16 Mar 2022 11:16 Son Güncelleme: 16 Mar 2022 11:27

Akşener’den ‘Türk Telekom’ tepkisi: Cumhuriyet tarihinin en büyük soygunu

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

İYİ Parti lideri Meral Akşener, grup toplantısında açıklamalarında bulundu. Gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan Akşener, ekonomideki son gelişmeler ve yüksek enflasyon üzerinden hükümete yüklendi.

Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Konuşmama başlarken, hepimizi gururlandıran bir gelişmeyi, sizlerle paylaşmak istiyorum: Polonya Parlamentosu Dünya Türklüğünün ve Kırım’ın sembol ismi ömrü sürgünlerde zindanlarda, mücadeleyle geçmiş değerli büyüğüm Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Nobel Barış Ödülü’ne, aday gösterilmesi için karar aldı. Polonya parlamentosunun aldığı kararı, İYİ Parti olarak, büyük memnuniyetle karşılıyoruz. İstiyoruz ki biz de Türk Milleti’nin yegâne hafızası, milletimizin kutsal çatısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde alacağımız benzer bir kararla destek olalım. Kahramanımızı, Nobel Barış ödülüne aday gösterelim. Bizim için siyaset üstü olan böyle özel bir konuda tüm siyasi partilerin desteklerini bekliyor grup başkanvekilliklerin gerekli adımları ivedilikle atmaya davet ediyorum. "

"Çanakkale cumhuriyetimize giden yolda döşenen ilk taştır. Medeniyet yolunun taşlarını yalnızca cesurlar döşer. Çanakkale işte o cesaretin ta kendisidir. Ak Parti iktidarının akıl ve bilimden uzak cumhuriyet değerlerimizle sorunu olan yönetim anlayışı, artık iyice hastalıklı bir hal aldı. Machiavelli'i gururlandıracak ya da adamı yattığı yerde döndürecek türden bir bakış açısına sahip üstün liyakatli AK parti kadrolarının elinde ekonomimiz can çekişiyor. 6 aydır öve öve bitiremedikleri rekabetçi kur masalı, gelinen noktada adeta bir korku filmine dönüştü; beş tepe sokağında kâbus!"

"Milletçe Şirinler Köyü’nde yaşıyoruz"
"Ez cümle Bay Kriz ve arkadaşlarının bu dahiyane ekonomik modelleri sonucunda iyiye giden tek bir ekonomik gösterge bile yok. Ama ilginçtir milletimiz böyle ibretlik bir tabloyla karşı karşıyayken bu arkadaşlar hala bizleri, ısrarla her geçen gün ağırlaşan sorunlarımızın aslında var olmadığına ikna etmek için uğraşıyorlar. Yani ekonomik modeller gelip geçiyor, ama ikna siyaseti tam gaz sürüyor… Nitekim geçtiğimiz günlerde, Bay Kriz çıktı, 'Bizim Ayçiçek yağı, zeytin yağı gibi sorunlarımız yok.' dedi. Şaşırdık mı? Şaşırmadık. Çünkü, kendisine göre, ülkemizde zaten; Evine ekmek götüremeyen de yok. Akaryakıt kuyruğu da yok. Ekmek kuyruğu da yok. İşsizlik de yok. Yoksulluk da yok. Yolsuzluk da yok. Hatta Türkiye’de hiçbir sorun yok, milletçe Şirinler Köyü’nde yaşıyoruz."

"Cumhuriyet tarihinin en büyük soygununa bilerek ve isteyerek göz yumdular"
"İşte Sayın Erdoğan’ın fantastik dünyasında her şey bu sistemle işliyor. Yani, bırakın sorunlarımızı çözmeyi daha sorunlarımızın varlığını bile, kabul etmiş değiller. Bu kafayla attıkları her adım da maalesef milletimizin ve memleketimizin zararına sonuçlanıyor. Nitekim, bunun son örneğini, Cumhuriyet tarihinin, en büyük vurgunlarından biri olan, Türk Telekom’da gördük. 90’lı yılların ortasında, 25-30 milyar dolar arasında, değer biçilen Türk Telekom’un, yüzde 55’ini, ailece muhabbet kurdukları, Lübnan’lı Hariri’ye 'Özelleştirme yapıyoruz, yabancı sermaye giriyor.' tezahüratları eşliğinde, 6 buçuk milyar dolara sattılar. Hariri, gözlerinin önünde Türk bankalarından kredi kullandı. Gıklarını çıkarmadılar. Sözleşme gereği söz verdiği hiçbir yatırımı yapmadı. Dönüp tek bir laf etmediler. Türk Telekom’un kârını cebine indirdi. 'Sen ne yapıyorsun?' demediler. Cumhuriyet tarihinin en büyük soygununa bilerek ve isteyerek göz yumdular.

"Milletin kesesinden 24 buçuk milyar lirayı daha zarar hanesine yazdılar"
En sonunda Hariri cebine indirdiği kâr dışında, her şeyi bırakıp gidince de hisseler, kredi aldığı bankalara devroldu. Peki soygun burada bitti mi? Hayır bitmedi. Sözleşme, 2026’da sona ereceği için hisseler, 2026 yılında zaten ücretsiz olarak devlete geçecekti. Onlar ne yaptı? 2026’yı beklemediler, Varlık Fonu’na, 1 milyar 650 milyon dolara, tabiri caizse çaktılar... Yani, milletin kesesinden, 24 buçuk milyar lirayı daha zarar hanesine yazdılar. Pandemide vatandaşına, ancak 10 milyar liralık, nakit desteği verebilen Bay Kriz, eski dostu Mösyö Hariri için, 24 buçuk milyar lirayı bir çırpıda harcadı. Dile kolay… 24 buçuk milyar lira.

"Yazıklar olsun"
Hani, 'kaynak kaynak' diye geziyorlar ya… Bu parayla, 1 yıl boyunca, ilköğretimdeki çocuklarımıza, bedava kahvaltı ve öğle yemeği verebilirdik. Bütün çocuklarımıza, okul öncesi eğitim sağlayabilirdik. Çiftçilerimize verilen desteği, iki katına çıkarabilirdik. Tüm öğrencilerimize, bir yıl boyunca, bedava internet verebilirdik. Derin yoksullukla mücadele eden 4 milyon kadına, bir yıl boyunca, ayda 500 lira gelir desteği sağlayabilirdik. Şu vicdansızlığa bakar mısınız? Yazıklar olsun. Meclis grubumuz, bu konuyla ilgili önergemizi verdi. İnsanlarımızın, derin yoksullukla mücadele ettiği, Vatandaşımızın, enflasyon canavarına, göz göre göre ezdirildiği, Annelerin, bebek bezi yerine, naylon poşet kullanmak zorunda bırakıldığı, böyle zor bir dönemde; milletimizin gözünün içine baka baka yapılan, bu rezilliğinin peşini bırakmayacağız."

"Rahmetli Müslüm Baba gibi diyorum ki, batsın bu dünya!"
“Bir yandan, ilçe ziyaretlerimize devam ederken, Bir yandan da, iktidarın yolunu unuttuğu, o evleri ziyaret ediyorum. Öyle şeyler dinliyor, öyle şeyler öğreniyor ve öyle şeylere şahit oluyorum ki; Bir süre sonra, artık kalbim ağrıyor… Rahmetli Müslüm Baba gibi diyorum ki, batsın bu dünya, batsın bu dünya be batsın bu dünya!"

"Geçen hafta, Sultanbeyli’deydim. İsimleri bende saklı ama bu kardeşlerimin hikâyelerine, hepiniz şahit olun istiyorum. Mesela eşini Kovid’den kaybetmiş, yarım gün tekstil işine giderek günde 50 lirayla geçinmeye çalışan bir kardeşim diyor ki; ‘Görüp de canları bir şey ister diye çocukları markete götüremiyorum. Akşama yayla çorbası yaptım. Gücümüz yetip de, bir tavuk alamıyoruz artık. Fırın yakamıyorum, ütü yapamıyorum. Ona rağmen, elektrik faturamız 200 lira geliyor.’"

"Ülkemizde bir kadın kirasını ödeyebilmeyi hayal ediyor, böyle bir şey olabilir mi!"
“Mesela bir başka kardeşim diyor ki ‘Evin kadını olarak, kek yapmak istiyorum ama maliyetini düşünerek vazgeçiyorum. Önceden misafir çağırmaktan mutlu olurduk. Artık korkuyoruz.’ Mesela eşi asgari ücretle çalışan, 4 çocuklu bir ev kadınımız diyor ki ‘Doğalgaz 900, elektrik 400 lira geldi. Çocuklara harçlık veremiyoruz.’ Mesela hayalin en dedim. Ev kirasını ödeyebilmeyi hayal ettiğini söyledi bu kadın. Gencecik bir kadın. Yanlış duymadınız, ülkemizde bir kadın kirasını ödeyebilmeyi hayal ediyor. Böyle bir şey olabilir mi!"

"Günahtır, günah! Kul hakkıdır, haramdır, haram!"
"Hani iki ayyaş diye hakaret ettikleri bu ülkenin kurucu lideri Atatürk ve onun yakın arkadaşı İnönü var ya, cumhuriyet yeni kurulmuş, fabrikalar yapmaya çalışıyorlar her şeyi böyle gıdım gıdım artırıp yatırım yapmaya çalışıyorlar. Tarımı kalkındırmaya çalışıyorlar ama elbette savaştan çıkmış bir ülkede yokluk var. O yokluğun nasıl paylaşıldığını söyleyeyim size. O devrin bakanlarının çocuklarına 5 metre 3 metre neyse Amerikan bezi verilirmiş. O Amerikan bezinden boyanmış elbiseyi giren ablam anlattı. İnönü’nün ailesine de tabii veriliyor. Hepsine veriliyor. Bu bakanların eşlerinin bir kısmı beyaz düz Amerikan bezi denilen kumaşı boyamakta usta bir kısmı da onları dikmekte usta. Bir araya gelip o çocuklarının bezini diken çocuklarına giydiren ve okula giderken mesela Özlem Toker’in ayakkabısının altının tam bu kadar pençeyle kalın bir şekilde olduğu söylüyorlar. Ama aynı şekilde Zerrin ablamın ayakkabısının altı da bu kadar. Bu ne biliyor musunuz? Yokluğu paylaşmak, vatandaşımda ne eksikse o bende olamaz demek. O okunan okullarda parlak zeki genç kızların genç delikanlı çocukların gazinin maaşından ayrılan parayla okutulduğunu biliyor musunuz? Buna karşılık 11 maaş alanlar ve 500 milyon dolarlık uçaklarda gezenler sarayda sefa sürenler, 18 yaşındaki oğlu bali içmesin diye dershaneye gönderebilmek için gayret eden ev kadınları! Günahtır günah. Kul hakkıdır, haramdır, haram!

"O iğrenç dizilerle Abdülhamit Han’ı ne hallere düşürdünüz be!"
Atatürk ile sultan Abdülhamit Han’ı karşı karşıya getirdiler. He ikisi de bu milletin modernleşmesi için en önemli kurumları açmış iki kişi. İkisi arasında onları dövüştürerek birinin birine üstün olduğunu iddia ederek elinize ne geçti muhteremler? Yaptığınız o iğrenç dizilerle Abdülhamit Han’ı ne hallere düşürdünüz be! Tarih bilgisinden yoksun tipler! Her birinize tarih, Türkçe okumuzu öneriyorum. 100 sayfa coğrafya okumanızı öneriyorum. Felsefeyi mantığı söyleyemem akılları yetmez."