Tantan'ın yıllardan beri Yeni Zemin Dergisi'ne karşı bir alerjisi var. Hep bunu gündeme getirir. Saadettin Tantan'ın ya bilgileri yanlış ya da özel bir sebepten dolayı fırsatını buldukça Yeni Zemin dergisini karalamaya çalışıyor.
Yazınızda bahsettiğiniz "Devletin İslamcıları"ndan bugün devletin üst kademesinde olanlar var mı?
Elbette var. Ama ben o konuda isim veremem. Kamuoyu, feraset basiret sahibi insanlar, İslami akım ve cemaatleri dönüştürmede kimlerin rol oynadığını, nasıl bir değişim yaşandığını kendileri zaten bilir, bilmeli.
1970'lerde 'devletin İslamcısı' olmanız için teklif geldiğini söylediniz. Peki bugün bu süreçte de özellikle '17-25 Aralık'tan sonra yine devlet güdümlü teklifler aldınız mı? Baskı altında kaldınız mı?
17-25 Aralık sürecinde bana gazeteden ayrılmam için çok baskılar yapıldı. Hatta '3 aylığına bile ayrılsan yeter, oradan mutlaka ayrıl' diye teklifler geldi. "Gazeteden ayrıl, oradan ne alıyorsan iki üç katını verelim, otur evinde kitap yaz." dediler. Bana 17-25 Aralık sürecinden evvel herhangi sıradan bir teklif gelseydi, ben başka bir gazeteye geçerdim. Ben bir gazeteciyim. Cumhuriyet'te de yazarım Yeni Şafak'ta da yazarım. Fakat 17-25 Aralık süreci başladıktan sonra yerimi bırakmam bana ahlaki gelmedi. Çünkü o zaman ben bu cemaati suçlu buluyor pozisyonuna düşerdim. Ki ben bu cemaate isnad edilen suçlamaların haksızca olduğunu düşünüyorum. Öte yandan ben bu gazetenin kurucularındanım. Bu süreç başlayınca diğer bazı arkadaşlar gibi bırakıp gitmem vefasızlık olurdu."