24 Şub 2023 12:27 Son Güncelleme: 24 Şub 2023 13:21

Akşener'den çok konuşulacak 'Saraçhane' çıkışı! "Beceremediniz! Kılıçdaroğlu arasaydı beni..."

Deprem sonrası çocukların çalınmasıyla ilgili çok çarpıcı açıklamalar yapan İYİ Parti lideri Akşener, uzun süre gündemde olan Saraçhane mitingine ilişkin "Sayın Kılıçdaroğlu beni telefondan arardı, bunu akıl eder kurmay zekâ. Sonuç, beceremediniz" ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, canlı yayında deprem gündemine ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Kocaeli'de depremden sonra ilk 10 günde çocukların çalındığını ve fark etmediklerini söyleyen Akşener, "3 çeşit çalınıyor: 0 yaş bebekler Batılı ailelere 50-70 bin dolara satılıyor. Bunların bir kısmı organ için, bir kısmı da seks için çalınır, 10-11 yaş, cinsiyeti fark etmez" diye konuştu. Olası İstanbul depremiyle ilgili mesajlar veren Akşener ayrıca depremden sonra kimsenin istifa etmemesine tepki gösterdi.

"AFAD'IN BÜTÇE YÜZÜNDEN 4 AYDIR MALZEME ALAMADIĞINA DAİR BİLGİ GELDİ"

Akşener'in Fox TV'de katıldığı programdaki açıklamalarından satır başları şöyle:

Afet, deprem bu toprakların kaderidir ancak bu yaşadığımız felaket ihmaldir, sebebi Beştepe’dir. Afet büyük olup yönetilemediği zaman felakete dönüşür. AFAD'ın bütçe yüzünden 4 aydır yeterli malzeme alamadığına dair bilgi geldi. Yardımların yerine ulaşamadığını fark ettik. Kendiler dağıtamadılar çünkü eleman sayısı yeterli değil. AFAD'ın bilgisi dahilinde biz arama-kurtarma konusunda gönüllülere çağrıda bulunduk, 30 bini aşkın telefon aldık. Listeler yapıp onların içinden AFAD'ın üst düzey yöneticiler bize dedi ki 'Arama-kurtarma deneyimi olsun.' 3 uçak dolusu insanı biz arama-kurtarma çalışmaları için AFAD'ın bilgisi dahilinde gönderdik.

"BİR HAFTADA 36 BİN İMZA ATMAK ZORUNDA KALMIŞ"

Bir haftada sayın Erdoğan'ın atmak zorunda olduğu imza sayısı 36 binmiş. Bir insan için bu mümkün değil. Bana verilen bilgi bu.

"ÇOCUKLAR 3 ÇEŞİT ÇALINIYOR"

Kocaeli'de ilk 10 gün çocuk çalındı ve biz bunu fark etmedik. 3 çeşit çalınıyor: 0 yaş bebekler Batılı ailelere 50-70 bin dolara satılıyor. Bunların bir kısmı organ için, bir kısmı da seks için çalınır, 10-11 yaş, cinsiyeti fark etmez. İlk seslendiğim şey çocuktu, 'Oradaki çocuklarla ilgileneceksiniz ve mutlaka devlete teslim edeceksiniz' dedim. Mesela TCDD tren kaldırırdı, her indiğinde çocuklar eksik olurdu. Ondan sonra mühürlenerek götürüldü.

İstanbul yıkıldığında ne olacak? Yollar çok önemli. Toplanma mekanları yok, bitti. Bunun hesabını kim verecek yok? Allah'ın bir kulu istifa etmedi.

"SONUÇLARINI GÖRECEKSİNİZ"

Sayın Erdoğan'ın yerinde olsaydım CHP'li, AK Partili ve MHP'li belediye başkanlarını bir araya getirirdim. Bu deprem siyasetin her şeyini resetledi, her şey yeniden başlıyor. Hiç birimiz 5 Şubat'ta yaşadığımız gibi 6 Şubat'ta kalkmadık. Göreceksiniz sonuçlarını. Böyle bir şey olabilir mi? Cumhur İttifakı aşağı, Cumhur İttifakı yukarı... Hicap duyguları gitmiş. Tek başına bir kişisin, partili cumhurbaşkanısın. Sen böyle bağırdığında 'Be ahlaksız, be namussuz' dediğinde senin gözünün içine bakan o silsile aşağıda ne yapmaz?

"GELİP KULAĞIMA DEDİ Kİ..."

Adını vermeyeceğim bir devlet grubundan bir yetkili gelip kulağıma dedi ki "Biz ne konteynerde ne çadırda kalabiliyoruz." Biz onlara yardım ettik. Böyle bir devlet yönetimi olabilir mi?

Siyasi olarak gerçek bir geri zekalılık görüyorum. Ölümü tatmış insanın neyden korkusu olur bu saatten sonra? İyileştirmek için hazır herkes bir araya gelmişken, bir iyilik dalgası var, çık üzerine kardeşim. Bunun yerine parmak salla, kime yarar? Bir ahmaklık ve siyasi geri zekalılık görüyorum.

"ALDIĞIMIZ BİLGİLERE GÖRE SAYIN ERDOĞAN SEÇİMİ 14 MAYIS'TA YAPACAK"

Bu arkadaşların Türkçe'leri yeterli değil. Yeterli kelime bilmiyorsanız mecburen küfrediyorsunuz. Kadınlara "sürtük" dendi, vatandaşa "terörist" dendi. Depremzedeye bu denir mi?

'Seçim 14 Mayıs'a yetişemeyebilir' dedim. 18 Haziran'da kesinlikle bu seçim olacaktır, olmalıdır. Bunun tereddüt haline bile gelmesi doğru değil. Ama şimdi aldığımız bilgilere göre, 14 Mayıs'ta sayın Erdoğan'ın bu seçimi yapacağına dair. 10 Mart'ta bu kararın alınması gerekiyor.

"2 MART'TA ADAYI KONUŞACAĞIZ"

2 Mart'ta yapacağımız toplantıda aday konusunda yöntemin konuşulacağını düşünüyorum. Ben söyleyeceğim. İsmi siz ne zaman öğrenirsiniz bilmiyorum. Masa 'Siz aday olun' derse, onu bilmiyorum, hiç düşünmedim. Kazanacak bir adayla girip 1. turda kazanacağız.

"15 TEMMUZ'DA YAPMIŞLARDI YA, ARARDI BENİ SAYIN KILIÇDAROĞLU..."

Sayın Kılıçdaroğlu'nun Almanya'ya gitmesinde bir problem yok. Sayın Kılıçdaroğlu'nun yanında bulunan o muhteremler, benim yanımdaki arkadaşları ya da onlar yoksa beni ararlardı yukarı çıktığımda. Hani Sayın Hande Fırat ile Sayın Erdoğan 15 Temmuz'da yapmıştı ya, benim telefonumdan o düzenek kurulurdu, arardı beni sayın Kılıçdaroğlu, ben onu halka gösterirdim. Bunu akıl eder kurmay zekâ. Sonuç, beceremediniz. Sonra ne oldu? 'Terbiyesiz, fırsatçı, saygısız, içişlerine karışıyor.' Sürekli olarak İYİ Parti üzerinden analiz yapmak üzerine, bu manada biz birçok şeye gayet dikkatliyiz. Benim korkum, burada biriken öfke, burada kendini beğenmişliğin yarın kaybedildiği takdirde o bitmeyen rövanşı ortaya koyması.

"NOTER GÖREVİ GÖRMEYECEK"

Kazanacak adayla gideceğiz ve birinci turda çıkacağız. Hala aynı yerdeyim. Millet İttifakı’nın kazanamama ihtimalini konuşmamız söz konusu değil. Benim bildiğim sayın Kılıçdaroğlu adayın ortak belirleneceğini kendi ilan etti. Sayın Bülent Kuşoğlu ile başlayan sözler var. Bu masanın sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için kurulduğu yönünde ve bunu tekzip eden olmadı. Bu kabul gören bir durumsa o zaman rol icabı kurulmuş bir masa olur. Benim bilgim içinde bu masa noter görevi görmeyecek. Bizim arkadaşlarımızın görüşleri çarpıtılabiliyor. Sayın Cihan Paçacı bir beyanat verdi, yanlış anlaşılmış bir beyandı. Hatta yakın oldukları için sayın Kılıçdaroğlu’nu karşılama görevini Cihan ve Koray bey almıştı. Sonra Cihan bey istifa etti. Kemal bey istifasını istemedi, Cihan abi kendi istifa etti. Yanlış anlaşılmaya müsait bir şey çıkınca sonuç bu oldu. Cihan bey böyle bir şey yapmasaydı CHP ne yapacaktı acaba? Sayın Kuşoğlu’nun sözleri hala duruyor burada.