Akşam sokağa çıkan kız ölümü hak ediyor
2012'de Hindistan'da bir kız öğrenci hareket halindeki bir otobüste toplu tecavüze uğradıktan sonra iç organlarındaki korkunç yaralar nedeniyle öldü.
Büyük tepki uyandıran olayın faillerinden biri ise, "akşam sokağa
çıkan bir kızın öldürülmeyi hak ettiğini" söylüyor. Leslie Udwin
iki yıl boyunca çektiği bir film için tecavüzcülerle görüştü. İşte
o tecavüzcülerden insanın kanın donduran korkunç itiraflar.
Tecavüzün korkunç ayrıntılarını duyduğum için, mülakatlara giderken
aklını kaçırmış canavarlar, psikopatlar göreceğimi sandım. Ama
gerçek çok daha tüyler ürperticiydi. Bunlar, sıradan, normal
görünümlü ve dikkat çekmeyecek adamlardı.
16 Aralık 2012'de, 23 yaşındaki genç kız, bir erkek arkadaşıyla
beraber sinemaya gitmişti. Akşam 8.30'da, dönmek için servis dışı
bir otobüse bindiler. Otobüste biri yaşça küçük altı adam vardı.
Adamlar, genç kızın arkadaşını dövdüler, sırayla tecavüz ettikten
sonra demir bir aletle saldırdılar.
Darağacı sırasındaki otobüs şoförü Mukeş Singh, bana olayı tüm
ayrıntılarıyla anlattı. Savcılar, araçtakilerin otobüsü sırayla
kullanarak, teker teker kadına tecavüz ettiklerini söylerken, Singh
kendisinin sürekli direksiyon başında olduğunu belirtiyor.
Singh, diğer sanıklardan üçü ile birlikte idam cezasına temyiz
başvurusunda bulundu. 16 saat süren mülakatımızda hiçbir pişmanlık
belirtisi göstermedi ve sürekli, "herkesin yaptığı bir iş için niye
bu kadar fırtına koparıldığını anlamadığını" söyledi.
'Suç kadında'
"İyi bir kız, akşam 9.00'da ortalıkta dolaşmaz. Tecavüz olaylarında
kadınların sorumluluğu erkeklerden çok daha fazla" diyen Singh,
şöyle devam etti: "Kızların işi, evişiyle uğraşmak. Geceleri
diskolara-barlara gidip, yanlış kıyafetlerle yanlış işler yapmak
değil. İnsanların onlara derslerini öğretmeye hakkı var."
Kadınların tecavüze uğrarken seslerini çıkarmamaları ve mücadele
etmemeleri gerektiğini öne süren Singh, "böyle olsaydı, işi bitince
onu bırakır, sadece yanındaki erkeğe vururlardı" dedi.
Tecavüzcülere idam cezası
Singh, idam cezası verilmesinin ise asıl kadınları tehlikeye
attığını iddia etti. "Artık kızlara tecavüz ettikten sonra, bizim
gibi bırakmayacak, öldürecekler. Daha önceleri 'bırakalım nasıl
olsa kimseye söylemez derlerdi. Oysa şimdi tecavüz edince kızı
öldürecekler" diye konuştu.
Ona genç kızın ölümüne yol açan yaraların uzun ve şok edici bir
listesini okudum. Hiçbir pişmanlık belirtisi görmedim.
Bu saldırıları düzenleyenler canavarlar ve toplumdaki çürük elmalar
olsaydı, idam cezasına inananlar rahatlayabilirdi.
Ancak asılmaları belki de asıl sorunu, bu insanların hastalık değil
hastalığın belirtisi olduğunu görmeyi engelleyecek.
Görüştüğüm diğer tecavüzcülerden Gourav, beş yaşında bir kıza
tecavüz etmiş. Üç saatlik mülakatında çocuğun külodunu çıkarırken,
nasıl elbisesini üzerinde bıraktığını, eliyle ağzını kapatırken,
nefes alsın diye burnunu açık bıraktığını bütün ayrıntılarıyla
anlattı.
Küçük kızın gözlerinin korkudan faltaşı gibi açıldığını söylerken,
"içine neyin girdiğini bile bilmiyordu" dedi.
'Hayatının değeri yok'
Bir ara "Boyu ne kadardı" diye sorduğumda, yüzünde yarım bir
gülümsemeyle ayağa kalkarak dizinin üzerini işaret etti.
Bir şeyi yapmayı düşünmekle, eyleme geçirmek arasındaki çizgiyi
nasıl geçtiğini sordum. Cevabı "dilenci bir kızdı, hayatının değeri
yoktu" dedi.
Kadınların ve kız çocukların uğradığı saldırılar bu hikayenin bir
parçası, ama herşey daha doğum anında başlıyor. Doğan çocuk erkekse
tatlı dağıtılıyor, kız ise birşey yapılmıyor. Erkek çocuklar
kızlardan daha iyi besleniyor, kızların hareketleri kısıtlanıyor,
özgürlükleri engelleniyor ve sonunda köle olarak koca evine
gönderiliyor. Kız çocukların değersiz görüldüğü, değerinin erkek
çocuklardan az olduğu düşünülünce de, onlara istediğini
yapabileceğpine inanan erkekler çıkabiliyor.
23 yaşındaki öğrenci kızı öldürenleri savunan iki avukatla
görüştüm.
Avukatlardan M.L. Sharma, "Biz hiçbir zaman kızlarımızın akşam
6.30, 7.30 veya 8.30'da yabancı biriyle dışarıya çıkmasına izin
vermeyiz. Yanındaki arkadaşıydı diyorsunuz ama kusura bakmayın
bizim toplumuzda böyle şey olmaz. Bizim kültürümüz en iyi kültür ve
içinde kadına yer yok." dedi.
'Benzin döker yakardım'
Diğer avukat A.P. Singh ise daha önce televizyona verdiği mülakatta
"Benim kızım ya da kızkardeşim, evlilik öncesi bir iş karıştırırsa,
çiftliğime götürür ve bütün ailenin gözleri önünde üzerine benzin
döküp yakardım" demişti.
Bunu hatırlattığımda sözlerinin arkasında olduğunu söyledi.
Kadın - erkek eşitsizliği birinci tümörse, tecavüz, çocuk gelinler,
namus cinayetleri gibi olaylar da metastaz. Hindistan'da sorun
yasalardan değil, yasaların uygulanamamasından kaynaklanıyor.
Hindistan anayasasının 14. maddesi kadınlara mutlak eşit haklar
tanıyor. Kızlara çeyiz vermek yasalara aykırı, ama bütün aileler bu
geleneği sürdürüyor. Kafa yapısı değişmedikçe de kanser yayılmaya
devam edecek.
Ancak Yeni Delhi'deki evimi bırakıp bu filmi çekmeye gitmemin asıl
sebebi tecavüz ya da bu olayın vahşeti değil, daha sonra
olanlardı.
Tecavüzün olduğu günden itibaren Hindistan sokaklarına dökülen
kadınlı-erkekli sıradan insanlar bir aydan uzun süre protesto
gösterisi yaptı. Dondurucu bir Aralık ayından, hükümetin basınçlı
su, cop ve gözyaşartıcı gaz sıkmasından yılmadılar. Cesaretleri
olağanüstü umut vericiydi.
Direnişlerinde ve kararlılıklarında bana Mısır'daki Tahrir
Meydanı'nda olanları hatırlatan birşeyler vardı. Uzun zamandır
yapılması gereken bir konuşmayı yapmak için toplanmış bir sivil
toplum...
Özellikle de gençler değişim istiyor ve bunun için seslerini
yükseltiyor. O değişimin eşiğinde olduğumuza da eminim.
(BBC Türkçe)