AKŞAM'IN EKRAN POLİSİ HANGİ HÜRRİYET YAZARINI "TÜCCAR GAZETECİ" OLMAKLA SUÇLADI?..
Ona "Kanallara dizi satıyor musun,yakınlarının yakınlarını yerleştirdiğin yapımcıları savunmak zorunda mısın?" diye sormuştuk.Bu konuda 'Çıt yok'.Tıpkı Fatih Altaylı'ya cevap veremediği gibi.Ona son tavsiyemiz kartvizitini değiştirmesi.
Okuduğunu anlamayan kim?
Hayatta çok sık kırılanlardan değiliz. Bazılarına kızsak da gönlümüzden atmayız. Çok enderdir, kalbimizdeki defterlerini dürdüklerimiz. Bunlardan örnek vermek gerekirse, Mehmet Ali Erbil için `Sadece Allah affetsin´ diyebiliriz. Cengiz Semercioğlu´nun göndermesi bizi değil de, okurlarımızı rahatsız etmiş. Ona cevap yazanlar bile olduğunu yolladıkları mailden anladık.
Bu dostlarımızın arasından ilk e-postayı gönderen Muharrem Akduman´ın satırlarını yayınlamak istiyoruz: "Sayın üstadım bu Cengiz denen..., yine zat-ı alinize sataşmış. Kendisine ağır bir eleştiri gönderdim. Bana karşılık verdi ve `Tenkitlerine de teşekkür ederim´ dedi. Bunun üzerine "Bulunduğun yeri hazmedemiyorsun, yani demek istedim ki -Sen o yere layık değilsin-. Anlayana sivrisinek. Saygılarımla". Sayın Akduman´ın bizimle ilgili övgülerine teşekkürler. Gelelim Semercioğlu kardeşimize. "Burhan Ayeri yine izlediğini anlamadı" şeklindeki sataşmasında haklı değil. Ona "Kanallara dizi satıyor musun, yakınlarının yakınlarını yerleştirdiğin yapımcıları savunmak zorunda mısın? diye sormuştuk. Bu konuda `Çıt yok´. Tıpkı Fatih Altaylı´ya cevap veremediği gibi.
`İzlediğimizi anlamama´ konusuna gelince, çok şükür hâlâ kafamız basıyor. Aykümüz yüksek. Ayrıca Seray Sever´le bizi üstüste yerleştirdiği için mutluyuz.
Cengiz bir araştırsın bakalım `Bu yaşta en son hangi medya grubunun, teklifini reddettik´. Demek ki bazı medya yöneticileri onunla aynı fikirde değil. Ona son tavsiyemiz kartvizitini değiştirmesi; `Tüccar Gazeteci´.
Tam burada Volkan Akay´ın yolladığı Denemeler´den bir bölümü yayınlamak istiyoruz:
"Beklediği günü belki çoktan yaşadığının farkına varmayan insanın, kulaklarının sağırlaşması, hem kendine hem etrafına, çok acı bir kayıp. Kendi sesinin esiri zavallı bir duymaz olması, yahut bir ruh arızası olarak prangalı köleliği..."