20 Eki 2010 17:19 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:43

AKŞAM GAZETESİ'NDE ELİNE HASBELKADER KALEM TUTUŞTURULAN DEDİKODU BUDALASI VE DERİN PATRONU!

Hürriyet yazarı Hadi Uluengin'in bu yazısı kavga çıkartacak!

Radikal gazete

Maddiyatını elimde hissetmeliyim. Hatta parmaklarımı da boyamalı ki, izini taşıyayım.

Hele hele, müthiş bir hızla rotatifin karnından çıkmakta olan nüshayı makinadan bile daha atik davranarak kaporta kafesinden çekmek ve ilk iş olarak da kokuyu solumak yok mu!

Bu, bana yedi kat arşa ulaşmışım; yedi aşifte kadın fethetmişim; yedi kadeh ab-ı hayat iksiri içmişim gibi bir haz verir ki, yaşadığım müddetçe pek az şeyi böylesine şehvetle sevdim

Peki, çok mu demodeyim? Çok mu çağdışıyım? Çok mu antikayım?

Hayır değilim ve de işte, zaten hiçbir zaman tereddüt etmediğim şey tekrar doğrulandı.

HAMBURG’daki “Dünya Editörler Forumu”na (WEF) katılan Ertuğrul Özkök ve Sedat Ergin’in toplantı izlenimlerini okumuşsunuzdur.

Her ikisi de üzerine basa basa, daha teneşire uzanmadan cenaze namazı kılınmaya kalkışılan yazılı basının aslında hiç mi hiç ö-l-m-e-d-i-ğ-i-n-i vurduladılar.

Aksine, genel kanının, internet medyasının devreye girmesiyle birlikte geleneksel gazetelerin daha da önem kazandığını yönünde şekillendiğini belirttiler. Ha şunu bileydiniz!

Tamam, Köroğlu’nun “delikli demir çıktı mertlik bozuldu” sözünü “sanal ekran icâd edildi gazetecilik kahpeye düştü” şeklinde değiştirecek kadar ileriye gitmeyeceğim.

Fakat şu kesin ki, internet denilen herze bir açıdan hayatı ne denli kolaylaştırıyor olursa olsun, diğer yandan o hayatı daha tehlikeli, daha rizikolu ve bilhassa daha spekülatif kılıyor.

İnsani kıstasları tarumar ediyor ve varlığın bireysel mahremiyetine, uygarlığın ahlâk skalasına ve mesleğim açısından da gazeteciliğin etik değerlerine kara bir kâbus gibi çöküyor.

Bugünkü konuma girmediği için meseleyi başka bir yazıya bırakıyorum.

Ama örneğin, kablosu “derin devlet” modemine bağlı bir “ulusalcı” şebekenin aynı internetteki “televizyon oda”sından gerçeği nasıl manipüle ve tahrif ederek tabii yine “kara” bir propaganda ve dezenformasyon gerçekleştirdiğine şöyle bir bakın, ne dediğimi anlarsınız.

ÖTE yandan, Eyüp Can yönetimindeki “Radikal”in tabloid boyutta yenilenmesi, yazılı basındaki kağıt santimetrelerine ilişkin tartışmayı tekrar güncelleştirdi.

Ancak tabii, “Akşam” ceridesinde eline hasbelkader kalem tutuşturulan ve o “oda”daki o “derin” patronundan aldığı talimatlarla yegâne kifayetsiz muhterislik kapasitesini tüm özgürlükçülere sövmek, hakaret etmek ve ispiyonlamak yönünde kullanan şu zavallı dedikodu budalasının şimdi de Can’a ve “Radikal”e yönelttiği kıskanç beddualara tınmayın ve gülün.

Yeni gazete de, yeni format da pekâlâ çok önemli bir aşamadır!

Ama yine de şunu ekleyeyim ki bu format konusunda kesin bir kural mevcut değildir!

Fakat doğru, dünyadaki eğilim ebat küçültmek yönündedir. Gidişat bu doğrultudadır.

“Radikal” gibi normal boyutun tam yarısındaki “tabloid”; “Habertürk” gibi biraz daha büyükçene “berlinli”; az daha küçüğü olan “yarı-berlinli” veya onların ortadan tellenmişine tekabül eden “belçikalı” falan, bunlar şimdiki genel trendi oluşturuyorlar.

ANCAK burada unutmayalım ki, okuyucunun göz ve el muhafazakârlığı bir çırpıda değişmediğinden; üstelik her gazetenin içeriği mizanpajı, mizanpajı da ebat belirlediğinden, birinden diğerine geçmek öyle şıpınişi gerçekleşecek şey değildir. Karar radikaldir.

Nitekim, Almanya gibi İngiltere’de de bulvar gazeteleri hep tabloid çıktı ama, diğer bir muhafazarlıktan ötürü pazar dergisi “Observer” dahil tüm “ciddi organlar” daima çarşaf yayınlandığından, bunlar ancak çok ihtiyatla ve yoklaya yoklaya “küçülmek” kararı aldılar.

O halde yeni “Radikal”e bin radikal başarı diliyorum ve çarşaf veya tabloid, kağıdı bobinde dönen tüm gazeteler gibi onu da rotatif önünde ve mürekkep kokusuyla kutsuyorum.

Hadi Uluengin/Hürriyet