Akşam yazarından bomba yazı: ABD’den para alan “Bağımsız” gazeteciler!
Akşam yazarı Kayahan Uğur, bugünkü yazısında ABD fonlarından para alan “bağımsız” gazetecileri yazdı.
Taraf’ın kurucusu Ahmet Altan’ın da aralarında bulunduğu bu
“bağımsız” gazetecilerin Türkiye hükümetine karşı topyekün savaşa
giriştiğini yazdı.
İşte o yazı:
ABD Yabancı bir devletten para alarak bağımsız gazeteci olmak
mümkün müdür? Kuzey Kore'den para alarak o ülkedeki komünist rejim
eleştirilebilir mi? İsrail'den para alarak Filistin halkının meşru
hakları savunulabilir mi? Amerika'dan para alarak bu süper gücün
politikalarına, örneğin Türkiye'yi savaşa sürükleme çabalarına
karşı durulabilir mi?
ABD FONUNDAN PARA ALIYORLAR!
Türkiye'de kendilerine bağımsız gazeteci diyen bazı insanlar yarı
resmi bir Amerikan kuruluşu olan NED'den (National Endowment for
Democracy-Demokrasi için Ulusal Vakıf) para alıyorlar. Bu ilişki
gerek NED'in interet sitesinde gerekse bu Türkiyeli gazetecilerin
yayınlarında açıkça belirtiliyor.
1983 yılında kurulmuş olan NED'in bütçesinin büyük bölümünü ABD
Dışişleri Bakanlığı karşılamaktadır ve bunu Kongre'nin oyuyla
yapmaktadır. Bu örgütü Cumhuriyetçiler ve Demokratlar birlikte
kurmuşlardır ve yönetim kurulu üyeliklerini paylaşmaktadırlar.
NED'in kuruluş projesinin yapıldığı 1982 yılında, CIA eski Başkanı
William Colby Washington Post'a yazdığı bir makalede örgütü şöyle
tanımlamıştır: 'Artık gizli yöntemlere ihtiyacımız kalmadı… Daha
önce el altından yürüttüğümüz çok sayıda operasyon artık
günışığında yapılacak ve bu şekilde operasyonlarımız tartışmalı
olmaktan çıkacak.'
TURUNCU DEVRİM AYNI FONUN DESTEĞİYLE YAPILDI
1991 yılında ise NED'in kurucularından Allen Weinstein yine
Washington Post'ta şöyle diyordu: 'CIA'in 25 yıl önce gizli olarak
yaptığı birçok şeyi bugün NED yapıyor.'
Ralph Morris Goldman ve William Blum gibi araştırmacılar daha da
açık konuşarak NED'in CIA'in yan kuruluşu olduğunu söylemişlerdir.
Örgütün 2000'li yıllardaki faaliyet raporlarının ABD'nin
desteklediği 'Turuncu devrim'ler süreciyle gösterdiği paralellik
oldukça ilginçtir.
Kendilerine bağımsız gazeteciler platformu (P24) adı verenlerin
gerçekte nereden beslendikleri açıktır. 60'lı yıllarda 9 Martçı sol
darbeci, 70'li yıllarda sol militan, 80'li yıllarda Özalcı,
1990'larda 28 Şubatçı, 2000'lerin başında AK Parti çevresinde
dolaşan ve daha sonra paralel yapıyla birlikte hareket edenler işte
sonunda deşifre olmuşlardır.60'lı yıllarda gençlerin eline bomba
veren ve ölüme yollayan darbeci örgütlerde bulunmuş olanlar
günümüzde de yine Türkiye'nin istikrarını bozmak amacıyla
düzenlenen sokak hareketlerini teşvik ederlerse niyetleri elbette
sorgulanacaktır.
AHMET ALTAN BUNLARDAN HABERSİZ OLABİLİR Mİ?
Aralarında geçen yazımızda ABD kontrgerillası eşinden söz ettiğimiz
'Taraf' kurucusunun da bulunduğu bu bağımlı gazeteciler Türkiye
hükümetini 'emperyalist politikalar' izlemekle suçlarken ABD'nin
süper hegemonyacılığından habersiz olabilirler mi? Öte yandan,
NED'in para verdiği gazetecilerin Türkiye'de hükümete en ağır
suçlamaları serbestçe yapabilmeleri, ABD iddialarının aksine
Türkiye'de medya özgürlüğünün var olduğunun en açık kanıtıdır.
Sonuçta ABD hükümeti kaldırdığı taşı kendi ayağına düşürmüştür.
Gerçekte bağımsız gazetecilerin varlığına dünyada en çok ihtiyaç
duyulan ülke ABD'nin kendisidir. Örneğin, Amerikan polisi son 10
yılda çok sayıda siyahi vatandaşını vurarak öldürmüştür. Bu zulme
karşı tek bir kelime yayın yapmayan ABD medyasının Türkiye aleyhine
yayınlarının iyi niyetli olmadığı bellidir. Türkiye hükümeti,
stratejisi belirsiz olan ABD'nin Suriye ve Irak'ı bombalamasına
kendi halkının da güvenliğini dikkate alarak tam ve koşulsuz destek
vermiyor. Ve ülkemizin ekonomisini ve halkımızın çıkarlarını
düşündüğü için füze alımında eskisi gibi Batı'ya öncelik tanımıyor.
New York Times, işte bu nedenlerden dolayı Türkiye'yi suçluyor ve
bu kampanyada kendine bağımsız gazeteci diyen bazı talihsiz
insanlara da hükümeti dikta heveslisi gösterme görevi düşüyor.
Gerçek amaç Türkiye'yi baskı altına alıp savaşa amaçlarına uygun
şekilde sokmaktır. Beyaz Saray'daki patrondan para alarak
'saraydaki sultan' adını taktıkları Türkiye Cumhurbaşkanı'na
hakaretler savuran bağımlı gazeteciler çeşitli kışkırtmalarla
üzerlerine tepki çekmek, sonra da bunu özgürlüğün kısıtlanmasına
kanıt olarak kullanmak istiyorlar. Tabii insanlar NED'de
tasarlanmış bu bayat senaryoyu yutarsa.