01 Şub 2011 08:00
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:00
AKŞAM YAZARI ORAY EĞİN YAKLAŞIK 10 GÜNDÜR NEDEN YAZMIYORDU?
Akşam okurları bir süre onun yazılarını göremedi. Sonra Hıncal Uluç'un uyarısıyla geri döndü.. Eğin neredeydi ne yapıyordu?
Neredeydim ne yapıyordum
Yazılarıma ara vermek istediğimde Genel Yayın Yönetmenimiz İsmail Küçükkaya’ya gerekçemi anlattım. ’Çok iyi ama keşke aksatmasan’ dedi. Aksatmak istemediğimi ama kendimi her şeyden soyutlayıp eve kapanmaya gerçekten ihtiyacım olduğunu söyleyerek zar zor ikna ettim. Çünkü çok kolay dikkati dağılan ve yoldan çıkan biriyim. Neyse ki İsmail Küçükkaya anlayışlı bir yönetici.
Ama medyadaki herkes bu kadar anlayışlı değil.
Yazılarıma ’bir proje üzerine çalışmak için’ ara verdiğimi yazdığım gün Hıncal Uluç’tan bir telefon aldım. Beni iyi bir haşladı telefonda. Ne dediysem de ikna edemedim. ’Kitap iznindeyim, Batı’da da gazeteciler böyle izinlere çıkarlar zaman zaman, en kısa zamanda bitirip döneceğim’ dedim ama hiç anlayışlı davranmadı. Hiçbir açıklamam karşılık bulmadı onda.
’Kitabını yaz, ama senin sorumluluğun okuruna karşı, gerekirse köşeni küçült ama yazılarını aksatma’ diye uyarıldım. Hıncal Abi’yle her konuşmadan insan mutlaka haksız ayrılıyor ama illa ki söylediği bir şey insanın aklına takılıyor, beynini kemiriyor, bir şekilde doğru söylediğine ikna oluyorsunuz. İnsanın canını sıkacak kadar haklı ve doğru söylüyor.
Bir de onun öfkesini üzerime çekmektense dediğini yaparım, daha kolay!
***
Bir süredir üzerinde çalıştığım bir kitap var.
Bu dönemi, bu dönemin medyasını anlatan. Hiçbir işe yaramazsa bile en azından tarihe not olarak kalsın ve kayda geçsin diye. Yazının kalmak gibi kötü bir huyu vardır.
Bugünlerde işte bu kitabı tamamlamak üzereyim.
Bakalım, belki sahiden Hıncal Abi’nin dediği gibi iki işi bir arada götürebilirim. Kitap yazmak da keyifli ama bir de yaşayan bilir, gazete yazarlığı virüs gibi. İnsanın kanına girdi mi kurtulması çok zor oluyor. Hayata hep ’köşe malzemesi’ olarak bakmaya başlıyorsunuz; mesleki deformasyon diyorlar ama bence iyi bir şey. İnsanı canlı ve diri tutuyor.
Kitap üzerine çalışırken tabii ki yazamayan, köşesinden olan yazarları da bir kez daha hatırladım. Bir hafta izinde bile yazmayı özlerken, onların kendi işini yapamamasından duydukları mahrumiyeti bir kez daha hissettim.
O yüzden de hazır fırsat ve imkan varken yazmaya devam etmek en iyisi galiba.
Oray EĞİN / www.aksam.com.tr
Yazılarıma ara vermek istediğimde Genel Yayın Yönetmenimiz İsmail Küçükkaya’ya gerekçemi anlattım. ’Çok iyi ama keşke aksatmasan’ dedi. Aksatmak istemediğimi ama kendimi her şeyden soyutlayıp eve kapanmaya gerçekten ihtiyacım olduğunu söyleyerek zar zor ikna ettim. Çünkü çok kolay dikkati dağılan ve yoldan çıkan biriyim. Neyse ki İsmail Küçükkaya anlayışlı bir yönetici.
Ama medyadaki herkes bu kadar anlayışlı değil.
Yazılarıma ’bir proje üzerine çalışmak için’ ara verdiğimi yazdığım gün Hıncal Uluç’tan bir telefon aldım. Beni iyi bir haşladı telefonda. Ne dediysem de ikna edemedim. ’Kitap iznindeyim, Batı’da da gazeteciler böyle izinlere çıkarlar zaman zaman, en kısa zamanda bitirip döneceğim’ dedim ama hiç anlayışlı davranmadı. Hiçbir açıklamam karşılık bulmadı onda.
’Kitabını yaz, ama senin sorumluluğun okuruna karşı, gerekirse köşeni küçült ama yazılarını aksatma’ diye uyarıldım. Hıncal Abi’yle her konuşmadan insan mutlaka haksız ayrılıyor ama illa ki söylediği bir şey insanın aklına takılıyor, beynini kemiriyor, bir şekilde doğru söylediğine ikna oluyorsunuz. İnsanın canını sıkacak kadar haklı ve doğru söylüyor.
Bir de onun öfkesini üzerime çekmektense dediğini yaparım, daha kolay!
***
Bir süredir üzerinde çalıştığım bir kitap var.
Bu dönemi, bu dönemin medyasını anlatan. Hiçbir işe yaramazsa bile en azından tarihe not olarak kalsın ve kayda geçsin diye. Yazının kalmak gibi kötü bir huyu vardır.
Bugünlerde işte bu kitabı tamamlamak üzereyim.
Bakalım, belki sahiden Hıncal Abi’nin dediği gibi iki işi bir arada götürebilirim. Kitap yazmak da keyifli ama bir de yaşayan bilir, gazete yazarlığı virüs gibi. İnsanın kanına girdi mi kurtulması çok zor oluyor. Hayata hep ’köşe malzemesi’ olarak bakmaya başlıyorsunuz; mesleki deformasyon diyorlar ama bence iyi bir şey. İnsanı canlı ve diri tutuyor.
Kitap üzerine çalışırken tabii ki yazamayan, köşesinden olan yazarları da bir kez daha hatırladım. Bir hafta izinde bile yazmayı özlerken, onların kendi işini yapamamasından duydukları mahrumiyeti bir kez daha hissettim.
O yüzden de hazır fırsat ve imkan varken yazmaya devam etmek en iyisi galiba.
Oray EĞİN / www.aksam.com.tr