ALEX, AYKUT KOCAMAN'DAN AZİZ YILDIRIM'A KADAR HERKESİ BOMBALADI
Fenerbahçe'de sözleşmesi feshedilen Alex de Souza, yaşanan süreç ile ilgili bir basın toplantısı yaptı..
Marriott Otel Asia'da düzenlenen basın toplantısı öncesinde
çevik kuvvet tedbir amaçlı güvenlik önlemleri aldı. Bu arada az
sayıada Fenerbahçe taraftarı otel önünde toplandı. Türkiye'de son
kez basının karşısına çıkan Alex de Souza, Cuma günü Brezilya'ya
dönecek.
İŞTE ALEX DE SOUZA'NIN AÇIKLAMALARI:
Her şeyden önce geldiğiniz için teşekkürler. Sizlerle geçirdiğim
süre için teşekkürler. Bana olan davranışları nedeniyle taraftara
da teşekkürler. Pazartesi günü sözleşmemi feshedince taraftarın
gösterdiği tepkiden dolayı çok mutlu oldum. 35 yaşına bastım.
Çocukken bile bu hafta ağladığım kadar ağlamamışımdır. Bana destek
olan Samet Güzel'e çok teşekkür ediyorum. Geçen hafta havaalanından
bugünki istifasına kadar çok zor bir süreç geçirdiğini biliyorum.
Ben onu imza almak isteyen bir çocuk olarak tanıdım. O da kolay
günler geçirmedi.
Toplantı öncesinde de yapıp yapmamak konusunda çok düşündüm ama
bugünü seçtim. Önemli olan takımdır. Takımın 2 önemli maçı
atlatmasını bekledim. Kulübün ne söyleyecekleri de beni
ilgilendirmiyor.
GÖNDERİLME SÜRECİNE AÇIKLIK GETİRDİ
Fenerbahçe'ye katkılı olduğumu düşünüyorum. Şimdi buraya nasıl
geldik onu anlatacağım. Bu olanların 5 ayağı var: Kendim, Aykut
Kocaman, Ali Yıldırım, Başkan ve basın. Başınıza bir şeyler
geliyorsa bunun içinde sizin de sorunlarınız vardır. Ben kendi
hatalarımında olduğunu biliyorum. En büyük hatam kulübü bazı
anlarda yaralamış olmam. Twitter'ı yanlış bir şekilde kullandım.
Bazı insanlara mesaj ve SMS'ler gönderdim. Atmasam daha iyiydi.
Mesjın içinde bir hata yoktu ama keşke göndermeseydim daha iyi
olurdu.
MAYIS AYINA KADAR PARAMI ALMASINI
BİLİRDİM
Para için oynuyor gibi sözlere mağruz kaldım. Ben primlerin eşit
dağıtılmasını istiyordum. Eğer para düşkünü biri olsaydım, bana
yapılan ayrı çalış önerisini değerlendirir ve Mayıs'a kadar maaşımı
tıkır tıkır alırdım. Ben insanlar haketikleri parayı almalı. Bunlar
benim hatalarım.
AYKUT KOCAMAN'LA PROBLEMİMİZ O ZAMANLARDA
BAŞLADI
Aykut Kocaman konusunu sportik direktör ve teknik direktör olarak
ikiye bölmek istiyorum. Sizler Fenerbahçe'yi çok iyi takip
ediyorsunuz. Aragones zamanında Trabzonspor'u yenseydik 7 Temmuz'da
geri gelecektik. Öyle de oldu. Ben yokken Aragones gtti, yerine de
Aykut Kocaman geldi. 20-22 Haziran'da Samet beni arayıp geri
dönüşün 1 hafta erkene çekildiğini söyledi ama ben de tüm
planlarımı 7'sine göre yaptığımı ve geri gelemeyeceğimi söyledim. 7
Temmuz'da geldiğimde Daum'un odasına gittim. Kendisinden özür
diledim. Kendisi de bana bunun sorun olmadığını söyledi. Sonra da
beni tanışmam için Aykut Kocaman'ın yanına gönderdi. Kendisi ile
tanıştım. Bana ilk söylediği "Sen kaptansın, senin erken gelmen
gerekirdi" oldu.
Ben de kendisinin haklı olduğunu söyledim. Kendisine şunu söyledim:
12 ayın 11 ayını burada geçiriyorum. 7 Temmuz'da dönmek için
gittim. İlk tanışmamız bu şekilde oldu. Yönetici olarak o 1 sene
içinde çok az kontağımız oldu. Sonra zaten takımın başına
geçti.
KOCAMAN'LA FİKİRLERİMİZ HEP AYRIYDI
Teknik direktör olduğunda da problemlerimiz başladı. Kendisi ile
çok kez görüşmemiz oldu. Kararlarının hepsini kabul ettim ama
hiçbirine katılmadım. Futbol görüşlerimiz çok farklıydı. Benim
görüşüme göre bir takım her zaman değişmelidir. 3 sene boyunca bir
oyuncu geriye gidiyorsa ya da aynı şekilde devam ediyorsa bu
yanlıştır. Bunları Aykut Kocaman'a söylediğimde bana "Antrenmanlar
gelişmek için değildir" diye cevap verdi. Özellikle takımın gol
attığı sıralarda hocanın sevince katılmaması benim kafamda soru
işaretleri uyandırmıştı. Bir çok insan bana bunun Aykut hocanın
tarzı olduğunu söyledi ama bu benim kafama yatmadı. Dün gördüğüm
şey de çok mutlu oldum. Gökhan'ın golünden sonra sevince ortak
olması bana bir şeylerin değişebileceğini gösterdi. Sonra hocanın
sözleşmesi 3 sene uzatıldı. Yani hocanın yaptığı işe güveniyorlar.
Sözleşmesi uzatılınca kulübün futbola bakış açısında değişiklikler
yapacağını söyledi ama bana göre hiçbir değişiklik olmadı.
GALATASARAY MAÇI ÖNCESİ AYKUT KOCAMAN'A....
Türkiye'deyken en çok üzüldüğüm maç geçen seneki Galatasaray
maçı oldu. Kazanmak kaybetmek bu oyunun parçası. Oynamak ya da
yedek kalmak hocanın tercihleridir. Bu maçtan önce ayağımdaki
problem yüzünden Trabzon maçında oynayamadım. Takım çok iyi oynadı.
İlk antrenmanda hocanın odasına gidip "Tebrikler takım çok iyi
oynadı" dedim ve ona ayağımdam bahsettim. Galatasaray maçında çok
oynamak istediğime rağmen büyük ihtimalle oynayamayacağımı
söyledim. O da bana "Sana güveniyorum seni bekleyeceğim" dedi.
Sonra bir program yaptık ve 7/24 programa devam ettim. Perşembe
günü doktor anestezi uygulamak istedi ama ben izin vermedim.
Antrenmandan sonra hocanın odasına gittim ve iyi olduğumu
söyledim.
O da bana teşekkür etti. Maç günü öğle yemeğinde benle konuştu.
Beni yedek soyunduracağını ve onun görüşübne göre maçı
kazanacağımızı söyledi. Ben de ona "Umarım bu planlarında
yanılırsın inşallah bana gerek kalmadan kazanırız" dedim. Zaten
gerisini de biliyorsunuz. Sonra Bursa maçına gittik. Zor bir
dönemdeydik. Başkan içerdeydi, rakbimize bir final kaydetmiştik.
Sonra amaçı herkes hatırlıyordur. 30 yıllık bir tabuyu yıktık. En
mutlu olduğum maçlardan biriydi.
AYKUT KOCAMAN BİR ANDA BANA TAVIR ALMAYA
BAŞLADI
Maçtan sonra hocamız bizi tebrik etmedi. Takımla beraber İstanbul'a
gelmedi. Bu da ilk günkü bana olan tepkisini hatırlattı. 30 yıl
sonra bir kupa alıyoruz ama hoca takımla beraber dönmüyor bile. Bu
davranışları bana garip geldi. Sonra tatildeydim. Aykut Kocaman'ın
basınla yaptığı görüşmenin detayları bana geldi. Tatilden sonra
benimle konuşacağını, fizik olarak belirli noktalara geldiğimi
söylemiş. Tatilden geldim ama bu konuşma gerçekleştirmedi.
Sağlık kontrollerinden sonra Bolu'ya gittik, orada benimle
konuşmadı. Sonra 2 hafta geçirdik, yine benimle konuşmadı. 2 hafta
Avusturya'da kaldık. Son gününde bir basın toplantısı yapacaktım.
Biraz da geciktim hatta toplantıya. Gecikmemin nedeni odamdan
çıkınca Aykut hoca beni çağırdı. Benimle konuşmaya fırsat
bulamadığını ama İstanbul'da konuşacağını söyledi. MTK maçında
frikikten gol attım. Arkadaşlarım bana "Hocanın haline bakarsak
sanırım golü kendi kalene attın" diyorlar. Sonrasında moralim
bozulmaya başlamıştı. benimle hala konuşmamıştı. Vaslui maçında çok
kötüydük. Sonra Romanya'ya gittik. Vaslui'den 1 gün önce beni
çağırdı. Bana çözülmesi gereken bir sorun var mı diye sordu. Ben de
orada patlama yaşadım.
Kendisi ile tanıştığımız ilk günden bu yana kendisi hakkında ne
düşünüyorsam söyledim. O da benim hakkımda ne düşündüğünü söyledi.
İşi sonlandıran konuşma da bu oldu. "Şimdi ne olacak" dedik. Ben
"Şu ana kadar ne olduysa öyle olacak" dedim. Erzurum'dan önce
takımı ikiye ayırdı. 11-11 olarak. Ben ilk 11'de değildim.
Erzurum'da maç toplantısında konuşmalar yapıldı. Toplantı sonunda
kendisiyle konuşmak istediğimi söyledim. O da benim bu duruşumu
övdü ve olumlu bulduğunu söyledi. Ben de kendisine benim bu
duruşumun başından beri böyle olduğunu söyledim.
BENLE KONUŞMADAN 'KAFASI KARIŞIK' LAFINI NASIL
KULLANIR?
Galatasaray maçının da Spartak Moskova maçı öncesinde prova
olacağını söyledi. Odaya giderken oynayıp oynamayacağımı
bilmiyordum. Samet bana oynamayacağımı söyledi ben de çok şaşırdım.
Süper Kupa'yı Galatasaray'a kaybettik ve Elazığ maçı ile lige
başladık. Cuma günü İzmir'e gittik maç oynadık sonra da Moskova'ya
gittik. Salı günü öylen saatlerinde toplantı yaptık. Görüntü
izliyorduk, durdurdu ve "Bugün Alex oynamayacak" dedi. Burada
problem benim oynamamam değil. Ben bunu iletişim eksikliği olarak
görüyorum. Bunu bana maç öncesi özel olarak söyleyebilirdi. Bundan
sonra benim en büyük hatam geldi. Antep maçından önce duran top
çalışırken hocanın Cristianı çağırdığını ve benim de 18'de
olmayacağımı öğrendim. Hocanın "Alex'in kafası karışık" sözü benim
canımı sıktı. Benimle konuşmadan bunu nereden bilebilirdi ki...
Bundan sonra son görüşmem kadro dışı kaldığım gün old
BAŞKAN YILDIRIM'A ÇOK BÜYÜK SAYGI DUYUYORUM
AMA
Başkan'a Ali Yıldırım'ın aksine çok büyük saygı duyuyorum. Her
zaman birbirimizin gözünün içine bakarak konuştuk. Her zaman açık
olduk. Kimse kimsenin arkasından mesaj göndermedi. ben protesto
edildiğimde başkan beni alkışladı bu da beni çok mutlu etti.
2011'de sözleşmemi uzatırken Murat Özaydınlı ile uzattık. Birçok
detay ile konuşuyorduk ama bir türlü anlaşmaya varamıyorduk. Başkan
odaya girdi ve bu işin artık çok uzadığını söyledi ve yarım saatte
sözleşme işini halletti. Aykut hoca geldiğinde Young Boys maçı ile
başlayan sıkıntılı bir döneme girdik. O maçtan sonra başkan beni
çağırdı ve "Yarından itibaren ilişkini kes" dedi. Ben de eve gidip
eşimle konuştum. Kaybetmek için benim takımda olmama gerek
olmadığını söyledi. Transfer sezonunun bitmesine çok az kalmıştı,
başımızın çaresine bakmalıydık. Samandıra'ya gidip eşyalarımı
toplarken Aykut Kocaman beni çağırdı. bugün bu kulüpte kalmamı
sağlayan kişi Kocaman'dır. Ona teşkkür ediyorum. Bana sabırlı olmam
gerektiğini söyledi. Başkan antrenmanı bırakıp stada gitmemi
istedi. Sabah kendisinin bana söylediklerini unutmamı söyledi. Bu
da ilişkimizin kötü yanlarından biriydi. Her zaman kendini işine
veren bir insan olmuştum ama o sezon her şey maksimim seviyede
yaptım. Ailemden bile fedakarlık yaptım. Aileme ayırmayacağım
zamanı kulübe ayırdım, sonunda da krallık ve şampiyonluk geldi. Ama
bu aynı gün içinde kovulmak benim için çok zor bir dönemdi. Başkan
için geçen sene çok zordu.
ALİ YILDIRIM "SENİN HAKKINDA KARAR ALMAK İÇİN EN KÜÇÜK BİR
HATANI BEKLEYECEĞİM" DEDİ
"Ali Yıldırım ile olan ilişkim başkan hapise girmeden önce çok
sınırlıydı. Merhaba - merhaba düzeyindeydi. Başkan'dan sonra Ali
Koç ve Ali Yıldırım'ı gördük. Bu sebeple kendisi ile olan ilişkimiz
gelişti. Tüm bu olaylar esnasında Ali Yıldırım hepimizi toplayarak
bir toplantı yaptı. Bu toplantıda kulübün çok zor bir süreçten
geçeceğini, takımdan ayrılmak isteyen varsa kendilerine söylemesi
gerektiğini söyledi. Bazı oyuncular gitti. Toplantıdan sonra Ali
Yıldırım ile birlikte Samet'in odasına gittik. Fenerbahçe ikinci
ligede de oynasa takımda kalacağımı söyledim. Takımın maddi
sorunlar yaşayacağını bildiğimi söyledim ama bunlara rağmen
kalacağımı söyledim. Kendisine sadece söyledğim ödemelerle ilgili
bir plan istedim. Benim elime, maaşıma bakan birçok insan
olmasından dolayı böyle bir şey istedim. Türkiye Kupası finalinden
önce kaptanlar biraraya geldik. Ben - Aykut hoca - Ertuğrul hoca ve
Ömer buluştuk. Orada Ömer bana "Oynayabilecek misin" dedi. Ben de
her zaman iyiydim, oynamam hocanın kararı dedi. Bursa maçında da
Galatasaray maçında da hazırdım. Ali Yıldırım, Samet'e Aykut
Kocaman'ı basının önüne attığımı söylemiş. Hiçbir şekilde öyle bir
şey yapmadım. Ali Yıldırım'ın bana özellikle çok kızgın olduğunu
söyledi Samet. Ve bana şunu iletti: "Taraftar ve halkla çok iyi
ilişkisi vari taraftar onu çok seviyor ama onun hakkında karar
almak için en ufak bir hatasını bekliyor olacağım" oldu. Bunu
yüzüme karşı söylememesi çok üzdü.
BENİM EN KIRILDIĞIM AN BU OLDU
Gaziantep maçından sonra başkanı benim hakkımda söylediği bazı şeyleri katıldım, bazılarına katılmadım. Twitter konusunda haklıydı. Bir dergiye verdiğim röportajda söylediğim 'Kulüp Avrupa hedeflerini küçülttü' sözü sordu. Ben de Zico'dan sonra bu hedefin küçüldüğünü söyledim. Bana futbolla ilgili konuşmalarını Kocaman ile yapmamı söyledi. Ben de 'Onunla hiçbir şey konuşamıyoruz' yanıtını verdim. Gaziantep maçında kadro dışıydım ama maça gitmeye karar verdim. Kızlarım gelmek istemeyince Felipe'yi aldım gittim. Başkan sahaya çocuğumla indiğim için beni ilgi odağı olmakla suçladı.
Bu hayatım boyunca bir yöneticiden duyduğum en kırıcı şeydi.
Çünkü Tanrı'ya şükür, bu kadar çok gol attıktan sonra ilgi çekmek
için 2 yaşında bir çocuğu kullanmam. Ben de ona 'Siz geçen sene
yoktunuz ama oğlum yine maça geliyordu. O zaman iyi diyordunuz da
şimdi ne değişti?' diye sordum. Odadan çıktı. Ali Yıldırım ile
görüşmemi söyledi. 7 Eylül'de bir toplantıyla bu konuya bir açıklık
getirileceği söylendi. Fenerbahçe'nin önünde engel olduğumu
düşündüm ve sözleşmemin feshini istedim. Ama Fenerbahçe'den bu
şekilde ayrılmamın doğru olmadığı söylendi. Başkan ailelerimizle
bir yemeğe çıkmamızı söylemişti. O toplantı hala gerçekleşmiş
değil. Her gün Samet'e bu toplantıyı hatırlattım. Sonra Kasımpaşa
maçına geldik."
AYKUT KOCAMAN'LA İLGİLİ PROBLEMİM OLDUĞUNU HERKESE
SÖYLEDİM
"Maçı kaybettik. Devre arasında Stoch ile birlikte oyundan
alındık. Volkan'ın koruduğu kalenin arkasında izledik ikinci
yarıyı. Birçok insanın şaşırtıcı şekilde buna tepki gösterdiğini
gördüm. Ama kulüptekilerle birlikte orada izlemek istedim. Maçtan
sonra Aykut Kocaman soyunma odasına geldi. Herkese tek tek teşekkür
etti. Sırtını döndü ve çıktı. Ali Yıldırım da bir şeyler söyleyip
çıktı. Başkan geldi ve oyuncular arasında sorun olup olmadığını
sordu. Volkan Demirel 'Kimsenin kimseyle problemi var mı' diye
sordu. Ben de '8 senedir buradayım. Kimsenin kimseyle sorunu yok.
Ama benim hocayla büyük bir problemim var' dedim. Başkan'a
kendisiyle görüşüp ayrılmak istediğimi söyledim. Odadaki herkes de
bunu duydu."
"Pazar sabahı normal idman yaptık. Pazartesi Aykut Kocaman benimle
görüşmek istedi. Bana zor bir karar aldığını ve bunu uygulaması
gerektiğini söyledi. Kadro dışı kaldığımı belirtti. Ben de bunun
nedenini sordum. Disiplin suçu işlemediyseniz kadro dışı
kalmazsınız. Fenerbahçe kariyerimi övdü. Ama soyunma odasında iki
liderin olmayacağını söyledi. 'Soyunma odasında o kadar büyük bir
yer tutuyorsun ki yollarımızı ayırmalıyız' dedi. Takımla hiçbir
surette birlikte çalışamayacağımı söyledi. Takım çift idman
yapıyorsa başka bir yere gitmem gerektiğini söyledi. Ben de 'Bu
karar senin mi kulübün kararı mı' diye sordum. 'Benim' cevabını
verdi. Sadece Yunanistan'daki PAOK maçında bana kendisini hocam
gibi hissettiğini söyledi. Ben de sorunun bu olduğunu, hep bir
hocaya ihtiyaç duyduğumu ama onun başaramadığını belirttim."
EŞİME SADECE 'BAŞKAN'LA TOPLANTIYA GİRİYORUZ MESAJI
ATTIM
"Başkan görüşmeye geç kaldığımızı söyledi. Doğru ama bu trafikte
normal. Söylediği gibi tweet atmadım. Eşimle konuşuyordum. Kızlarım
okuldaydı ve kadro dışı kaldığımı benden önce başkalarından
duyacaklardı. Eşime 'Toplantıya giriyoruz' diye mesaj attım. Başkan
bana 'konuşabilirsin' dedi. Ben de 'Durumum ne olacak' dedim.
'Kararı sen vereceksin' dedi. 'Gitmek istiyorum' dedim. El
sıkıştık.
Görüşme böyle bitince avukatın odasına girip sözleşme
detaylarını konuştuk. Avukat bana kulüpten birisiyle bir basın
toplantısı düzenleyip düzenlemeyeceğimi sordu. Ben de bunun için
erken olduğunu söyledim ve 'Sabah evden kaptan olarak çıktım ama
işsiz olarak dönüyorum' dedim."
SİZE BİR HİKAYE ANLATACAĞIM
Basınla ilgili bir hikaye anlatacağım. 2003'te Cruzeiro'daydım.
İdman sahasına İspanyolca konuşan bir Türk geldi. O dönemlerde
Valencia benimle ilgileniyordu. Brezilya ve İspanya futbolu
hakkında konuştuk. Bir süre sonra beni Fabio Luciano aradı. Türk
basınında Türk futbolu hakkında sözlerimin çıktığını söyledi.
Böylece Türk basınıyla tanışmış oldum. Genellemek istemiyorum ama
Türkiye'de haberlerin altına imza atılmıyor. Çocuklarımın bakıcısı
Brezilyalı ve bir Türk ile evlendi. Ve maalesef düğün görüntüleri,
takımın kötü durumunu kutluyorum olarak lanse edildi.
ÇOCUKLARIMIN OKUL DURUMUNA GELİNCE
Çocuklarımın okul parasının yarısını ödediğim yazıldı. Bu da büyük
bir yalandı. Geçen hafta sözleşmem feshedilince, ödediğim paranın
bir kısmını geri aldım. Okul yönetimi de beni anlayışla karşıladı.
Kulüp içi siyasi dengelerde dahlim varmış gibi yansıtıldı. Bazı
gazeteler Hakan Bilal Kutlualp ile ortaklık içinde olduğum yazıldı.
Onunla olan tek ilişkim, Fenerbahçe'ye gelmem konusunda beni ikna
ettiği için şükrandı. Ferit Şahenk ile de sadece takımın Avrupa
maçlarında karşılaştık. Bir kere de Ferit Şahenk, Aykut Kocaman,
Rıdvan Dilmen ve Samet Güzel ile buluştuk. Sadece alacağım otomobil
konusunda indirim istedim! Bu kulüp içi siyaset mi bilmiyorum!
Volkan Ballı ile Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra 2-3 kez
konuştum. Basının da tüm bu olanlarda payı var."
HERKESE TEŞEKKÜR EDERİM
Temmuz 2004'ten bugüne büyük bir adanmışlıkla elimden geleni
yaptım. İşbirliğini sadece saha içinde yaptım. İşbirliği yaptığım
insanlar sahadaki futbolcu arkadaşlarımdır. Siyasete çok çekildiğim
için gitmek istedim. Mükemmel 8 senem geçti. Fenerbahçe bir oyuncu
kaybetti ama artık tutkulu bir taraftarım. Galatasaray, Beşiktaş,
Bursa, Eskişehir, Gaziantep, Sivas, Kasımpaşa, Elazığ taraftarları
da bana destek oldu. Bana ve aileme gösterdikleri ilgi için
teşekkür ederim."
"2004'te geldiğimde herkes bana 'Türkçe konuşma sana faydası olmaz'
dediler. İlk 3 sene içinde neredeyse Türkçe duymadım. Sonra takımın
başına Zico geçti. Neredeyse 40 Brezilyalı vardı çevrede. Mesela
Can Arat bile Portekizce öğrendi. Sonra Aragones geldi. İspanyolca
ile Portekizce yakındır. Aragones'ten sonra takım içinde Türkçe
konuşulmaya başlandı. Saha dışında çok yakın arkadaşım yoktu. Sonra
Türkçe ders almaya başladım. Ama artık Türkçe konuşarak işlerimi
halledebiliyorum. Yüzde yüz konuştuğumu söyleyemem. Yazarak belki
kendimi daha iyi ifade edebilirim. Twitter'da yazdıklarım Aykut
Kocaman'a mesaj değildi. Zaten düşündüklerimi yüzüne
söylemiştim."
SAMET BASKI ALTINDAYDI
"Başkan Samet'e ne sordu? Geç kalıp kalmadığımız sordu. Geç kalmıştık. Ben her zaman bacak bacak üstüne atarım. Telefonla oynadığım da doğruydu. Mesaj atıyordum. Samet orada baskı altındaydı ama söyledikleri doğruydu."
Saha içindeki Alex ile saha dışındaki Alex arasındaki fark
şu: Sahada lens takıyorum, dışarıda ise gözlük. Son derece lüks bir
hayat yaşıyorum. Benim için mevki önemli değildir. Saha içi ile
saha dışı arasındaki en büyük fark, sahada daha ciddiyimdir.
Başkan'a büyük saygı duyuyorum çünkü sorunlarımızı yüz yüze
konuşarak çözebildik."
"Fenerbahçe'den ayrılmadım. Coritiba'dan da, Palmeris'tan da...
Parçanızı bıraktığınız yerden ayrılamazsınız. 2 sene daha futbol
oynayıp bırakacağım"
"Başbakan Erdoğan, Samet Güzel vasıtasıyla beni aradı. 8 senelik
Fenerbahçe maceramdan dolayı beni tebrik etti. 'Gidiş tarihini ve
saatini bildirir misin?' dedi.
"Soyunma odası futbolla ilgili olanların olduğu kutsal bir yerdir.
Başkan futbolla değil idareyle ilgilidir. Bir gün teknik direktör
olursam, soyunma odamı bu tip durumlardan koruyacağım. Soyuma
odasında problem olur ama bunu sadece orada olanların bilmesi
gerekir."