Alev Alatlı'dan Gülen için bomba yorum! Lanet seansı kanımı dondurdu!
Alev Alatlı'dan Cemaat için bomba yorumlar geldi. Gülen'in artık hocalık vasfını yitirdiğini belirten Alatlı, "Lanet seansı kanımı dondurdu" dedi.
'En kötü devlet, devletsizlikten evlâdır' diyen Alev Alatlı Yeni
Şafak Gazetesi'ne verdiği röportajda Cemaat için bomba açıklamalar
yaptı.
Ayşe Böhürler'e röportaj veren Alatlı, Beyaz Türkler Küstü
romanıyla gündeme oturmuştu. Alatlı'ya göre Cemaat, 'masonik
ölçülerde kapalı bir kutu".
Fethullah Gülen'in son dönemdeki durumunu da yorumlayan Alatlı,
"Fethullah Hoca bilge bir mürşid olmak niteliğini kaybetti. Bilge
din adamı kimliğini kaybetti. Bundan sonra atabileceği bence en
makul ve saygın adım, cübbeyi çıkarıp aleni siyasete soyunması,
kendi siyasi partisini kurması olur" dedi.
Alev Alatlı'nın son süreçte kanını donduran ise Gülen'in bedduası
olmuş. Alatlı beddua için "lanet seansı" yorumunu yaptı.
Hükümetin Cemaate karşı bugüne kadar izlediği yolu da eleştiren
Alatlı, "bıldır yediğin hurmalar, kışın tırmalar" diyerek ilginç
bir tanımlama yaptı.
İşte Alatlı'nın gözüyle Cemaat;
BILDIR YEDİĞİN HURMALAR KIŞIN TIRMALAR
Birinci tespit: Affınıza sığınarak bir atasözünü hatırlatarak,
bıldır yediğin hurmalar, kışın tırmalar. Bunun daha zarif bir
paraleli: bir mıh yitirdiydik, naldan olduk; bir nal yitirdiydik,
attan olduk; bir at yitirdiydik, atlıdan olduk; bir atlı
yitirdiydik, muharebeden olduk; bir muharebe yitirdiydik, savaştan
olduk; bir savaş kaybettik, vatandan olduk. Diyeceğim şu ki,
siyaset, ince ayar, süreklilik, adanmışlık, kadim değerlere riayet
ister. İnşaatı en başından ve her aşamasında sıkı tutmaz,
çimentosuna, demirine, statiğine özenle sahip çıkmazsanız, bina
başınıza yıkılır. Murphy kanunudur, bir yerde bir çatlak varsa, o
çatlak ille de büyür.
MASONİK KAPALI KUTU
Cemaat, masonik ölçülerde kapalı kutu. Ülküsünden başlayarak,
örgütlenme biçimine, malî kaynaklarına kadar söylentiden öte hiçbir
şey bilmiyoruz. Bakın, bencileyin laik muhafazakarlar, bizler,
Müslümanların neden muhtelif mürşidlerin yönetiminde bölük bölük
ayrıldıklarını anlayabilecek kadar dini hassasiyetlere vakıf
değilizdir. Fethullar Hocaefendi ne der de, yetki alanı, örneğin,
bir rahmetli Muzaffer Hoca'dan ya da ne bileyim Cüppeli'den
ayrışır? Ancak, kimliğimiz icabı, Türk İslam davasına hizmet eden
bir harekete saygı duyar, içten içe de olsa, destek veririz. Hatta,
Türk dilinin deniz aşırı ülkelere taşındığını görmenin saklı bir
gururu, Lozan'da bile tümüyle kurtulamadığımız misyoner okullarının
rövanşının alınıyor olması gibi bir izlenimin inceden keyfi, hizmet
erlerine duyulan samimi takdir de vardır. Ancak, tümüyle Allah
rızası için girişildiğini kabul ettiğimiz bu hareketin bizim
bildiğimiz İslami kurallara riayet etmeyebildiğini hissettiğimiz
durumda, işkillenmemiz var. Teyakkuza geçmemiz var.
KASETLER MUHAFAZAKARLARI RENCİDE EDER
Ruhnâme ile başveren çatlak, farzımuhal, 'Müslümanların ayıplarını
(ve gizli şeylerini) araştırmayın' buyuran ayeti, efendim,
'Birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın' mealindeki
hadisi ıskalayarak büyür. Nitekim, Fethullah Hoca'nın bizzat
kendisi huzuruna gönderilen kasetlerden bahsedebilmiştir. Meğer ki,
Türkiye'yi darülharp sayıyor olsun, bir dini cemaat mensubunun
diğer bir Müslüman'ın ayıbını, bırakın örtmeyi, kasede kaydetmesi,
yetmedi, afişe etmeyi aklından geçirmesi bile bencileyin
muhafazakâr tipleri rencide eder, hatta terörize eder. O kasete
dokunanın eli yanar sanırsınız ama anlaşılan öyle değil. Daha
onlarca örnek verilebilir. Sonunda çatlak büyümüş, yarığa
dönüşmüştür.
CEMAAT KAZANDI MI KAYBETTİ Mİ?
Cemaat, Allah rızası için kalkışılan hayırhah bir hareket vasfını
yitirirken, Fethullah Hoca bilge bir mürşid olmak niteliğini
kaybetti. Bilge din adamı kimliğini kaybetti.Bundan sonra
atabileceği bence en makul ve saygın adım, cübbeyi çıkarıp aleni
siyasete soyunması, kendi siyasi partisini kurması olur. Müridleri
anlatıldığı kadar mebzul ve örgütlü ise, başarı şansı da yüksek
olacaktır. Böyle bir girişim ellerini de rahatlatacak,
muhafazakarların eleştirilerini de bertaraf edebilecektir. Din
adamında kabul edilemez olan, dünyevi siyasette makul görülür
çünkü.
BEDDUA KANIMI DONDURDU
Önce, şu 'ılımlı İslam' kavramına açıklık getirelim. Benim ılımlı
İslam'dan anladığım, Batı ile iyi geçinen İslam değildir. Olsa
olsa, Allah'ın güzel isimleri arasında mesela 'Kahhar'ı ve
'Müntakim'i değil de 'Rahman'ı, 'Rahim'i öne çıkaran, iyiliği,
güzelliği, şefkati vurgulayan, yani Yunus Emre referanslı Anadolu
İslamı olur. Cemaatin kapalı kapıları ardında ne olduğunu bilemem.
Fakat ne yazık ki, o meşhur lanet seansı, geçiştirilebilecek gibi
değildir.
Kanım dondu. Ve hayır, eğer Müslüman bir din adamından
bahsediyorsak, beddua etmesi ve vokaldeki amin sesleri normal
görülemez. Dahası, Risale-i Nur'da, Yezid'e bile lanet getirmenin
uygun görülmediği söylendiği için daha da korkutucu.
LANET YAĞDIRAN DİN ADAMI NORMAL OLAMAZ
Bizim -bizim derken, amatör Müslümanların- anlayışında, her şerde
hayır inancı hakimdir. Konjonktürel kötülüğü Allah'a havale
edersiniz. Ancak lanet yağdıran din adamlarını normal göremeyiz.
Bir de bakın, benim akran ve/veya ekürime dini inançları istismar
eden sahtekâr hocalara karşı teyakkuz öğretilmiştir.
İMAJI DERİN YARA ALDI
Bunların batı dünyasındaki karşılıkları: Evangelistler, Yehova
Şahitleri, ağızlarını nefret ve lanete açan Hellfire, Brimstone
vaizleri. Lanet seansının bende uyandırdığı duygu: şok! Bütün bu
imajların beynime üşüşmesi ve şok. Yo, hayır. Bu topraklarda görmek
isteyeceğim, kabul edebileceğim bir sahne değildir bu. Bizim
bağlandığımız İslam'ın ruhunu muazzep eden bir duruştur. Kabul
edilemez. Bir de üstüne amin çekilmesi. 'Dervişin fikri neyse zikri
de odur' düsturu belleğimize kazınmışken, karşı tavır almamamız
mümkün değil. Uzun sözün kısası, cemaatin imajı maalesef derin bir
yara almış, Mr. Murphy bir kez daha doğrulanmıştır. Bir yerde bir
çatlak varsa o çatlak ille de büyür.
CEMAATE OY VERİR MİSİNİZ?
Açıklayacağı programına sempati duysam dahi, şahsen benim elim oy
vermeye gitmez, çünkü bireysel olarak aldatılmışlık duygusu ile
mâlulüm. Ve çok müteesirim, çünkü Fethullah Hoca'nın şahsında bilge
Müslüman figürü olabilecek olan bir otoriteyi yitirdiğimi
hissediyorum. Şu kadarcık tarih bilgim varsa, medeniyetlerin
taşıyıcı unsurlarının, yani dini yada dünyevi otoritelerin, yüzsuyu
hürmetine ayakta kaldıklarını bilirim. 21. Yüzyıl'da bir Selahattin
Eyyubi'nin çıkmasını beklemek hayaldir elbet. Ama İslam'ın sulh
temelli söylemlerinin hayata geçirildiğini görmek istemek şöyle
dursun, hele de sosyalist ideallerin aşındığı bir dünyanın İslam'ın
sesine ihtiyacı olduğunu hissederim.